Gözleriniz yaşardı
Mendil uzattım alır mısınız?
Yoksa gül mü uzatsaydım
Ya da gönlümü mü?
Veya parmaklarımı uzatayım tuşlara
Yazım oralara doğru uzatsın...
Yapabileceğimi yaptım
Geliyorum
Satır aralarında…
Evdeki, sülaledeki adlarımdan;
Nazlı
Kızların padişahı
Ceylan bakışlı
Büyürken komşu kızlarının taktıkları;
Kraliçe
Sonradan tanışıp nedenini sorduğumda verdikleri yanıt
“Sana yaklaşılamadığı için böyle diyorduk,” kraliçeye de yaklaşılmaz
Bir arkadaşım;
Prensesim
Öğrenciyken hocalarım da dahil, arkadaşlarımın söyledikleri
Çellek
Ve devam
Sultanım
DUYGULARIMIN NARİNLİĞİNE BİR ÖMÜR VERDİM
ÖMÜRÜN NARİN OLMASI BUNDANDIR
“Düşüneceksen büyük düşünmek lazım,” derim.
Büyük düşünenler küçük şeyler başarabiliyorlar, ama küçük düşünenler hiç bir şey yapamıyorlar…
Ataol BEHRAMOĞLU nu İAGSL ye davet etmiştik. Gelip güzel bir konuşma yapmıştı… Bana da sohbet esnasında "bu gülüşünüzü sakın kaybetmeyin" demişti…
Onu panellerde de dinledim.
Hatta Nazım HİKMET panelinde de dinleyici olduğu halde sahneye çıkıp konuşulanlara eleştiri getirmişti. Yaratıcılığın daha nasıl olduğu tam, bilimsel olarak açıklanamadığını insanın içinden geldiğini, zamanı ve zemini belli olmadığını anlatmıştı. “Yani siyasi tarafı başka, yaratıcılığı başka, onunla izah etmeyin Nazım HİKMET’i” demişti...
Benim gibi duygulanacak, gözleriniz yaşacak topluluğun içinde yalnız olduğunuzu hissedeceksiniz ya da benim gibi yalnız odada bir başkasının - başkalarının çoğulluğunu yaşayacaksınız…
ÖĞRETSENE
ÖĞRENMEYİ SEVEN DURURKEN
NESNEYLE NE EDERSİN?
O SİZİNLE KONUŞAMAZ Kİ
GÜLÜMSEYEMEZ DE MUTLU OLUNCA
BANA YÜREĞİ ÖĞRETSENE
BANA SEVMEYİ
BANA GÜLMEYİ ÖĞRETSENE
BANA ÖĞRETİLENLERİ DEĞİŞTİRMEYİ
AĞLAMAMAYI, HÜZÜNLENMEMEYİ
ÖĞRETSENE
BANA UÇMAYI
BANA KANAT TAKMAYI ÖĞRETSENE
BENİ HAS BAHÇENİN İÇİNDE GEZDİRMEYİ ÖĞRETSENE HAYALLERDE
ÇEVREME GÜZELLİĞİ
ETRAFIMA İYİLİĞİ ÖĞRETSENE
ÖĞRET Kİ MUTLU OLAYIM
ANATOMİYİ ÖĞRENMEK BUYSA DOKTOR
RUHUNDAKİ ŞİİRİ DE ÖĞRETMEDEN GEÇMESENE
EVLERİ YAPMAYI
İÇLERİNİ DÜZENLEMEYİ DE ÖĞRETSENE
VE İÇİNDEKİ ÖYKÜLERİ DIŞARIYA ÇIKARTMA YÖNTEMLERİNİ DE
GİTARIN TELLERİNE VURMAYI
ŞARKI SÖYLEMEYİ ÖĞRETSENE
SARMALAMAYI
KOŞMAYI, YÜRÜMEYİ BİRTELİKLERLE
ÖĞRETSENE
HAYALLERİNİN BAHÇESİNDEKİ ÇİÇEK ÇEŞİTLERİNİ ÖĞRETSENE
UNUTMAYA YÜZTUTAN KAHKAHALRIMI NASIL ANIMSAYACAĞIM ÖĞRETSENE
BARIŞ İÇİN SAVAŞA KARŞI DURMAYI ÖĞRET, ÖĞRET Kİ
MUTLU OLALIM
BİRLİKTE YAŞAYALIM…
Yazan, yazdıran
Gülen, gülümseten
Düşünen, düşündüren
Duygulanan, duygulandıran
Sizin yerinizi alamaz
diyor olan radyo
Radyo şu an tek sesim... Onu da paylaşmak geliyor içimden…
Oyun havalarını ve ulusal marşları severim… İkisinde de içim kıpır kıpır olur… Ama başka başka heyecan türüyle...
