Herkes yönetici olabilir ama ancak Sayın Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ gibi yaşama anlam katan değerlerin eğitime, hayata getireceği anlamın boyutu büyük olacak, niteliği herkesi olumlu etkileyecektir…
Eğitimciliğini, yöneticiliğini yaşamın değişiminde sorumluluğa dönüştüren bir kişiliğe sahip olan Sayın GÖRGÜLÜ’ye eğitim yönetiminde yer almak yakışacaktır. Kişiliği, birikimi bu alanda çok iyi değerlenecektir. Dekan olmasında katkı veren herkesi kutluyorum, kendilerini de tabii…
Biliyoruz ve inanıyoruz ki; yaptıklarından, yarattıklarından, yönetici tavrından ve eğitimciliğinden Mimarlık Fakültesi bambaşka boyuta taşınacaktır... Farklılığının farkında yaşam bulacaktır başına geçtiği fakültede her şey... Tıpkı ülkemizin başta İstanbul olmak üzere birçok kentinde varlığını göstererek planlamaya gereken özeni göstermesi ve hayata geçirmesi gibi, eğitimi yaşama, yaşamı eğitime sağlıklı bir şekilde taşınması için başat rolü oynayacaktır eğitim yöneticiliği çerçevesinde…
İnanırlılığı, güvenirliliği ve yaşama kattığı anlamın ayırdıyla bakmak gerekiyor Sayın Prof. Dr. GÖRGÜLÜ’ye...
Başkanlığını yürüttüğü sürece, “Şehir ve Bölge Planlama Bölümü”nde; “Sevgi, saygı ve hoşgörüyü hiç unutmadan, demokrat olan, katılımcı ortamları yaratan, paylaşan, tartışan, çalışan ve üreten, donanımlı meslek veya bilim insanı olma yönünde sürekli uğraş veren, bu anlamda güncelin gerisinde kalmayan, kısaca; ülkesini ve onun dışında olup bitenleri izleyen, yorumlayan, başta meslek alanı olmak üzere her boyutta bunları değerlendiren ve yaşama aktaran bir ilkeler bütününü tanımlamaktadır.
İlk günden zamanımıza ortaklaşa çabaların sürekli bu bağlamda olmasına özen gösterilmiş, günümüz ve gelecek adına da aynı ilke, kavram ve birlikteliklerin daha da güçlü bir biçimde devam etmesi için gereken özveri ve uğraşlar tüm paydaşlar tarafından esirgenmemektedir.” Anlayışı, ilkeleri öncelikli olmuştur… Eminim ki İşte bu tavrı, dekanlığına da taşınacaktır.
Yaşama geçirdiği önemli bir düzenlemenin içeriğini kendisinden öğrenelim… Anlattıkları salt bu etkinliğin özelinde değil aslında… O yılda da kalmamış üstelik. Hala güncelliğini koruyor tüm tazeliği ile. Ayrıca yaşamın bütününde ve birçok diğer konunun içinde…
“Dünya Plancıları İstanbul’da Toplanıyor
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren süregelen, özellikle de 1980’li yıllardan günümüze oldukça belirgin yaşar olduğu mekânsal dönüşümünü bir kez daha planla denetlemek, planla yönlendirmek adına yeni bir hamlenin içinde olan İstanbul; bu gündemi ile (1980’den bu yana 3. kez) gerek zaman, gerekse içerik açısından doğrudan örtüşen önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 70’ten fazla ülkenin, profesyonel ve akademisyen deneyimli plancıların yanı sıra, kurumsal üyeliklerinde oluşturduğu ‘Uluslararası Şehir ve Bölge Plancıları Birliği: ISoCaRP’; 42. Dünya Kongresini, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün ev sahipliğinde 14-18 Eylül 2006 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirecektir.
