Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 28.2.2007  

TEMEL DERSLERİN YAŞAMINA DAİR ÖNERMELERDEN BİR DEMET…


TEMEL DERSLERİN YAŞAMINA DAİR ÖNERMELERDEN BİR DEMET…


TEMEL DERSLERİN YAŞAMINA DAİR ÖNERMELERDEN BİR DEMET…



Tüm programların altında bulunan Temel Sanat Eğitimi, Temel Tasarım ve Temel Çizim - Desen adıyla gerçekleşiyor. Bu nedenle;

* Temel Sanat Eğitimini kapsayan bir Temel Tasarım bölümün, birimin oluşturulmasında fayda var. Bu dersin daha sağlıklı olması, iyi bir şekilde organize edilmesi açısından yararlı olacaktır. “Temel Eğitim Bölümü “ adı altında ülkemizde örnekleri var. Ayrıca “Temel Tasarım” eğitimi esnasında aldıklarını, edindiklerini, özsediklerini üst sınıflara – atölyelere - yaşantılara taşıyabilecek duyarlılık geçerliğinde olmalı tüm bunlar - uygulamalar.

* Öğrenci sayısının çok olması, bireysel eğitime dayalı sanat eğitimini olumsuz etkileyeceğinden gruplara bölünmesi gerekiyor. Bu bölünmenin sağlıklı olması için programlara göre yapılması da olabilir ya da her programdan öğrencilerle oluşturulacak yeni gruplarla yapılması daha da yararlı olabilir…

* Ders adına her grubun belirli bir öğretmeni – eğitmeni – akademisyeni - danışmanı olması gerekir. Öğrencilerin kafalarını karıştırmamak ve süreklilik adına. Ancak, öğretim elemanı gerekli gördüğünde bazı konular için dışardan destek almalıdır. Konferans ve gösteriler yapılmasını sağlamalıdır. Bu çok önemlidir. Kesinlikle de olmalıdır.

* Deneysellikle, denemek ayrı şeydir. Fazlasıyla denemeye dayandığı için Temel Tasarım dersiyle, Temel Çizim - desen dersinin konuları - içerikleri karışabilir, zenginlik ve çeşitlilikten yoksun, tekdüze olabilir. Daha sağlıklı bir şekilde program hazırlaması, temel kavramların yerlerine daha doğru oturtulması gerekmektedir. Ve her yıl yapılan program çağın gereği tekrar ele alınmalı, önerilere açık tutulmalıdır. Ancak deneyselliğin yaşam bulması öğrencinin alt yapısının, temelinin sağlam kurulmasına engel taşımamalıdır… Bu nedenle Temel tasarım eğitimde yer alacak öğretim elemanlarının aynı zamanda program yürütücüleriyle de sıklıkla iletişim kurmasında yarar var. Burada öğrencinin deneme tahtasına çevrilmemesi esastır.

Sanat ve Tasarım dersi; Salt Temel Tasarım dersinin tamamlayıcısı ya da kendisi olarak görülmemelidir... Ancak bu dersin amacı, yedi programın öğrencilerini bir araya getirerek sorgulayan, soru soran, düşünen, yaptığı işin felsefesine, psikolojisine sahip bireyler yetiştirmek olmalıdır. Bu nedenle bu ders tüm programların içeriklerini de kapsayacak nitelikte öncelikle teoriye dayalı bir şekilde düşünülmeli. Gereğinde uygulamaya açık da olabilmelidir… Tabii içinde görselliği barındırdığı için zaman zaman, temel tasarımla da çakışabilecektir o zaman paralelliği düşünmekte yarar vardır. Örneğin Tarih dersi ile Sanat Tarihi arasında konu paralelliği kurmak gibi… Bir ülkeyi bütünüyle öğrenmek açısından gereklidir… Bu dersin programının hazırlanmasında tüm program yürütücülerinin katkısı olması gerekmektedir.

***

* Sanat Tarihinin anlaşılması için, nasıl akım başlıkları oluşturulmuşsa ki birbirlerinin özelliklerini de içlerinde taşırlar, bu nedenle plan gerekli özellikle öğrencilerin kafalarını karıştırmamak adına…

* Programların içerikleri gereği gruplanması iyidir. Ancak günümüzde sanatlar arası sınır kalktı, hatta bilimle de… Ayrıca örneğin "ritm" konusu dansta, resimde, fotoğrafta ve müzikte de var. Bu öğrencileri birbirleriyle karşılaştırmak gerekir. Ama nasıl? Yöntem önemli. Yapıldı, yapılıyor ama başarılı olamayabiliyor. Fakat yapılmalı.

