Yumuşak ve sertlik birlikteliğindeki grafik sanatların tatlarını taşıyan resimleri… Siyah sertliğin üzerine yumuşak hatlı bulutlar ve yeryüzü diyagonal sert kırmızı kalınca çizgilerle betimlenivermiş bir yapıtında…
Simsiyah bir yeryüzü uzantısı yumuşak hatlarla yapayalnız bir ağaç ve masmavi yumuşacık bulutları taşıyan bir gökyüzü bir başka yapıtının görüntüsü…
Asimetri bir anlayışla verilmiş yapıtlarında; ya gökyüzüne ya da yeryüzüne fazla yer - alan ayırarak… Leke ve çizgi birlikteliğinde kompozisyonlar dengeyi oluşturmuş… Siyahın derinliklerine yolculuk var birçok yapıtında. Toprağın üzerinde yürekten uçmak geliyor bakıldıkça çalışmalarına.
“Girilmez, girilemez” işaretli yapıtlar ve dikenli teller… Usumda en çok kalan yapıtıdır dikenli tellerin bulunduğu “girilemezliğin” ya da “yasaklığın” göstergesi ilginç çalışması. Yaşamın bir kesiti olağanüstü kalıcılıkla verilmiş. Ruhlarımızın tutsaklığı belki de gösterilmek istenen… Veya “özgürlük” kavramının Altan GÜRMAN’ca sorgulanış biçimidir yapıtlarında yaşam bulan. İktidarlılığın güç gösterisiydi belki de çoğullaştırdıklarıyla benlememizi istediği…
Çoğul kuşlar, tekil insanlar… Yüzü, ruhu görünmeyen insan figürleri, yumuşacık boya vuruşları, biçim dönüşümleri, sert olmayan… Özellikle doğadan yararlandığı çalışmalarda geometrik düzenlemeler, soyutlamalar ama muazzam lekeler ve harika grafiksel tatlar… Ve atlar yine çoğul olan…
Ya askerleri… Yanı başımızda tarihe kara damgasını vuracak olan beterinde beteri varmış dedirten yıllarımızı Vietnam savaşının kötülüklerine verdiren şimdi Irak’ta daha fecisi olan savaş… Savaşın askerleri neyi savunuyor, ne yapıyorlar? Niye oradalar? Para ile askerlik mesleğinde bulunanlar, ne kadar askerlik yaparlar ve nasıl bir ülküye sahip olurlar? Altan GÜRMAN neden bu kadar erken gittiniz ki çiçek olmaya… Bakınız lütfen, askerleriniz Irak savaşına karşı çıkmak istiyor…
Bazı siyasilerin kirlettiği dünyayı sanatçılar, bilim insanları, sosyal bilimciler temizlemeye uğraşıyor, uğraşıyoruz. Yapacak bunca işimizin, yaratımızın yanında…
Bazı yapıtlar vardır ki yaratıldıkları yıllara hapis olamazlar. Geçmişi, günü, geleceği barındırırlar bünyelerinde. Altan GÜRMAN’ın yapıtlarındaki kavramsallık böyle bir anıtsallıkla hep yaşayacaktır sonsuza dek…
Sanatçı Altan GÜRMAN, eğitimci yanıyla da yaşama önemli katkılar vermiştir. Eski adıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi olan MSÜ ye 'Temel Sanat Eğitimi Kürsüsü”nü kurmuştur. Sanat eğitimin A, B, C si olan “Temel Sanat Eğitimi” çok önemlidir.
1963’te Tülay TURA, Altan GÜRMAN, Adnan ÇOKER ve Sarkis’le “Mavi Grup”u kurdu. 1962 yılında Venedik Bienali'ne katılma başarısını gösterdi.
Bir yerlerden başka yerlere sanatı, bilgiyi taşımak önemlidir. Bir yerlerde bir şeyleri başlatmak ve başarmak, süregelmesini sağlamak da önemlidir. Ve kendisinden sonra geleceklere öncülük etmek… Altan GÜRMAN tüm bunların içinde yer almıştır. Paris’te uzmanlık eğitimi alan GÜRMAN, pop sanatından etkilenmiş, optiksel çalışmalarının yanında kolajlı, montajlı çalışmalarında özgün bir yer kazanmıştır sanat dünyasında. Kullandığı gerçek nesneler yaşamındaki mücadelenin, isyanın, karşı koyuşun nesneleri olmuştur. Hayatın varsaydığı kirli alanlarına böyle tepki verdi. Karşı koyuşlarını iki boyuttan, yüzeyden üçüncü boyuta taşıdı. Sorunları, sorumlulukları, kavramları, yaratımın soyutluklarını “özgürlük” ve çevresinde sanatını seçtiği malzemeyle birleştirerek dillendirdi…
Her ölüm erkendir. Ama ölmeyen yapıtlarıyla Altan GÜRMAN her dem yaşantımızda devam edecektir.