Temanın, ‘Bütünleşme ve Ayrışma Arasında Kentler; Fırsatlar, Tehditler’ olarak belirlendiği İstanbul Kongresi’nde; kentlerin karşı karşıya olduğu güncel sorunlar ve ortaya çıkmakta olan fırsatların, kısaca bütünleştirici ve ayrıştırıcı dinamikler olarak tanımlayabileceğimiz karşıt güçler bağlamında tartışılması amaçlanmaktadır. Bütünleştirici güçler ile tüm diğerlerinin yanı sıra kentlerini yarışmacı küresel arenada konumlandırmak için kentsel aktörler tarafından formüle edilen stratejilere vurgu yapılmakta -ki bu stratejiler, siyaset ve piyasa ağırlıklı aktörlerin girişimleri ile mega projeler şeklinde gerçekleştirilen kurumsal müdahaleleri içermektedir- madalyonun diğer yüzü ise, pek çok akademisyenin de ileri sürdüğü gibi kentsel sistemleri mekânsal, kültürel, sosyal ve ekonomik açıdan parçalanmaya sürükleyen süreçlerle kentlerin nasıl parçalayıcı, ayrıştırıcı güçlere maruz kaldığını anlatmaktadır. Bir diğer ifadeyle; günümüzün küresel yarışmacı ortamında kentler kendilerini konumlandırabilmek ya da uluslararası sermayenin akışkanlığından yararlanıp pay alabilmek için stratejiler ve politikalar üretmektedir. Kentsel aktörler tarafından formüle edilen bu stratejiler, sermaye birikimi adına çoğunlukla ve de özellikle kentin sunduğu fırsatlara yönelik olmaktadır. Bu ise genellikle, bizim gibi ülkelerde bütünleştirici olmaktan çok, ayrıştırıcı dinamikleri ortaya çıkarmakta, giderek neden olduğu tehditler, karşıt güçlerin (aktörlerin) tepkisini oluşturmakta ve çatışma sürüp gitmektedir. Kongrede de irdeleneceği gibi bu çatışma ya da bütünleştirici ve ayrıştırıcı güçler, kentlerimizi sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve kurumsal düzlemlerde biçimlenmektedirler. Kentsel strateji ve politikaların oluşturulmasında, ilgili kentsel aktörler bütünüyle rol almadığı takdirde veya stratejiler sınırlı aktörün - ki çoğunlukla kurumsal olmakta - güdümlü müdahaleleri ile yaşama aktarıldığında “kentsel ayrışma” yoğunlaşmakta, kent ve kentli adına ortak paydalar, ortak kaynaklar hızla ve geri dönülmez biçimde yitirilmekte, bizim gibi ekonomik sorunlar yaşayan, gelir dağılımı dengesinin aşırı bozuk olduğu ve sermaye birikimini üretim yerine kent topraklarında arayan ülkelerde ve onun kentlerinde konu, kendini bir iletişimsizlik, bir kapanma ve bir tehdit biçiminde anlatmaktadır.
Bu bağlamda katılımcılardan; planlamanın yalnızca düzenleyici bir sorumluluğun ötesine geçerek kentsel stratejilerde nasıl daha kapsamlı bir rol oynayabileceğini göstermeleri, planların disiplinlerarası düşünce ile katılımcı yaklaşımları nasıl kaynaştırabileceğini ortaya koymaları, piyasa öncelikleri ile sürdürülebilir bir geleceğin nasıl dengelenebileceğini tartışmaları ve planlama ile kentlerin üretimini uyumlaştıracak yöntemleri önermeleri beklenmektedir. Yanı sıra da; bütünleştirici ve ayrıştırıcı güçlerin kentin yapılanmasındaki etkilerini pratikten beslenen deneyimlerle ortaya koymaları da arzu ve teşvik edilmektedir. Sonuçta, öncelikle bizim kentlerimiz için çok önemli ve güncel bir konuyu masaya yatıracak olan kongreye bir uluslararası birliktelik farklı ülkelerin deneyimlerinin, birikimlerinin, sorunlarının ve yaptıklarının, çözüm önerilerinin tartışılacağı bir kazanım olarak bakılmaktadır. Bilgi evrenseldir ve bu anlamda, hem aktaracaklarımız, hem de öğreneceklerimiz olacaktır.
Bitirirken; ISoCaRP gibi mesleğimizin çok önemli bir örgütü ile ülkemizde ilk kez bu toplantıyı yapıyor ve dediğim ortamın onurunu, emek veren arkadaşlarımla birlikte bölümüm, fakültem, üniversitem, meslek camiamız ve desteklerini esirgemeyen, en içten teşekkürlerimizi sunduğumuz ve sunacağımız tüm kurum ve kişiler adına sürekli yaşayacağımızı belirtmek isterim.”
( YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkanı ve Yerel Düzenleme Komitesi Başkanı. )
Ve bir planlamacının, yapılanlara karşın bakışını kendisinden öğrenelim;
“…Yasal düzenlemelerle bu sürecin ‘planlı’ olarak yaşama aktarılması amaçlanmış, bir diğer deyişle; korumanın planla yapılması ya da "planlı koruma" kavramı, uygulama alanı bulmuştur. Ancak, son elli yıl içinde yaşadığımız kentleşme, öncelikle her türlü ‘mekân’ı hızla tüketme ve ‘plan’ kavramının içini boşaltma sonuçlarıyla betimlenir olunca, ‘planlı koruma’ kavramının bir anlamda uygulama boyutunu ifade eden ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’ da bu sonuçları yaratan politikalar karşısında beklendiği gibi başarısız olmuştur. Başka bir anlatımla, mekâna dayalı rantların dağıtımını - paylaşımını organize eden ve dolayısıyla planlamayı işlevsizleştiren bu tür kentleşme pratikleri, tarihi, kültürel ve doğal değerlerimizin üzerinde ciddi tahribatlar yaratmıştır.