*ACABA örneğin ritm vb. konularında tüm programları bir araya getirecek ders dışı seminerler mi vermeli, zorunlu tutularak!… İyi olur. Dersi yaşama kaydırmakta yarar var…

* Eğer ders içi verilecekse mutlaka görsel alan, dans, müzik eğitmenleriyle – öğretmenleriyle – akademik yapıyla bir araya gelmeli, biçimin yanında içerik iyice netleştirilip aynı anda tüm programlara bu konular verilmeli. Ancak öncelikle uygulamalar kendi alanlarında olmalı. Yani fotoğrafçı, fotoğraf eğitimi alan öğrenci, müzikteki ritmi duymalı, danstaki ritmi görmeli ama uygulaması kendi alanının teknikleriyle olmalı. Daha doğrusu bunu kendi alanına aktarabilmeli – transfer edebilmeli. Ve zaman içinde kendi teknik malzemelerinin dışına da çıkabilmeli… Yani diğer alanların malzemesini, kavramını, tavrını ana, temel yapısına seçimine katmalı, katabilmeli…

* Ayrıca ortak bir proje de üretilmeli. Bu öğrendiklerini, gördüklerini ne kadar duyumsadıklarını, benimsediklerini göstermesi açısından önemlidir. Yani ortak proje üretimi koşul olarak getirilmelidir… Bireysel projelerin yanında…

* Mutlaka, salt bir üniversite mezunu öğretim elemanlarını değil de, değişik üniversitelerden mezun hatta bir kısmı için farklı anlayışa sahip ya da bir anlayışa sahip ama farklı üniversiteden mezun olan Araştırma görevlisi, öğretim elamanı alınmalıdır. Çünkü diyelim ki, aynı üniversiteden gelenler aynı konumda öğrenciye yaklaşıyor ve öğrenci hem tek boyutta yetiştirilebiliyor hem de kişiliğine yeteri kadar doğru hitap edilemeyebiliyor… Gerçi aynı alanın ve üniversitenin mezunlarında da büyük farklılıklar olabiliyor. Önemli olan öğrenci üzerinde, “benim dediğim olur,” yaklaşımından kopulmasıdır, uzak durulmasıdır artık… Desen kadar nokta, nokta kadar çizgi, çizgi kadar denge, denge kadar kavramlar üzerinde durulabilmeli… Felsefe ve psikolojinin tüm sanat alanlarının içinde olması inancı yaşam bulmalı… Ve kültür, entelektüel bakış, eleştirel bakış…

* Parça parça verilen konular "kompozisyon" konusunda bir araya getirilmeli ve sonucunda yine ortak bir proje üretilmeli. Ya da önce bütünden başlanmalı geriye doğru, parçaya doğru gidilmeli kompozisyonu inşa ederken… Biliyoruz ki fotoğrafta, resimde, müzikte, dansta da kompozisyon var. İşte bir seminer konusu daha veya bir proje konusu…

* ACABA ders mi, seminer mi, özgürce projeler mi ne dersiniz? Ve hepsi mi? Yerine, amacına göre… Hepsi paralellikle yaşam bulmalı…

* Çekinceler var… Ama fakültelerin, eğitimin elden gitmemesi için buralarda yer alan herkesin pedagojik formasyona sahip olması, çağdaş eğitim yöntemlerinden haberdar edilmesi gerekiyor.

*Acabalar, projeler ve öneriler yönetime sunulmalı…

*Mutlaka birim – program öğretim elemanları bir araya gelmeli hatta bu toplantılar yazıya dökülmeli, bunlar fakülte için, eğitim için arşiv niteliği taşır kanısındayım. İç toplantılar gerekli… Salt öğrencinin yarattığına, ürettiğine eleştiri vermek değildir, eğitim çünkü… Bir bütündür her şeyi ile…

*Öğrenciyi yönetmek değil, yönlendirmek... Öğrenci arası ilişkileri ön plana çıkarmak ( İngiltere'de böyle bir deneme var)

* Kesinlikle danışmanlık sistemini oturtmak. Dersin belirli bir danışman öğretmeninin –eğitimcisinin – akademisyeninin olması ve öncelikle onun gerekli gördüğü konularda sanatçı ve eğitimci katkısı sağlamak. Ve mutlaka öğrenci önerilerine başvurmak… Öğrenciyi yönetime katmak, dersin başatı yapmak…

Ancak bunun boyutunu parçalı hale getirmeden gerçekleştirmek, yani her konuya bir öğretmen – akademisyen – sanatçı değil de bir danışmanın başkanlığında, sürekliliğinde olmalı ve tümü destekleyecek bir planla gerçekleşmeli tüm bunlar… O zaman öğrenciyi bütün olarak takip etmek mümkün olmaz. Böyle bir şey sadece öğretmene -akademisyene yarar. Daha az gelir üniversiteye… Bence dersinizi başka bir konuşmacı ya da konumuna göre olan kişileri sokup, derse gelmemek olmamalı… Zaten çok çabuk iletişimsizlik doğabiliyor… ( Bunun da yani danışmanlık sisteminin de İngiltere'de örneği var, MÜ GSF de de buna benzer bir uygulama yapılıyor.)

