TÇ – Hayır yok. Fotoğraf makinemi getirdim. Fotoğraf çekerim diye.
Bu arada şoförü geldi. Kendi aralarında konuştular. Alacak verecekten ve badanadan. Sonra tekrar bana döndü.
AG – Sende benim şey kitabım var mı? Nasıl seçeceğiz resimleri evladım.
TÇ – Burada kitaba bakarken. Teybe de alırım izin verirseniz.
AG – Evet evet... Benim burası Ara Güler Müzesi oluyor. Bu kahve de benim. Tosba sokak 10 bunlar 8-10 benim. Yine yöneticilerden bahsetti.
TÇ – Keşke bilgili olsalar, kendilerini yenileseler, uyumlu olsalar sanat eğitiminde bu kadar zorlanmazdık.
TÇ – Çekim esnasında yaşadıklarınızı bana anlatır mısınız?
AG – Bunların hepsi kitapta anlatılmıştır. Sana kitaptan bir tane vereyim, kurtulayım, orada yazılır.
TÇ – Daha önce yazı, sinema en son fotoğrafa geldiniz ve devam.
AG – Fotoğraf edebiyattan daha mühim. Tüm dünyayı gezdim. Ondan çıkıp ona gidiyorsun. Ropörtör, jurnalist. Basının görsel tarafını yapan. Türkiye’de yanlış biliniyor. Haberci, muhabir radyoyla, yazıyla haber verir. Bizde fotoğrafla haber veririz. Görsel, bu adamlara foto ropörtör denir.
TÇ – Edebiyat tarafınızda var.
AG – Aptal değilsin ya. Hür olmak. Bir şeyin ne olduğunu anlıyorsun. Heyecan duyuyorum. Öteki bir şey anlamıyor. O benim için farklıdır. Hayat fışkırır. Onlar bitkidir. Yöneticiler de öyledir. Bu saksıdaki ot biridir, o saksıdaki diğeridir. Para var yanına gidemezsin. Oturduğun yerde değil dünyayı gezerek... Resim sergisine gitmemiştir, buradaki adamlar. His yok. Hiçbir şeyi bilmiyor. Aziz Nesin’in dediği gibi. Babası ve annesi var diye yaşıyor. O aynı şeyi yakalayamaz
TÇ – Burada katılıyorum.
AG – Foto ropörtör. Sokak fotoğrafçısından bahsetmiyorum. Biz fotoğrafçı değiliz. Biz başka adamız. Sen nasıl geldin oradan buraya.
TÇ - Taksi tuttum. Kolay kolay yapmam ama vaktiniz değerli, çok yoğunsunuz.
AG – Benim kitaplarım var mı sende?
TÇ – Hayır yok. ( sıkılarak, üzülerek hatta kahrolarak )
AG – Benim kitaplarım çok pahalı.
TÇ – Kitapları severim.
AG – Evli misin?
TÇ – Hayır.
AG – Baban annen kimdir?
TÇ – Öldüler.
AG – Baban neydi?
TÇ – Memur emeklisi.
AG – Nerelisin?
TÇ – Sinop Gerze. Ama babam Selanik göçmeni. Annem Karadenizli... Arkadaş çevrem çok geniş.
AG – Kaç yıldır İstanbul’dasın?
TÇ – 25 yıldır. 3 Yıl Ezine Lisesinde çalıştım. Sonra buraya geldim. İstanbul’u çok seviyorum.Sergilere gidiyorsun. Sizin serginize gideceğim.
AG – Açık değil ki.
TÇ – Açılınca gideceğim. “100 YÜZ” sergisi Radikalde vermiş. Bakın kesip getirdim. İstanbul’u dolu dolu yaşıyorum. Konferanslarına, panellerine, saydam gösterilerine gidiyorum. Portrelere baktım, hep sanatçı.
AG – Onlar benim arkadaşlarım.
TÇ – Hiç yalnız olmadınız, hep dolu dolu...
AG – Niye yalnız olayım?
TÇ – Değil mi? Ben bir de fotoğraf çekmek istiyorum.
AG – O çeker. ( garson ) Burak bizim bir resmimizi çek.
Burak – Ayarlı mı?
AG – Gitme, gitme. Bak sen burada oturacaksın ona göre bak.
TÇ – Birkaç tane lütfen.
AG – Bir daha bas. Gene yap. Fazla gitme. Şimdi sen mi çekeceksin. Boyna çekiliyoruz.
Fotoğraf makinesini işi bitince çantamın üzerine koymuştum.
AG – Kayar kızım, kayar, koy.
Tülay ÇELLEK – Ara GÜLER |
TÇ – Çok teşekkür ederim bana vakit ayırdığınız için. Umarım güzel bir yazı çıkartabilirim. Tüm internetteki yazılarınızı indirdim. Notlar aldım.
AG – Sende Zülfü Livaneli’nin yazısı var mı?
TÇ – Şunlar var. Ne dediler, Özgeçmiş, Ropörtaj, Kitaplar, Sergi, Bibliyografyanızı aldım.
