Bir yazarımız, “isminizi çocukların kalbine yazınız, onlar unutmaz.” Demiş.
Dün, 10 dakika için Beyoğlu 75. Çocuk ve Gençlik Merkezine gittim. Yol iki saat tuttu. Ama değdi.
Salona girer girmez çocuklar oturdukları yerden fırladılar. Tam da gösteri başlamak üzereydi. İnanılmaz bir içtenlikle sarıldılar ve “Tülay abla hoş geldin, özledik” sözlerini çınlattılar yüreğimde… Evet, kulağımın çok ötesine gitti bu sesler –bu sözler…
Ve ışıklar söndü ama hala yanağıma binlerce öpücükler değiyordu, içtenlikle…
Sevgili çocuklarımızın çektiği fotoğraflardan oluşan bir gösteriydi. Biraz da veliler vardı. İçimden “herhalde çocuklarıyla epey gurur duyuyorlardır,” diye geçirdim bir ara. Nitekim gösteri bitince Pınar Hanıma teşekkür ettiler.
Birkaç çocuk tekrar yanıma gelerek, “biz 23 Nisanda sizi ziyaret edeceğiz, Yıldız’a geleceğiz.” Dediler. Kendi kendilerine böyle bir karar almaları beni çok sevindirdi. 23 Nisan onlar için tatildi ve tatilde YTÜ ye gelmeyi planlamışlardı. Bu, çok hoş bir şey. Daha sonra yanımıza gelen Pınar Hanım da duydu bunları. “Tamam, bir organize yaparız” dedi hemen. Güzel kızlarımızdan biri “Yıldız uzak mı,” diye sordu. “Evet, buranın organizesiyle gelmeniz iyi ve rahat olur,” dedim. Ve tabii onları yemeğe davet ettim. “Saat 12 00 de gelin, birlikte yemek yeriz,” dedim.
Gösteri bittikten sonra fakülteye dönerken düşündüm, “başka ne yapabilirim?” Diye. Aklıma sevgili Boran’ın verdiği animasyonlar geldi. Ve yine bir başka öğrencimin verdiği reklam alanına ilişkin tasarımlar… Yemekten sonra ders yaptığım atölyeye götürüp bunları göstermeye karar verdim. Sıra barkovizyonu bulmada. Dilekçeleri şimdiden hazırlayayım. Evden dizüstü bilgisayarımı getireyim. Ancak benimki eski model sorun çıkabiliyor. Önceden bir denemek lazım.
***
Emekli olup evde oturmak var ya da... Ve emekli olmadan oturmamak, çalışma saatleri dışında… Yılların birikimi olan bilgi dağarcımızdakileri unutmamak, işlerliliğini yitirmemesini sağlamak en önemlisi onları emekliye ayırmamak… İşte ÇYDD de çalışan tüm insanlar bunları yapıyor. Gençlere, çocuklara verebileceklerini kendilerine, tembelliğe saklamadan…
İşlerinden çıkmışlar, belli ki yorgunlar. Yol var… Onları daha da yoracak… Eve gidip dinlenmek varken değerli Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı gönülleri çocuklara, gençlere bir hayli zaman ayırırken bir de birlikte gerçekleştireceğimiz “yaratıcılık” konulu uygulamalı seminere katıldılar… Oldukça uzun olan seminerde sonuna kadar kalıp katkı verdiler. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfının tüm gönülleri yorgunluk bilmeden, yürekten, zamanlarını çocuklara, gençlere ayırarak Türkiye’ye, dünyaya bu kadar güzellikler verme çabasında yaşayarak, hayata anlam katıyorlar…
Eğer 75. Yıl Gençlik ve Çocuk Merkezinde başta Müdürleri Sn. Cafer ÇATALOLUK ve Sn. Pınar AKKUŞ olmasaydı, diğer çalışanları da yardımcı olmasaydı bizler bu çocuklara, bu gençlere bu kadar yararlı olamayacaktık. Onlar kapıyı aradılar içeriye girmemizi ve yaralı olmamızı sağlamak için…
İFSAK; İstanbul’a gelir gelmez ilk tanıştığım gönüllüğün yeri… Eski başkanları Sn. Şahin DİRİCAN ve yeni başkanları ayrıca Sn. Ayşe BAĞDEMİR ile Sn. Yüksel ALTUN olmasaydı biz bu çocuklara bu kadar güzellik yaşatamayacaktık… ve anne babalarına bu kadar sevinç, gurur…
Yaşamı güzelleştirmek, anlam katmak ve gençlere, çocuklara bu denli katkı vermek adına emek sarf eden, vesile olan herkese yürekten teşekkür etmek istiyorum…
***
Merhaba,
Önceleri korkardım cenazeye – ölüye yaklaşmaya… Mezarlara gidemezdim. Camiye cenaze törenlerine katılamazdım…
Sonra paylaşma hissim, arkadaşlarımın acısını azaltmaya katılma isteğim ağır bastı.
Arkadaşlarım yakınları kaybettiğinde ve dünyaya muazzam katkı veren sanatçı, toplumcu, bilim insanı, sorumluluk sahibi olanların da doğrudan tanışmasam bile cenazelerine katılmaya başladım.
Vücut diline çok dikkat ederim. Fark ettim ki orada olmam insanları rahatlatıyor bu da bana dönüyor…
Ve bir gün çok yakınlarımı kaybettim. Gördüm ki “ateş düştüğü yeri yakıyor.” Arkadaşlarımı yakınlarının cenazelerinde yalnız bırakmasam bile onlar kadar yaşayamıyorum bu olayı. Bunu fark edince daha bir yıkıldım…
Bir ara cenaze törenlerine gidemedim. O acıyı kaldıramadım çünkü. Ama derler ya, “zaman her şeyin ilacıdır.” Evet, zaman içinde yine orada, acının en yoğun yaşandığı yerde bulunmaya başladım yeniden… Ve öfkeyle… Ve isyanla… Ve çaresizlikle… Ve hüzünle… Ve yapayalnızlıkla…
Bu akşam seminer vereceğim. Daha doğrusu gerçekleştireceğim. Neşeli olmam lazım. Çünkü uygulamalı ve eğlenceli. Böyle olması seminerde yaşananların kalıcı olmasını sağlıyor.
Ve yapacak bir sürü işim var.
Ayrıca çoktan yanıtlanması gereken mektuplar, sırasıyla…
Ama acınızı hissettiğim için sizin iletinize öncelik verdim, gözlerimden akan yaşların eşliğinde…
Akşam insanlara yardımcı olacağım için biliyorum ki annem ve babam çok mutlu olacaklar…
Başınız sağolsun…
Saygılar, sevgiler…
Tülay ÇELLEK
***
14 -03 -2007 / İSTANBUL
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|