Örneğin Temel Tasarım çerçevesinde bir konu ve teknik verilirken fotoğrafta da, fotoğrafi malzemeleriyle bu konu uygulatılırsa programlar arası bütünlük, çocuğun kendi alanına yabancılaştırılmadan sağlanmış olur. Ayrıca bir alanda öğrendiklerini diğer alana, kendi alanına transfer etmeyi, aktarmayı öğrenir… Parça parça öğrenmek ve o sınırlarda kalmak yerine… Ama aynı zamanda diğer alanla iletişimi ve eskiz çalışmalarıyla, yapacağı araştırmalarla zenginleştirilmiş olur. Her gruba da resim, heykel, fotoğraf vs. den sanatçı örnekleri gösterilmeli. Fotoğrafta, resimde, heykelde doku vs... Bunun için de yine öğretim elemanları bir araya gelmeli değil mi! Bunlar yapılmayabiliyor... Herkes gereğinden fazla tek ve yalnız hareket edebiliyor. Eğitimde, “ben varım”, “biz varız” a dönüşmeli gereğinde…

* Bu ortak hareket seminer, proje olarak düşünülürse öğrenci uygulaması kadar görsel zenginlik de gerekli. Saydam, film, müzik gibi ve her alandan örnekler…

* Temel Tasarım ders saati çok az. Buna karşın iyi bir Temel Tasarım bilgisine ve uygulamasına gerek var. Türk geni ve geleneği taşıyan öğrenciler, öğretim elemanları bazen resmi olmayan program içinde fazla çalışmazlar. İstisnalar hariç tabii. Onlarda çok az. O zaman buna çözüm sunulmalı… Baş çözümlerden biri dersi eğlenceli hale getirmek ve öğrencinin yaşamıyla örtüşmesini sağlamak. O zaman yaptırım da gerekmiyor… Zaman içinde olacaktır bunlar ama öğretim elamanı yeteri kadar eğitim alanına zaman ayırırsa tabii…

* Eğitim yönetimi de bir özellik, bir deneyim ve bir bilgi işidir. Bu çerçevede atamalar yapılmalıdır…

* Öğrencinin eleştirel bakışını geliştirmek için yaşantı gözlemlerini atölyeye taşımasını sağlamak…

* Atölyede öğrenci ile birlikte bilgi ve görsel – duysal paylaşımı gerçekleştirmek… Herkes öğretmen, herkes öğrenci olsa

* Öğrenci ile elele yaşamı görselleştirmek, duyar hale getirmek bazında harekete edilse…

* Sözcüklerin, kavramların dilsel tanımları yanında, yeniden görsel tanımlarının, duysal tanımlarının yapılması ve bu tanımlarda yeni bir dilin sınırsızca kullanılması, bileşkeleşmelerine olanak tanınması… Hatta tanımdan öte davranılması…

* Ancak öğrenciler arasında, işler, çalışmalar, tasarımlar, yaratılar arası “moda” ya yer verilmemesi… Farklılığın eritilmemesini sağlamak

* Görsel iletişim alanında yaratıcı fikirlerin başat olmasını sağlamak adına “beyin fırtınaları” düzenlemek

* Sıradışılığı, saçmalamayı, “aynı” ötesinde davranmayı gündeme oturtmak…

* Yeni görsel alanları, teknolojiyi, fikir alanlarıyla buluşturmak…

* “Anlam” kaygısını taşımak…

* “Sevgi” sözcüğünü “tutku”ya, “damla” sözcüğünü “okyanus”a çevirmek… Okyanusa ağaç dikmek…

* Öğrenci deneyimlerini atölyeye taşımak, salt akademisyen – eğitimci deneyimleriyle sınırlı kalmamak… Her kişilik değerlidir. Her deneyim farklılıktır… Bunun ifadesine olanak sağlamak çoğalmaktır, zenginlemektir…

* Öğrenciye fikir vermek yerine, fikir dağarcıklarının açılmasına, genişlemesine olanak tanımak…

* Öğrencinin kendisini ifadesini, kendi kişiliği doğrultusunda yapmasına fırsat vermek…

* Tüm bunları eğlenerek yapmak, yaşamak… Ve mizahın ciddiliğinde başarmak…

* Örtüşmelerin üzerine gitmek…

* Etkileşim, iletişim ve hayalgücü… Bu üçlü saç ayağı bir araya gelince kim durdurabilir yaratıcılığı, dönüşümü, değişimi, farklılaşmayı…

* Dünyayı yaratıcı olarak görmek ve araştırmak… Merak etmek…




Ve bir ders önerisi


GRAFİK TASARIM VE YARATICILIK

Konular:

* Grafik Tasarım ve Yaratıcılık…

1 – Bina duvarlarına reklam.

2 – Ev eşyalarının tasarımı ve bu tasarımların mekanla ilişkisi – mekandaki yeri.

3 - Samimiyet, aramak, ilişki, içtenlik, seyretmek, yırtık, zıtlık, zaman, özlem, özgürlük, uçan, uçmak, ifade, farkındalık, boşluk, doluluk, tutku, yükselmek, yaymak, açmak, kapamak, dokunmak, ısınmak, yüzmek, konuşan, ezber kıran, düşey, bakmak, ses, ışın vb. kavramların mimariyle ilişkilendirilerek kompoze edilmesi.

* Çekim yapılacak bir filmin 3 sahnesi


27 – 02 – 2007 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK

Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi

http://www.tulaycellek.com

tcellek@yildiz.edu.tr




Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2618 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.