Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 7.1.2003  

SÖYLEŞİ (Devamı) III


SÖYLEŞİ (Devamı) III


SÖYLEŞİ (Devamı) III

– YTÜ deki kasetinizde, gelen yabancıları hep aynı yere yemeğe götürüldüğünden bahsediyorsunuz.

CA – Her yabancıyı Yenikapı’ ya, başka yere değil. ( Eleştirel tarzda)

– Siyah-beyazım var. Grim yok diyorsunuz. Açar mısınız?

CA – Griyi belirleyen biziz. O insanın olgunlaşması. Ama başlangıç siyah-beyaz.

– Savaş fotoğrafları, yaşam biçimi mi sayıyorsunuz ya da olmuş. Geride bıraktığı savaş çocuklarından bahsediyorsunuz. Savaşın ortasında yaşam aramanız var. Günlük şeylerden, kadının yüzünden örnek vermişsiniz.

CA – Kendimi keşfetmeye başlıyorum. Yeri geldiğinde insan pisliğine bakıp, içinde güzellik arama durumlarım oldu. Yeri geldiğinde uzaya bakıp ne kadar küçük bir nesne olduğumun ayırdına vardım.

- İşte bu derinliğinizi görmek istiyorum.

CA – Onları görüşürüz.
İki gün önce bir Japon’dan telefon geldi. Kitabımı almış. “saatlerce kitabınızdaki fotoğraflara bakıyorum” diyor çok bozuk bir İngilizce ile. “Siz neden Vietnam’da başkasınız, başka yerlerde daha farklısınız. Bir şey hissettim. Doğrusu siz Lübnan’a yakın bir coğrafyada mı yaşıyorsunuz? " dedi. Bunu da o görüyor ve en önemlisi, merak edip telefon açıyor.

– Görmek ama yüzeysel görmemek.

CA – Görme biçimleri var.

– John Berger’in, okudum.

CA – Ben mahalle berberine giderim. Meraklı bir çocuk gelip soruyor, Afrikalıların neden saçları uzamıyor diye. İşte o çocuk dünyanın en iyi berberi olur. Yine üniversiteden gelen gençler var, soru sormak için. Bir genç sergiye geliyor. Beni en iyi anlayacak sizsiniz diyerek. Belli, Vietnam sendromu yaşıyor. Bir hanım “eşim sizi tanımak istiyor” diyor. İstanbul’a çıkan tayinle paniğe kapılan. O da Vietnam sendromu yaşıyor. Korku veren bir adam bu biterse neyle yaşayacağım endişesine kapıldığı için. Korku veremezse çöküşe geçer çünkü.

– Psikoloji bilmek gerekir.

CA – Gözlemlerime bakarım, merak var. Ankara’da, üniversite de 4 saat beslenme üzerine söyleşi yaptım. Besleyerek bir toplumu değiştirebilirsiniz. Yapısını, her şeyini. Dünyada iki örneği var. Hindistan ve ABD. Nüfusun %90ı vejeteryan. Rahatlıkla yönlendirirsiniz, çoğunluğunu etten uzaklaştırarak. ABD de obozite, hareketsiz hale getirir yönetirsiniz.

– Yönetmek...

CA – Bizim gibi insanlara gerek var mı? Burada olmayabilir.

– Türkiye’de sizin gibilere gerek var, bana göre. Benim bakış açım da beni size ulaştırdı.

CA – 73 Öğrenciniz var. Üçü önemli. Sizi bulacaklar. Yetmişi yoktur aslında. Moraliniz bozulmasın. Ya annesi yollamıştır, ya askerlik içindir. Sabır.

– Evet, tesadüfen gelenler var. Alanlarını bilinçli seçmeyenler çok.

CA – Moraliniz bozulmasın. Ben nasıl sizi buluyorsam, siz de beni buluyorsunuz. Biz bir takım kaygı ve meraklarımızı konuşuyorsak bu önemlidir. Bilgi toplumu olduğu sürece bu oran artar. Benim “Haberci” Pazar günleri çıkıyor, yayınlanıyor.

– “Sözün Bittiği Yerde”, bu çok hoşuma gitmişti... Savaşa karşı olmak...

CASavaşa karşıyım ama savaş gerçeğini de kabul ediyorum.

– Nedenleri önemli. Bizim tarih kitapları gibi değil, mermer ve asker sayısıyla anlatılan...

CABazen kötü bir oluşum, iyi bir oluşuma neden olabiliyor.

Bir kötülük bir iyilik kapısını açıyor değil mi?



YTÜ SANTAS
19 –12 - 2002 İstanbul






Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2393 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.