Bir Pazar sabahı ve bir kahvaltı ancak bu kadar güzel, bu kadar anlamlı olur.
Gençlerle bir araya gelmek… Öğrencilerimle birlikte olmak… Çok sevdiğim kahvaltıyı çok sevdiğim öğrenci dostlarımla yapmak… Ve birlikteliği hemen bir projeye çevirmek…
Daha önce film grubuydu. Şimdi fotoğraf grubu oluşturma kararı aldık. Şenel’e bu nedenle çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Eser kursunu bırakmış gelmiş. Tabii öğrencilerine ders verme zamanına kadar kalması da incelikti. Fotoğraf grubuna katılacak…
Sevgili Nabi’nin dünya tatlısı kızı ve çok değerli eşiyle tanışmak günün ayrı mutluluğu oldu. Fotoğraf grubunun elamanlarından olması sevindirici…
Sevgili Kürşat arkadaşıyla eşlik etti güzel Pazar sabahına, sağolsun…
Fotoğraf grubu Cuma akşamları toplanma kararı aldı… Katılım bekliyoruz tabii. Sevgili Şenel ayrıntıları anlatır – yazar sanırım.
Sonunda bir fotoğraf sergisi düşünüyoruz. Hem sanalını hem gerçeğini… Ben de varım…
Tüm güzellikler için teşekkürler…
Sevgili Özgür filmin DVD sini bana getirebilir misin lütfen. Tamam, montaj olmasın ama o kadar emek verdik elimizde bulunsun. Çoğaltıp film grubuna veririz. Film ekibine tekrar teşekkürler…
Sevgiler
***
Arkadaşlar kamerası olan var mı acaba? Yarın gelirken getirebilecek. Malum bizim toplantılarımızda hep çok güzel şeylerden bahsedip, birçok konuda fikir üretiyoruz, hep beraber sesli düşünüyoruz. Bu konuşmaların ve de güzel buluşmamızın kaydedilmesi iyi olur bence. Tülay Hanım da kamerası olan ve yarın getirebilecek biri olursa çok mutlu olacaktır. Az önce telefonda konuştuk o benden rica etti ama maalesef benim kameram yok. Dijital fotoğraf makinemi yanımda getireceğim. Görüşmek üzere...
Sevgiler
Şenel
***
Kahvaltıdan sonra Sabancı Müzesine “Cengiz Han ve Mirasçıları” sergisine gittik…
Açık konuşmak gerekirse minyatür ve benzeri alanlardan çok zevk aldığım söylenemez.
Sergiyi gezdikten ve filmi izledikten sonra kafamda beliren, netleşen dünyadaki çeşitlilik üzerine duyumsamalarım oldu. Batı, mantık ve önceliğinde insanın, bireyin ta kendisi. Doğu ise doğa ve mistisizmin. İnsandan önce doğa ve hayvanlar sanki varlığını, üstünlüğünü daha bir koruyor üzerinde. Ve bu çeşitlilik harika bir şey. Dünyanın böyle farklılıklarla dolu olması harika… Yok etmemeye çalışmalıyız.
Yinelenen dilek taşları dikkatimi çekti. Ama dilek taşları olduğunu öğrenmeden. Dikkatlice bakınca aslında birbirlerinden farklı olduklarını gördüm. Kubbecik şeklindeler. Tapınaklara konuyormuş. Sanatın başlama noktalarına geliveriyoruz ister istemez. Ve dönüşümün zaman içinde nasıl olduğuna.
Buda yontuları bana Mısır Katibi yontusunu anımsattı.
Bu sergide bana en ilginç gelen kocaman kaplumbağa yontusuydu. Böyle 3 tane varmış. Ortak özellikleri sırtlarının ortasında açılmış yere yerleştirilen yazıtların olması. Ve kaplumbağa, dünya, evren, kadın, erkek olarak algılanıyor. Dört yön kaplumbağanın özellikleri üzerinde toplanmış. Ne çok simge yüklemişler. 400 yıl yaşıyor olması bilgeliği sembolize ediyormuş.
Müzik aletleri de çok dikkatimi çekti. Müzik ve insan doğaya aynı anda düşmüşler sanki.
Giysiler demir örgüsüyle savaşın izini taşıyor ve doğanın acımasızlığını… Yazının da önemli olduğu sevindirici.
Usumda kalanlardan Kültigin’in mermer büstü; 6-7. yy.
Bu arada bol miktarda küçük yontular da sergiyi dolduranlardan olmuş. Sevimliler. Aynı şekilde küçük boyutlu bronz rölyefler… At sesleriyle izlenmeye konulmuş.
Geyik başı İ.Ö. 2-1. yıl… Minyatürler… İnsan ve hayvan figürlerinde oluşturulmuş… Resimlerin içinde en dikkatimi çekenlerden biri kağıt üzerine suluboya yapılan kartal figürü oldu.
Mimariden küçük örnekler. Kemer parçası gibi… Ve çini tabaklar… Oldukça büyükler… İznik çinisi anımsatan motif ve renkleriyle…
Porselen yontucuk, cinsiyeti belli olmayan…
En çok dikkatimi çeken de eski çağların totemlerini anımsatan hayvan insan karışımı başa sahip kabilenin sihirbazı, büyücüsü diyebileceğim çalışmalar… Başlarında kurukafalar taşıyan, giysisi oldukça süslemeli… Bakışıyla toplum üzerinde korku, güç yaratan çalışmalar ve kullanılan mavinin ilginç koyu tonu… Dans kostümü…
Göçerliği gösteren çadır ve tuğlar…
Daha çok not almışım ama hepsini geçirmedim.
800 yıl ne çabuk da geçivermiş. Ardında sanatı bırakarak. Kalıcılığını böyle sağlayarak. Yoksa koca imparatorluk kuran Cengiz Hana da kalmıyor bu koltuk, bu dünya…
20 – 03 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|