Derse gecikmişti. Tabii ki üzerinde bunun ezikliğini taşıyarak iki büklüm girdi kapıdan, çekingen bir sesle “girebilir miyim?” diyerek… Bu son gecikmesi oldu…
Baktım ki kapıdan çok hoş biri giriyor, yanıtım: “Güzellere her zaman kapımız açıktır” oldu. Bunun üzerine anında mankenler gibi dik duruşa geçti ve salınarak yürüdü uygun gördüğü bir sandalyeye doğru… Belki de filmdeki “manken” rolünün tohumları o an atılmıştı, zaman içinde yeşermesi adına…
Güzeldi, bakımlıydı, şık giyiniyordu, tatlı mı tatlıydı. Katılımcıydı… Bir keresinde anlattıklarına teşekkür etmedim diye çok üzülmüş sonraki derste telafi etme yoluna gitmiştim. Mutlu olmuştu…
Durmadan ne kadar uykucu olduğundan bahsediyordu. Yurtta bu konuda şöhret olduğunu anlatıyordu. Ben de uykucuydum. Onu öyle anlıyordum ki. Ama benim dersime, ilk ders hariç hiç geç kalmadı ve hep geldi. Hatta dönem bittikten sonra yerine başka arkadaşlarını da yollar oldu…
Sınav… Ve Gökçe yok… Mert’e ve diğer arkadaşlara soruyorum. “Yok, telefonu kapalı,” gibi şeyler söylüyorlar. Derse sürekli gelen biri sınavı asla atlamaz diyerek odama gittiğimde telefon ettim. Çünkü hasta ya da trafik kazası geçirmiş olacağından endişe duymaya başlamıştım. Nitekim yurda telefon ettim. Konuştuk. Uyuya kalmış. Oldukça rahatlamıştım. Güzel Gökçe'm yaşıyordu. Bu dünyanın en büyük mutluluğuydu. Güler yüzünü tekrar görebilecektim. Üstelik de her derse geliyordu. Ama insanlık hali olabilirdi. Sonra sınavını başka bir gün, başka grubumla yaptık. Orada da ışıklar sönmüştü… Ama güzeldi çizimleri, içtendi kendi gibi…
Ada gezisinde, organizatör yapısı, güzel konuşması ve becerikliliği dikkatimi çekti… Kız tarafı olarak işe alındı…
Kısa film ekibinin “kaprisli mankeni,” bana göre güzeller güzeli mankeni seni çok seviyorum can dostum… Ve tüm öğrencilerimi
Grafik Tasarım 2 / Güz 2004
Tülay ÇELLEK
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi
03-05-2005 / İSTANBUL
|