Hep pencere kenarını tercih ederim yolculuklarda. Seyrederek gitmek çok hoşuma gidiyor… Önceleri en önde gitmeyi de seviyordum ama iki kez trafik kazası geçirince kendimi tutmaya çalışıyorum bu sevdaya karşı…
Kara yolu ve demir yolunu yan yana görünce düşünmeden alamadım kendimi…
Demir yolu çok az bir alan kaplıyor. Kara yolu ise oldukça geniş bir toprak parçasını kapatıp doğanın toprağına soluk aldırmıyor insan yapımı asfalt ile…
Upuzun bir tren, taşıma amaçlı kullanılmış. “Ne çok şey taşıyor, pratik,” diye düşünürken bir sürü kamyon arka arkaya geçti yanımızdan. Yine düşünmeden edemedim. Trenin bir seferde taşıyacağını kaç kamyon, kaç seferde taşıyor? Bu da gereksiz yere bir hayli fazla benzin harcamak demektir. O para eğitime, sağlığa yatırılabilir. Bir yerden duymuştum. Dünyada en çok kamyon Türkiye’de bulunuyor diye. Doğrudur. Demir yollarını çoğaltamadık, yaşama geçiremedik.
Hızlandırılmış tren kazası olduğunda bununla ilgili bir yazı yazmak istedim ve demiryollarıyla ilgili bir araştırma yapmıştım o zaman. Osmanlı döneminde Fransızlarla yapılan anlaşma koşulları elime geçmişti İnşaat Fakültesindeki bir akademisyen tanıdık vasıtasıyla. Yazıdaki bir şeyi hiç unutmuyorum. Demir yolu yapılacak yerin sağında ve solundaki 20 m. alandan çıkacak tüm tarihi eserlerde Fransızların olacakmış. Bunun kabul edilmesi beni çok üzmüştü doğrusu. Biz Fransa’da böyle bir anlaşma yapsak, acaba böyle çok yönlü düşünür müydük, öncelikle…
Kütahya’da bende kalanların başında LES sınavı geliyor. Herkes bir yerlerden yeni gelmişlerdi ve yorgunlardı. Sadece sınav 11 ilde oluyormuş. Tabii bu eşitliğe aykırı. Olacaksa eğer üniversitesi olan her ilde olmalı. Ben birçok kişi gibi LES in değerlendirme sınavı olduğuna inanmıyorum. Özellikle de benim gibi deneyimli akademisyenleri değerlendirmenin başka yolları olmalı. Gerçekten de belirli bir deneyime sahip ve eğitime dair çalışmaları bulunanların değerlendirilmeleri LES çerçevesinde olmamalı.
Doktora – sanatta yeterlik yapacak akademisyenlerin bazen alanları bulundukları kentte olmayabiliyor ve salt bu yüzden doktora yapamıyorlar. Bu koşullarda olanlara yakın kentlerde doktora-sanatta yeterlik yapma olanağı sağlanmalıdır. Bir de bir akademisyen arkadaşın belirttiği gibi doktora yapanlar “Dr.” unvanı alıyorlar. Sanatta yeterlik yapanlar bu unvanı almıyor. Halbuki ikisi de “eşit” anlamı taşıyorlar.
Kütahya’da en unutamadığım, bir kahve sunumuydu… Sonradan sorup adını öğrendiğim “kahvedan” ile sunulan kahve harikaydı. Gümüş, severim. Kahvenin üzeri kapalı… Soğumaması ve tozlanmaması için harika. İki altlığa sahip ve kahve fincanının giysisi var. Bu bana derslerimde örneklediğim “elma” sunumunu anımsattı. 2 elma, ikisi de görüntü olarak aynı değerde. Harikalar. Ama biri çok farklı, değişik, ilginç temiz bir tepside sunulurken diğeri berbat, pis bir tepside sunuluyor. Hangisini tercih edersiniz?
Öğlen yemeği böyle harika bir sunumla bitmişti. Akşam yerel yemekler sevdamdan Germiyan Konağına gittik. Ve “cimcik” yedik, Türk sanat müziği eşliğinde. Daha önceki tatlı sunumu hala usumda kaldığı için tatlıyı değil de sunumu anlatınca garson ne tatlısı yediğimizi buldu ve yine belki de daha şıklıkla sundu.
