Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 16.3.2007  

SORULAR VE YANITLAR 1


SORULAR VE YANITLAR 1


SORULAR VE YANITLAR 1



1- Biliyorsunuz, dersimdeki her konunun 1 ay süresi var.

Bu süre içerisinde konuya ( Afiş-amblem, kitap kapağı, ambalaj tasarımı vs… ) ders içinde ne kadar zaman ayırıyorsunuz. Araştırma-çizim-fikir üretme açısından. Aynı şekilde aynı konuya yine aynı süre içinde ders dışı ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

Ders içinde afis konusuna zaman ayırabilmiştim, hatta arkadaşlarımdan çok güzel fikirler çıkmıştı. Afiş için görsel malzeme taraması çok zamanımı aldı. (Vapurda Caz idi konum). Bir gün sadece bunun için fotoğraf çekmek üzere vapura bindim, ama pilimi şarj etmeyi unutmuşum : )

Neyse, materyal araştırması(foto,vb) icin iki gece 3’er saat ayırdım sanırım. Sonra phtoshopta afişi hazırlamak için de toplamda 6 saat kadar ayırdım sanırım. Bu kadar zaman ayırmamın sebebi bir türlü istediğimi bulamamam, istediğim kolajları yapamadım.

Kitap kapağı konusu için ise yüzüm kara. Dersin atölye bölümlerinde üzerinde konuşamadan 17:15 de çıkmam gerekti 3 hafta. Şehir dışına gitmem gerekiyordu. Ama en azından bir fırsatını bulup konuşmalı, derste tartışmalıydım.

Kütüphanede özellikle NOVUM gibi dergileri de karıştırıyorum.

Yaratıcılık yazısı içinse, basta sizin yazdıklarınızı okumakla zaman geçirdim. Başka kaynaklara da çok az bakabildim.


2- Neden bu dersi seçtiniz?

Ders en basta adı ile ilgimi çekti, hem bölümümle (mimarlık) alakalı, hem de biraz daha beynimi rahatlatabileceğim, farklı şeyler düşünebileceğim bir ders olduğunu düşündüm. Dersi alan arkadaslarımın da anlatıları ile bu düşüncem pekişti.

Bir yerlere, belirli alanlara koşullanmıs olan beynimi, baska yönlere, açık düşüncelere yönlerndirmek istedim. Bunun yanında, çaktırmadan, kendi alanıma da katkı sağlayacağını düşündüm.


3- Alanınız dışında seçilen bu derste yapılanları neden "ödev" olarak alıyorsunuz-algılıyorsunuz?

: ) Yaptığımız işleri hiçbir zaman ödev olarak algılamadım. Belki de o yüzden gecikti. Merkezde olan bizleri not korkusu ve son teslim tarihleri ile korkutmadığınız için. Illaki birilerinin kulağımızdandan çekmesi gerekiyor sonucu çıkıyor buradan : )

4- Kendinizi ne kadar ciddiye alıyorsunuz?

Zor bir soru hocam. Bazen sonsuzluk içinde bir hiç olduğumu düşünüp , farkedip ürperiyorum, ‘gereksizlik’, ‘önemsizlik’ hissediyorum. Milyarlarca yaşam, hatta yaşanmışlarla birlikte yüz milyarlarca yasam arasında bir tanecik yasamım, bir tanecik bireyim.

Ama yine de dünyayı kendi gözlerimle yaşıyorum, ve diğerlerinin gözü ile kim bilir ne kadar da değişiktir diyorum. O halde hepimizin bambaşka deneyimlediği bu dünya, yaşamımız çok değerli olsa gerek. Dünyayı kurtaramayacağımı bilsem de ‘bir’ başıma, güzel-iyi şeyler yapmak için uğraşmalı. Bu iyi şeyler birleşerek dünya kurtuluyordur belki de.

Çok farklı düşüncelere yöneltti soru beni, cevap da karışıkk oldu. : )


5- Mazeretleri kendi dışınızda aradığınız kadar, kendi içinizde de arıyor musunuz?