Bilgiye dayanması beklenen bu zorunluluk, bir yönüyle de, günümüzde; kent çevrelerinin / çeperlerinin ‘gelişme alanları planlaması’ adı altında imara açılmasının ya da bu alanların plansız bir biçimde yapılaşarak doğal ve kültürel değerleri tüketiyor olmasının ve sonrasında buraları planlıyor olma çabasının anlamsızlığını, giderek de bütüncül ve bir dizgeye - stratejiye bağlı olmayan böylesi yaklaşımların ‘çevre ve kültür’ açısından yarattığı kayıplar ile duyarsızlığı ifade etmektedir.”
Derinliğine gören, ambalajın, gösterilenin altındaki tavrı sezinleyen bir kişilik olan Sayın Zekai GÖRGÜLÜ, tıpkı kentleşme sorunları ve kentsel dönüşümü kapsamlı bir şekilde alımlaması gibi eğitimi ve yönetimini de aynı titizlikle ele alıyor, almaya da devam edecektir.
Çevreye gösterdiği duyarlılığı ve zeki bakışları ile “kentsel dönüşüm” adı altında gerçekleştirilecek her şeyin rant boyutuyla değil, insanlık tavrıyla, insana yakışırlılığı, yaşanabilirliliği, eşitliliği ve tarihsel dokuya zarar vermeyecek yönüyle ele alınmasının en önemli savunucusudur.
Bunu kendi görüsüyle açımlayacak olursak;
“1980 sonrası küreselleşen kentsel sistemlerle bütünleşeceğiz gerekçesi ile başta İstanbul olmak üzere mekânın; yeni alışveriş ve iş merkezleri, ulaşım yapıları, gecekondu alanlarındaki yine yasadışı olan yoğun apartmanları, tarihi parsel ve dokulardaki otelleri ile pervasızca kullanımı, normal kabul edilebilecek kentsel süreçler içinde yorumlansa dahi, rolünü rant amaçlı oynayan aktörlerin güdümlediği kararlar kentsel alt parçalar adına yeni olmasa da bir büyük dönüşümü anlatmaktadır.
Mera alanlarında toplu konut üretmek, Haydarpaşa Limanı ve Garı'nın olduğu çok özel bir yere yoğun yapılaşma önermek, orman alanında otomobil yarış pisti yapmak, öykünülen ölçeği ve dokusu itibarıyla insanı anlatan, ruhu olan Ankara Dikmen gecekondularını tek düze apartmanlar uğruna yıkmaya başlamak ve de yasadışı yapılaşmış alanlarda ‘yap-sat’ın, ‘yık-yap’ alternatifini uyguluyor olmak bu kez ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yeni bir ambalaj ile sunuluyorsa; verilecek tek yanıt, kabaca, ‘Biz bu filmi daha önce gördük’ olacaktır. Bir diğer ifade ile; artık merkezi ve yerel yönetimler ekonomilerini sürdürme ve büyütme adına yalnızca gayrimenkul sermayesine temellenmek ve bunu da ‘kentsel dönüşüm’ olarak sunmak hakkına sahip değildirler.”
“Kentsel Dönüşüm… Ama neden? Ve nasıl?
Bunun yanıtını Sayın Dekanımızdan alalım; “kentsel dönüşümün iki temel amacı vardır; bunlardan birini kentin ekonomisini canlandırmak, geliştirmek ve geleceğe dönük sürekliliği sağlamak; diğerini ise istihdam yaratmaktır. “Kentsel dönüşümü; kültür, ticaret ve turizm ekseninde yapabilirsiniz. Onun için kentsel dönüşümü sadece mekânsal alanlara odaklamamalıyız. Odaklarsak kentsel dönüşüm kavramının altını doldurmaktan uzaklaşırız.”
Alanında önemli bir değer olan Sn. Dekanımız, İstanbul İçin tasarlananlar hakkında ne düşünüyor, neler öneriyor?
"2002'den itibaren gerek planlama gerek olarak ortaya konulan dönüşüm meseleleri çok öne çıkmaya başladı. Başta İstanbul olmak üzere diğer büyük şehirlerimiz gayrimenkul odaklı bir gelişme büyümenin, sermaye birikimi arayışının içine girdi. İstanbul’la özdeşleşen gayrimenkule dönük yatırımlar olarak baktığımızda samimi bir planlama anlayışı ve ona dönük bir yasal tabanın oluşturulduğunu söylemek çok zor. Yerele inandığını söyleyen bir yönetim aslında yetkiyi kendisinde tutup kararları oradan yönlendirme çabası içinde.”