Eskiden çok az yerdim. Doymadığım için de aralarda da yerdim. Sabah kahvaltı, on da az bir şey, öğlen yemek üçte az bir şey, akşam yemek saat altı-yedi gibi… Yatarken de bir bardak ılık, şekersiz süt..
Şimdi daha çok yiyorum. Ama vücudum yine saat üçte bir şeyler istiyor. Çünkü alışmış yıllardır.
Revirimiz burada. Üstelik olanaklarını da genişlettiler. Ben de, “güzeller, yakışıklılar sizi görmeye geldim, merhabalar” diyor, genel kontrole giriyorum.
Şimdilerde medikoların kaldırılmasıyla ilgili bir şeyler duydum. İşkence olur bu…
Bilirsiniz hiç soru sormam! Sadece bu ne, bu ne diyerek insanı çıldırtırım… Çocuklar gibi durmadan soru sorarak… Anlayacağınız migrenimin dışında beni pekte üzen bir şey yok... Ama yaşantım çok düzgün... Aynı saatte yatar aynı saatte kalkarım… Migrenimin dışında ilaç kullanmıyorum. Yemeğime dikkat ediyorum.
Buranın yemeklerini saymazsak, hep zeytinyağlı yemekler yerim. Tabii kesinlikle meyvesiz durmam. Bir de tatlılarla özellikle sütlü olanlarıyla aram çok iyi yalnız… Tek sıkıntım gıdığımın olması…
Bir şeye üzülürsem gezerim, yazarım, okurum. Arkadaşlarıma giderim… Sinemaya giderim… Sivil Toplum Kurumlarımda yer alırım. Panellere, söyleşilere gider konuşmadan dönerim. Böylece kendimi oyalarım… Sıkıldığımda yaşantı değiştirerek yani... Gece hayatım, içki, kumarım da yok… Kendi yağımla kavruluyorum işte. Daha ne isteyeyim? Beni üzen şeyleri, dünyada ki değişimi sağlamak adına da yazıyorum, başkalarıyla paylaşıyorum… Elimden gelen bu işte...
ŞAK ŞAK ÖTÜYOR BÜLBÜLLER… HERKES BENİ ORADA GÖRMEYE ALIŞTI...
Bu sıralar yerimiz değişti diye mi, başka nedenlerle mi bilemem havuz başını aksatır oldum… Oradaki su sesini seviyorum. Görüntüyü de… Beni rahatlatıyor. Denizi seviyorum. Denizkızıyım ben. Denizsiz yaşayamam. Mavisiz hayal kuramam. Kuraklıkta yaşayamam… Karakterimin parçaları gittiğim, katıldığım yerler sanki…
İSTEMİYORUM. FAKAT BİR ŞEYLER GELİYOR… HAYDİ SUS BAKALIM SUSABİLİRSEN… NE MÜMKÜN? YANİ SONUÇ OLARAK BEN MASUM, BİRİLERİ SUÇLU... ( VA MI BAŞKA İZAH TARZI-S D)