Elbette ki, bu kadar yoğunluk, projeler, koşuşturmaca pek de bahane değil. Bahane olarak sunmadım da b u yüzden. Ama zaman çok değerli, ve onu çok özenli kullanmak gerek. Ve cok rahat davranmamak gerek sanırım.

(Bugün kendimizi sorgulama ve özeleştiri günü olmuş hocam : ))


6- Katılımcı olmak, var olmak adına ne denli gerekli? Siz ne kadar içindesiniz?

Dördüncü cevapta söylediğim gibi, biz bu yasama katılmadıkça, bu yasam bizim olamıyor. Biz yaşayamadıkça, üretmedikçe, yapmadıkça bir şeyler, sadece yaşamış oluyoruz ; ‘var’ olamıyoruz. Bu bahsettiğim bir şeyler yapmak da illaki somut ‘kazık çakmak’lar değil, düşünsel olarak da yasama katilim-üretim.

Yasama katılmaya çalışıyorum. Her ne kadar zamanımın çoğu ‘dikey olu’ olarak geçse de, üretiyorum da.

En yakin, hayata katilimi bu sabah yaptım. Arkadaşlarımla konuşurken hep aklımda olan bir şeye destek buldum: yazın (özellikle Karadeniz-doğu) köylerine giderek yerel mimariyi incelemek, saptamalarda bulunmak, köy ihtiyaçları doğrultusunda küçük ölçekli tasarımlar yapmak ve bunları kendi ellerimizle inşa etmek üzerine kurulu bir mimarlık öğrencileri atölye çalışması. Bizim bu coşkumuz birkaç hocayı da tetikledi ve bugün ilk toplantımızı yaptık bile. Yerimiz bile belli: Gümüşhane.


7- Farkındalığın ne kadar farkındasınız?

: ) yine güzel bir soru. Ben ne kadar kısa tutmaya çalışsam da cevapları, coook uzun bir mektup oldu.
Farkındalığın yeterince farkındayım sanırım. Çevreye hep başka gözlerle bakardım, hep detayları kurcalardım, otobüslerde tüm insanların tek tek yüzlerini inceleyip, o anda düşündüklerini düşünmeye çalışırdım... Ama açıkçası bu dersten sonra ve de bazı yazılarınızı okuduktan sonra da, farkında olmadığım farkındalıkları keşfettim sanırım.


8- Sizce Yaratıcılıkla ilgili soruyu Uranusca mı sordum? Bu sorunun yanıtını ısrarla "yaratıcılık" tanımlaması ve yorumlaması yapanlardan rica ediyorum.

Ben yapmadım tanımlama : ) Bu sorudan yırttık.

9- Kendinizi yönetiyor musunuz ve nasıl?

Kendi yönetimimin yarısından çoğunu, yine kendim yapıyorum sanırım. Ama milyonlarca etken de beni yönetiyor. En basta toplum yönetiyor. Bu yaşıma kadar kişiliğimin oluşmasında en büyük etken olan toplum, su an karsı çıksam da, izin veremesem de, yönetimde etkili . : )

Ne kadar dış güçler çok etkin olsun istemesem de, bazen kendimi de yönetimden azcık da olsa uzaklaştırmak istiyorum. Kimsenin, hiçbir şeyin, kendimin bile başkasının olmadığı, serbest, dingin bir beyin istiyorum. Ama bunu yaparken bile aslında kendimi yönetmiş oluyorum.


10- Orijinal çalışmaya ön ayak olan, yol gösteren araştırmalar-eskizleriniz neden önemsiz ve neredeler?

Gelecekler, gelecekler, hepsi gelecekler. Defalarca özür. Hepsi kağıtlarda, bilgisayardalar, toplanacaklar.

Eh bu kadar kendimle yüzleşme ve yer yer okları kendime çevirmek çok iyi oldu benim için, ama sizi ne kadar yordum, ne kadar zamanınızı aldım biliyorum.

Kendinize iyi bakın.

İyi geceler/ İyi günler !



Y. B. D.....................................................................................


Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2493 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.