Jüri üyeliği yaptığı yarışma konularına baktığımızda; hep nitelikli bir yaşama, nitelikli bir mimariye, kaliteli bir planlamaya katkı verecek alanlarda olduğunu görürüz. Yani yaşama katkısı üniversite duvarları içinde kalmamıştır hiçbir zaman.
Jüri üyeliklerinden bir kaçına bakacak olursak;
* Mimarlık Araştırmaları ödüllü seçkisi
* Yaşasın Kentler 2 - “Demokratik Bir Kente Doğru …” Türkiye Ulusal Kesimi Yarışma Jürisi:
* Milliyet gazetesi “Kentler Tarihi” konulu Örsan Öymen anısına düzenlenen yarışma…
* Kadıköy Meydanı - Haydarpaşa - Harem Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması
* Bursa İli, Yıldırım İlçesi, “Kaplıkaya Rekreasyon Vadisi Kentsel Tasarım ve Mimari Projesi” ( Yıldırım Belediye Başkanlığı )
* Bursa Santral Garaj Kent Meydanı Mimari ve Kentsel Planlama Proje Yarışması
* Tarihi Kentler Birliği Tarihi Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışması - Prof. Dr. Zekai Görgülü-TKB Danışma Kurulu Üyesi
Bunların dışında çok önemli “Bilim Kurulları”nda yer almıştır. Bunlardan birkaçını paylaşalım;
* Dünya Şehircilik Günü Bildiri çağrısı “Şehircilikte Reform”
* Ekolojik Mimarlık ve Planlama Ulusal Sempozyumu
* 6. Türkiye şehircilik kongresi
Paneller, konferanslar, sempozyumlar vb. etkinliklerin yöneticisi ve konuşmacısı olarak da sıklıkla karşımıza çıkar Sn. GÖRGÜLÜ. Onlardan birkaçı;
* Konut Politikaları Aktörler – Roller ve Değişim Paneli
* Panel / Forum; Küreselleşen İstanbul Ve Haydarpaşa – Kentsel Dönüşüm ve Haydarpaşa
- "Haydarpaşa - Endüstriyel Miras ve Koruma"
* Tarihi Kentler Birliği Bartın – Amasra Buluşması
* Şehircilikte Reform" Kolokyumu ( Düzenleme Kurulunda )
* İzmir Kent Kurultayı
* Panel: Dünya Anıtlar ve Sitler Günü
* Panel: "Tarihi Kent Merkezlerinde Yenilenme"
* Tarihi Merkezlerin Yenilenmesinde İnşaat Sektörünün Rolü ve Yeri
* Mimarlık ve Eğitim Kurultayı-III -Mimarlıkta Uzmanlaşmanın Meslek Uygulaması ve Eğitim Açısından Değerlendirilmesi Çalışma Grubu:
* “Kentsel Dönüşüm” Mimarlar Odası Denizli Şubesi
* Sempozyum; Metropoliten alan Yönetiminde Yeni arayışlar: “İstanbul”
- Metropoliten Alan Yönetimi ve Planlama İlişkileri - Oturum Başkanı
* Tarihi Kentler Birliği Muğla-Milas Buluşması – Oturum başkanı
* Beyoğlu'nu Yeniden Düşünmek ve Düşlemek - Oturum Başkanı
Buluşmalarından birkaçını paylaşıyoruz:
Kars Buluşması
Bartın - Amasra buluşması
Amasya Buluşması
Abana Belediyesi
Yozgat Belediyesi
Beypazarı Toplantısı
MEGARON dergisi, Danışma kurulu
Önder Küçükerman – Kitabına katkı; “Yeni Ama Yinelenen Birliktelik”
Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulunda üye
Ve Sayın Dekanın eleştirel bakışı; “Kültür ve Turizm bakanlıklarının birleştirilmesini, 'ticaret ile kültür bir arada bulunamaz.” Tabii eleştirileri çok daha geniş bir alana yayılıyor…
Dekanımız Sayın Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ’yü bu kadar kısa bir yazının, etkinliklerin, eleştirel bakışın, yaratıcılığın, kentsel dönüşümlerdeki payın içine sığdırmamız, niteliklerini hakkınca anlatmamız mümkün değil. Ama biliyoruz ki kendisi bir dünya, bir evren ve bizim ondan öğreneceğimiz, örnek alacağımız çok şey var. Kendisine teşekkür ediyorum, yaşamı bu kadar anlamlı kıldığı için.
05 – 04 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|