ANNEM 12 SAATLİK YOLA BEYAZ LAHANA DOLMASI YAPAR YOLLARDI… BEN DE BOL SARIMSAKLI, YOĞURTLU BİR ŞEKİLDE ONLARI AFİYETLE YERDİM.. MİSAFİRLERİM GELİNCE DE MUTLAKA KULAKLI HAMUR YAPARDI canım anneciğim... ANNEMİ ÖZLÜYORUM. DÜN S. LARDA ANDIK… ONUN ANNESİ BENİM ANNEMİN YANINDA ÜVEY ANNE GİBİ KALIYOR. S. DA BANA BİLE LAFI BIRAKMADAN ANNEMİN NASIL İYİ, İNCE, FEDAKAR BİR İNSAN OLDUĞUNU ANLATTI DURDU... GELDE YALNIZLIK HİSSETME… HELE, KURTLAR SOFRASINDA... “NASIL ÇALIŞMADAN TİTRİ DE ALARAK BAŞKALARINI KULLANARAK ÇIKAR SAĞLARIZ,” DİYENLERİN VE ALET OLANLARIN ARASINDA…
YALIN SEVGİYİ ÖZLÜYORUM, SICAKLIĞI, SADELİĞİ ÖZLÜYORUM.. GÜLÜMSEMEYİ HATTA KENDİ KAHKAHALARIMI ÖZLÜYORUM... DAHA FAZLA OKUMAYI ÖZLÜYORUM… DÜRÜST, GÜVENİLİR İNSANLARI ÖZLÜYORUM… O KADAR ÇOK ŞEYİ ÖZLÜYORUM Kİ... GÜZELLİĞİ, İYİLİĞİ HATTA SEVİNÇTEN AĞLAMAYI BİLE ÖZLÜYORUM… ESKİ FOTOĞRAFLARI, İNCELİKLERİ BEKLİYORUM… NE UZUN YOLLAR, BEKLENENLER GELMİYOR Kİ…
HAVUZ BAŞI GÖRÜNÜYOR YİNE FERAHLAMAYA...
RADYODA OYUN HAVALARI… GÜZEL OYNAYAMAM AMA OYNAYANLARI ÇOK GÜZEL SEYREDERİM. DANS KURSUNA GİTMEYİ DÜŞLÜYORUM. BİR GÜN YAPACAĞIM…
BAK ŞİMDİ DE,
SENİ BEN ELLERİN OLSUN DİYE Mİ SEVDİM
DİYOR RADYO...
ARA
GİDİN BULUTLAR GİDİN YARİME SELAM EDİN
DİYOR RADYO…
HER YERDE KAĞIT KALEMİM VARDIR.
İAGSL DE İKEN ÇOCUKLARI - öğrencileri OKULUN ARABASIYLA BİRKAÇ ÖĞRETMEN ARKADAŞLA BİRLİKTE SERGİLERE GÖTÜRÜYORDUK. SINIF BAŞKANI sanırım Barış’tı, YANIMA GELDİ VE DEDİ Kİ "BİR TEK SİZDE KAĞIT VARDIR MUTLAKA, RİCA EDEBİLİR MİYİM?" HAKLIYDI...
ÇÜNKÜ ŞİMDİYE KADAR YAZDIĞIM HİÇ BİR YAZI BENİ TATMİN ETMEDİ VE TAMAM DİYEMEDİM. YENİDEN YAZMAK, YENİDEN YAZMAK... SONU BİR TÜRLÜ GÖREMİYECEĞİM GALİBA… HANİ MİNÜBÜSLERDE YAZAR YA "SON DURAK KARA TOPRAK" DİYE...
EVET AMA BAZEN ÇOK YOĞUN YAŞIYORUM.
İNSANLARIN OYUNLARI İÇİNDE KENDİMİ ÇOK HÜZÜNLÜ HİSSEDİYORUM.
MÜZİK BÖLÜMÜNE GİTMİŞTİM.
KONUŞUNCA İNSANIN DÜŞÜNCELERİ NETLEŞİYOR VE SICRAMA YAPIYOR. YENİ İLİŞKİLER KURULMASINA NEDEN OLUYOR...
HALBUKİ ÖZELLİKLE BENİ ÜZERLERSE AMA ÇOK ÜZERLERSE SUSMAYI, UZAKLAŞMAYI TERCİH EDİYORUM…
AMA YİNE DE BAZI ….. LÜLER GİBİ OLMAK İSTEMEM. BİRBİRLERİNE KEDİ KÖPEK GİBİLER, ERTESİ GÜN BAŞKA... HİÇ HOŞ DEĞİL...
Acıktım mı, ne?
HAYRET...
15 – 05 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|