***
SAYED
SANAT YAZARLARI VE ELEŞTİRMENLERİ DERNEĞİ
Kültür ve Sanat Söyleşileri 2
“Altan GÜRMAN Sergisi Nedeniyle”
Konu: Altan GÜRMAN ve Sanatı
Konuşmacı: Prof. Dr. Özdemir ALTAN
Tarih: 2 Aralık 2006 Cumartesi
Saat: 15 00
Yer: Datçabetçe Sanat Kutusu
***
Sayın Prof. Dr. Özdemir ALTAN’ı birçok yerde dinledim. İstanbul’a geldiğim yıllarda Beşiktaş’ta Resim Heykel Müzesinde sanata dair konferanslar dizisi vardı. Hemen hemen hepsini takip etmiştim. MSÜ den öğretim elemanları veriyorlardı konferansları. Şu an hemen usuma gelenler; Sn Adnan ÇOKER, Sn. Yusuf TAKTAK ve Sn. Özdemir ALTAN… Sayın ALTAN sanat akımlarını anlatmıştı. Not alma alışkanlığım olduğu için söylediği tüm akımları not almışım. Gerçekten Sn. Özdemir ALTAN’ın muazzam bir sanat tarihi bilgisi vardır, sanat tarihçilerine taş çıkartırcasına. Özellikle sanat akımları üzerine…
Sn. Özdemir ALTAN’ın bir başka konferansında aklımda kalan, bir öğrencisinden aldığı formu söylemesiydi. Form balona benzer bir biçim olabilir. Biçimi konusunda yanılabilirim ama öğrencisinden aldığını dürüstçe söylemesi beni çok etkilediği için unutmadım. Acaba onu “Köpek Gezdirme Alanları”nda kullanmış olabilir mi?
SAYED’in düzenlediği Datçabetçe’de gerçekleşen “Altan GÜRMAN ile ilgili konferansına geç katılmak zorunda kaldım özel bir nedenden dolayı. Ben geldiğimde bir dergiye yazdığı yazıyı okuyordu ve sonlarına gelmişti.
Bu konuşmasında Altan GÜRMAN’ı çok iyi anlatabilmek için dönemine, döneminin akımlarına değinmek zorunluluğu hissettiği besbelliydi. 60 lı yılların Pop sanatından bahsetti. 1955 de başlayan 1960 da su yüzene çıkan Pop sanatının ABD, İngiltere’ye dayandığı ve Fransa’da aynı yıllar başlayan soyutlamayı, pop anlayışını anlattı. Aynı anda ABD deki soyut ekspresyonizmden bahsetti.
“Fransa’da pop, yeni yaşam bulurken Altan GÜRMAN oradaydı. Pop; bilinen endüstri ürününün soyut platforma girmesidir. Popun müzik alanında Elvis PRESLEY avangart – öncü bir tavır göstermiştir. İlk defa bir akım - pop, çocuklar ve gençler tarafından dünyaya empoze edilmiştir.”
Rodko’dan bahsetti. İngiltere – Londra’da yapıtlarını görme şansım olmuştu.
“ABD, endüstri ülkesi, güncel tüketim ülkesi… Pop bu nedenle burada yaşam buldu.”
“İlk fikir” üzerinde konuştu. İlk fikirden Leonardo’yu örnekledi, “ışık - gölgeyi getirdi sanata,” diye. “Venedik ekolü fırça darbelerini, tuşu tuvale bırakmayı başlattı. Tinteretto, Vincent, Veronica… Bu bir öncülüktür.”
Pop’ta Robert Rauschenberg, Jasper Johns ve Stella’dan bahsetti.
“Komşum Altan GÜRMAN mizaha yatkın bir kişilikti. Yaptıkları da mizah taşır. Akademide birkaç atölye değiştirdi - çalıştı. Açık bir beyne, kapabilen bir beyne sahipti. Riske giren bir kişilikti. Grafikler, illüstrasyonlar – bezeme – resimlemeler gerçekleştirdi. İllüstrasyon sanat değildir.
Rauschenberg, serigrafi tekniği ile Kennedy’ i çizmiş. Önce F. HALLS varken buna da portre mi denir? Derdim. Ama şimdi bunu deldim, geçtim.