Beni davet eden arkadaşlar kızlarını almaya gideceklerinden yemek sonrası kahve, çayları içtikten sonra kalktılar. Nurcan Hanım, Lale hanım ve eşiyle biraz daha oturduk ama üşüdük. Sohbetin devamı sosyal tesislerde oldu yine çay eşliğinde. Orası sıcacık, ısındık. Bu arada sergilerini Kütahya sınırları dışına İstanbul, Ankara gibi kentlerinde açmak hayallerinden bahsettiler. Yakın zamanda İzmir’de bir sergi açmışlar.
Seminer sonum hep sıcak geçer. Yüzlerdeki gülümsemelerle salondan çıkmadan önce yanıma gelir teşekkür ederler. Ve soru da sorarlar. Burada da öyle oldu. Bu beni mutlu ediyor haliyle. Güzel bir kız öğrenci internette çok rastladığı çizimlerimden bahsetti. Ve “çizimleri yapma nedenlerimi, çıkışlarımı,” sordu çok hoş bir edayla… Yanıtım, “sevgi” oldu öncelikle. Ve “çocuğun anlamına” dair çıkışlardı çizim nedenlerim. Özellikle de “Barış” adına çizilmişlerdi ve zaten adı ‘Barış Çocukları’ idi. Öğrencilerin sıcacık teşekkürleri ve ilgileri, soruları hep unutulmazlarım arasında yerini alır bir gülümsemeyle…
Yine her seminer sonrası yaptığım gibi saydamlarımda değişiklik yapacağım.
Bir akademisyen arkadaş, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde verdiğim seminere geldiğini, saydamlarımı değiştirdiğimi hatta sorularımın farklı olduğunu, söyledi. Leyla Hanıma bunu aktardığımda, arkadaşının çok ayrıntıcı, çok detaycı ve dikkatli olduğunu, söyledi.
Yine buradaki meslektaşlarımın ve öğrencilerin siteme girdiklerini, yazılarımı takip ettiklerini öğrendim. Yararlı olmaktan mutlu oluyorum. Bu da eğitime katkıdır çünkü… Zaten çoğu “google.com” a ne yazarsak yazalım sitene çıkıyor diyorlar…
Sabah kahvaltısını çok severim. İlk günün kahvaltısını salt öğle ve akşam yemeği verdikleri halde özel rica üzerine kahvaltıyı da yeni açılan lokantalarında yaptım, arkadaşım Nurcan hanımla. İkinci günün kahvaltısı hemen Üniversitenin karşısında oldu. Nurcan Hanım daha önce geliyormuş. İlk defa şekerli olan haşhaşlı gözleme yedim kahvaltıda. Tabii bir de İstanbul için paket yaptırdım.
Kütahya’ya giderken yanıma çok zarif bir hanım oturdu. Kızı İTÜ Mimarlıktan mezunmuş. Dönüş yolculuğumda sakin geçti. Ancak İstanbul’un akşam trafiğine yakalandığım için eve epey geç gitmek zorunda kaldım. Bir de hem giderken hem dönerken taksi tutmuştum. Çünkü elimde kocaman bir valiz var. Eve taksi 20 YTL, Kütahya’ya otobüs 24 YTL…
Kütahya’nın güzel anıları içinde Nurcan Hanımın verdiği “Bizden Haberler Dumlupınar Üniversitesi Haber Bülteni” yer aldı. Orada benim seminerden bahsedilmiş, Kütahya ve Üniversite ile ilgili yazdığım yazı yayınlanmış. Çok hoş bir sürprizdi doğrusu. Nurcan Hanıma bir kere daha teşekkür ediyorum. Ve ilk seminerimin DVD sini de verdi. Seminerlerimi izlemek benim için ders oluyor, kendime baktırıyor. Gerçi eksik çekilmişti ama olsun. Yine bir kaynaktır. Kitap yapmayı düşünüyorum…
29- 03 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|