AG – Daha ne kalmış
TÇ - Özgeçmiş fotoğraflarla yapılmış
AG – Bilmiyorum ya içerde ne var
TÇ – Klasik değil. Şurada doğdu, burada ne yaptı değil. Fotoğraflarla anlatılmış. Anne, baba, akrabalarınız, yaşadığınız yerler. Tarih tarih indirmişler. O kadar güzel ki.
AG – Sen bana onu getirsene. Benim haberim yok. Hakkımda 1730 tane yazı var. Ben bazılarına baktım. Hepsini bilmiyorum. Göndermiyorlar. Ne göreceğim. Görmüyorum. Tarih Kurumu yapmış, onu gönder ya.
TÇ – O fotoğraflarla özgeçmiş iyi. Herhalde geldiler sizden fotoğraf aldılar.
AG – Onu Tarih Kurumu yapmıştır. Yeni bir kitap çıktı. Enis Batur’un da önsözü var.
TÇ – Fotoğraflarınızı kullanabilirim değil mi, yazının içinde. Konuşmalarınızdan çıkışla ve bu kitaplarınızdan metin hazırlarım.
AG – Al bunları. Sen de kurtul ben de kurtulayım.
TÇ – Çok naziksiniz, teşekkürler.
AG – İnternette sevmem bu işleri.
TÇ – Herkes ulaşmak zor diyordu. Fark ettim kafanız çok yoğun. Ama dediler konuşmaya başlayınca çok hoş, iyidir. Bu moralle geldim. Bana öneri, yönlendirmeniz olabilir mi?
AG – Gönder.
TÇ – Göndereceğim, olurunuzu alacağım. Ara Güler’e ve bana, bende öğretmenim layık olsun. Birde istedim ki daha farklı bir şey yazayım. Her şeyiniz incelenmiş.
AG - Toplanmalı... Eski araba çarpınca parçalanır. Yıldızın hangi kısmındasın?
TÇ - Sanat ve Tasarım Fakültesi açıldı, oradayım.
AG – Yukarısı, Maslak ta mı oldu?
TÇ – O iki yıllık. Fotoğraf Programı devam ediyor. Bu, 5 yıllık: bir yıl Hazırlık okunuyor. 3 Bölümü, 7 programı var. Fotoğraf - Video Programı da var. Yıldız’da
AG – Kimse anlamaz bunu.
TÇ – Öğretmen kendini yenilemeli. İletişim, Müzik, Sanat Bölümü var. Bir gün bekleriz, Yıldız Çatı’ya. İstanbul ayaklarınızın altında bir başka güzel .
AG – Orayı biliyorum. Giderdim...
Bu arada şoförüyle birlikte kendine ait binaya gittim
AG – Karanlık odaya girdin mi?
TÇ - Girdim. Sergi salonunu da gördüm.
AG – Türkiye’de yoktur.
TÇ – Kapınızda Allah yazan fotoğrafınızı gördüm.
AG – Arkaya gitmedin değil mi?
TÇ – Gittim. Karanlık odanızı da gördüm.
AG – Afrika’ya gidiyorum. Memleket geziyorum. Altı ay. O kadar çok memlekete gittim ki.
Bu arada PTTciye taktı kafayı.
AG – Film çekimi ekip işi. Dekor yapılır. Rejisör kafasındakini yapar. Sinema düzmecedir. Hiç öyle sahne yoktur. Yaparlar, düzerler. Fotoğraf gerçek.
TÇ – “Her fotoğrafı bir roman” Onat Kutlar, “Fotoğraf sanat değildir.” Bu da Ara Güler’in.
AG – Evet değildir.
TÇ – “ Hep bize hikaye anlatır.” İşte buraya çok takılmıştım. Vereyim de kurtulayım diyorsunuz. Başka türlü kurtuluş yok. Kitapları severim. Sağolun.
AG – Faks çek. Faks numaram....
TÇ – Tekrar tekrar teşekkürler. Çok naziksiniz. Sağolun.
Odamda hediye ettiği kitaplara baktım da, seçimi benim konuşmalarıma dayanılarak yapılmış. Hemen ilişki kurmuş. Evet çok zeki, gören, kıvrak bir zeka... İyi ki var... Dünyamız böyle güzel.
“Yüzlerinde Yeryüzü” bir kitabının adı. İnsanların yüzlerindeki yaşamı görmek o anı yakalamak onun işi. Başka müzelerde ve kendi müzesinde yaşam verdiği fotoğrafları sergilenmektedir.
Dünyayı değiştiren kim? Politikacılar mı, bilim insanları ve sanatçılar mı? Bunun yanıtını Ara Güler’de aramak gerekir.
**
Kitap ayracı üzerindeki yazı, "Babil'den Sonra Yaşayacağız" - Ara Güler. Aras yay., 2. baskı - Öykü- "Levrekler" öyküsünün son cümleleri...
YTÜ SANTAS
18-11-2002 İstanbul