Merhaba,
Sevgili arkadaşlar, düşler dünyasına, yaratmaya, saçmalamaya, güzelliğe, uçmaya, tutkuya, sevmeye, paylaşmaya hoş geldiniz… Sizlerle karşılaşmaktan çok mutlu oldum…
Emimin ki yaratıcı fikirlerinizle, deneyimlerinizle zenginleşeceğimiz güzel bir dönem geçireceğiz… Şimdiden her şey için yürekten teşekkürler…
Sevgili arkadaşlar, dersimi dört duvar arasına sıkıştırmayı bir türlü başaramadım. İyi de ediyorum. Ders yaşama taşmalı, hayat fışkırmalı… Yaşam atölyede de olmalı… Sizden ricam, atölyeye gelirken bakmanız, eleştirmeniz, “ben varım” demeniz… Bunları anımsatan Sevgili Olgay’a teşekkürler. Çünkü diğer grubumda söylemeyi unutmuştum. Bir de Olgay, bir film önermiştin ama not almadığım için unuttum gruba atar mısın, lütfen. Güzellikler paylaşılmalı ve çoğalmalı… Bir başka grupta bir arkadaşımızda küresel ısınmayı eleştiren bir film önermişti isminde “baca” sözcüğü vardı ama tamamını anımsayamıyorum. Çok güzel bir filmmiş o arkadaş da tekrar bizimle paylaşırsa çok sevinirim…
Sevgili arkadaşlar, bu hafta birinci derste ilk konunun saydamlarını göstereceğim. 2. bölüm için dizüstü bilgisayarı olan arkadaşlarımız bilgisayarlarını getirirlerse sevinirim. İnternetten de ilk konu için örnekler bulabiliriz… Sevgili asistanlarım yardımcı olursa sevinirim… Teşekkürler
Sevgiler
26 – 02 – 2007
***
Merhaba,
Can dostlarım, sevgili arkadaşlarım...
Hepiniz değerlisiniz ve yüreğimdesiniz...
Her ulustan iyi insanlar da vardır, kötü - olumsuz insanlar da vardır. Sömüren de vardır, sömürülen de... Biliyorsunuz...
Her ulustan farklı kimlik taşıyan da vardır, farklı dinden insanlar da vardır aynı topraklar üzerinde yaşayan... Bu çok kültürlülük zenginliktir, paylaşmasını, almasını bilene...
Her ulustan kışkırtan da vardır, kışkırtılan da...
Sevgili arkadaşlarım, doğru bildiklerimizle, sorumluluk duygularımızla yaşarken ve aslında aynı dili konuşurken birbirimizi duymamak, anlamaya çalışmamak yerine çağdaşlık bağlamında, Atatürk ilkeleri adına PAYLAŞARAK yaşamalıyız. Birbirimizi incitmeden...
Hele ki birbirimizi tam tanımadan, çok fazla konuşmamak veya onun adına karar vermemek gerekir.
Bu dünya için, kendimiz için, çevremiz için yapımız doğrultusunda yapacağımız mutlaka bir şeyler vardır. Ama bunu, “barışı” bozmadan yapmakta yarar var.
Birimiz yazarız, birimiz söyleriz, birimiz yürürüz, birimiz başka bir şey yaparız... Fakat çizen söyleyene, söyleyen yazana saygı duymak durumundadır...
Sevgiler, saygılar
Tülay ÇELLEK
( Eski mektuplardan )
***
Merhaba,
İstanbul'a geldiğim ilk yıllar; çok güzel filmler geliyordu ama yalnız sinemaya gidemediğimden arkadaşlarımı ayarlamaya çalışıyordum birlikte gitmek için. Ama bu organize işini yapana kadar film bitiyor ve ben de gidemiyordum. Bu nedenden dolayı o kadar çok güzel olan şeyleri kaçırdım ki.
Bir gün bir arkadaşım – meslektaşım, “İstanbul'a neden geldiğimi,” sordu. "Sanat için" diye yanıt verdim. "Ama ben seni hiç bir yerde, hiçbir açılışta görmüyorum" değince çok bozuldum. Ve bu bana bir karar aldırdı. İstediğim yerlere yalnız gitmekti bu karar. Elim ayağım titreyerek yapmaya başladım. Önceleri eve geldiğimde adeta baygınlık geçiriyordum. Ama şunun da farkındaydım; başıma bir şey gelmiyordu. Mücadele etmek gereken en önemli kişi; kendimdim. Yapa yapa alıştım. Artık kimseye gereksinme duymadan istediğim yere gider oldum. Tabii arkadaş olunca daha da güzel oluyor. Ama yoksa güzelliği tamamen kaybetmek gibi bir sorunum yok artık...
Çok akıllı, duygulu bir gençsin ve kendine daha çok şans tanımalısın.
Seminerlerimde ışık sönüyor... Konuşmalar saydamlar eşliğinde yapıldığı için...
Sadece biraz cesaret istiyor...
Yeteneklisin ve sergi dolaşarak, konferanslara giderek birçok insanla tanışır yardım alırsın, kendine kapılar açarsın...
Sevgiler
İyi günler
Tülay ÇELLEK
( Eski mektuplardan… Ve başka birine )
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|