Sabri BERKEL, geometrik soyutlama yaptı… Altan Paris’teki avangart – öncü coşkusunu kaybetti. Kolaj, asamblaj ve enstelasyonlar gerçekleştirdi. Psikoloji ve amaçları önemliydi.
Sanatçının beyni laboratuardır. İçimizde biri var bize yaptıran, çizdiren…
Plastik sanatlar okullarda değil, müzelerde öğrenilir. Önce klasikleri okumak gerekir, “olmak” için.
Altan, Temel Sanat Eğitimi hocalığını iyi yaptı.
Andy WARHOL ile Altan GÜRMAN birbirlerine benzerler. WARHOL Polonyalıdır ve çizimleri yapısı gibi hastalıklıdır.
Öğrencilerime 80 tane soru hazırladım. Yanıtları bilenler bu işi başarırlar. Sorularımdan birisi; eskiden yana olmak, yeniyi anlayamamak nedir? Yanıtı; yeniyi anlamak için, önce eskiyi anlamak gerekir.
Küratör; eleştirmeyen, anlamayandır.
Hocam Zeki Faik İZER ve Bubi ile Zekai ORMANCI’dır benim nezdimde sanatçı olandır. Herkes sanatçı olamaz. Türklerde de çok azdır.
Müzelere yabancı sanatçıların yapıtları asılmalı. Ancak onlardan öğrenilir.”
Bunun üzerine SAYED Başkanı Sayın Prof. Dr. Ayla ERSOY, “yabancılar ülkemize gelecek, kendi ülkelerinde de görebilecekleri sanatçıları görecekler müzelerimizde. Halbuki Türk sanatçılarını da koymak gerekir. Doğru olan budur. Gelen yabancılar bu yolla bizi, sanatımızı tanırlar.” Bu saptamayı kabullenmek durumunda kaldı Sayın ALTAN.
Filmci olduğunu söyleyen bir başka izleyici de “Neden Andy WARHOL”dan bahsetmediniz, pop sanatını anlatırken”, diye sordu. Konunun “Pop sanatı” olmadığını eğer öyle olsaydı tabii ki bahsedeceğini,” söyledi.
Ben konuşmadım ama aklıma takılı şeylerle çıktım konferanstan… Belki de yazma nedenlerimden biri budur.
Daha önce, Güzel Sanatlar Lisesinde iken de MSÜ den mezun arkadaşlarla çalıştım ve MÜ GSF den mezun öğretmenlerle. “İllüstrasyon” ve “grafik” sözcüğü, kötü olan resimleri yermek, eleştirmek amacıyla kullanılıyordu MSÜ mezunları tarafından. Sayın ALTAN da bu bağlamda kullandı bu sözcükleri.
İllüstrasyon, Grafik Sanatlar kapsamında başlı başına bir alan oluşturmuştur. Grafik tasarım şu an altın çağını yaşıyor. Bazıları, Grafik tasarımı, tasarımı sanatın içine almayabiliyor. Ama ben tasarımın içinde, sanatın bulunduğunu iddia ediyorum. Tasarım, uygulamayı da içerir. Bu nedenle zanaatı barındırır içinde. Ama bir o kadar yaratmayı da. İletişim aracı olan Grafik tasarım, reklam – tanıtım grafiği konuları sanatsal sunulmadığı an amacına ulaşamaz, yerini bulamaz, tamamlayamaz. İçinde sanatsal yaratıcılık yoksa başarılı olamaz.
Özellikle eleştiri sözcüğü olmamalıdır, “illüstrasyon” ve “grafik” sözcükleri. Yermek, beğenmemek, eleştirmek için başka sözcükler kullanmak gerekir. Başlı başına bir alan olan ve yineliyorum ki içinde sanatı barındıran bir alan, diğer alanın yergisi olmamalı ve altında kalmamalı.
Bireysel ayrıcalıklar nedeniyle herkes değerlidir. Türkiye’de “yağlıboya” geleneği olduğu için resim, sanat değince akla bu anlamda tablolar gelir. Ama çağ değişti. İnsanlar artık ezberlerini kırmalılar…
Yazımı teşekkürle bitirmek istiyorum. SAYED’e – Başkanı Sn. Prof. Dr. Ayla ERSOY’a, Datçebetçe Sanat Kutusu yöneticilerine ve elemanlarına, bize bu güzel konuşmayı yapan Sn. Prof. Dr. Özdemir ALTAN’a ve güzellikler içinde yatsın Altan GÜRMAN’a yürekten teşekkürler…
05- 12 – 2006 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|