Bir öğrencim anlatmıştı. YTÜ orta çay bahçesinde grupça sohbet ederlerken bir kedi durmadan bacağını tırmalıyormuş baktığında ise kedi başını diğer tarafa çeviriyormuş. Önce anlam verememiş sonra anlamış ki kedi hemen ötesindeki çeşmenin musluğunu gösteriyor, “açar mısın,” dercesine. Öğrenci gidip açmış. Sonra lafa dalmışlar. Kedi yine ayağını tırmalamaya başlamış. Bu sefer de “suyu içtim, musluğu kapat,” demek için tırmalıyormuş.
Sevgili Beste’nin Kaşmir’i – köpeği dersimdeki kitap kapağı tasarımının konusu bile olmuştu. Zaman zaman da derste onun anılarını anlatıyordu. Öğrencilerimi yazmaları, yaratmaları, proje üretmeleri için hep teşvik ederim. Bir gün internette Kaşmir’in çok tatlı bir dille anlatılan anılarıyla karşılaştım… Gülümseyerek okuduğum yazılar mutluluk verdi. Şimdi Sevgili Beste yurt dışında yüksek lisans yapıyor. Özledik.
Eğer bir hayvan besleyeceksem, kesinlikle harika bir akvaryumda harika balıklar olur.
Yıllar önce “Kızıldeniz” ile ilgili bir gösteriye katılmıştım. O denizindeki rengarenk yaşamı unutmam mümkün değil. Doğa olağanüstü… Günlerce “böyle bir yerde yaşamak isterim,” diye tutturmuştum gösteri sonrası. Umarım daha fazla kirletmeyiz güzelim renkleri de ozanımız “birinciliği beyaz aldı” demez… Başka güzelim şiirler yazar…
Akrabam Nahide hayvanlarla ilgili yazımı okuyunca yazmış. Paylaşıyorum.
“Merhaba Tülay,
biraz önce köpekli ilgili yazını okudum da ben de iki satır bir şeyler
yazayım dedim.
Abartılı mı bilmiyorum ama bir hayvan öldüğü zaman bana insandan
farksız geliyor. Hatta daha çok üzülüyorum. Kendini ifade edemiyorlar.
Biliyorsun benim köpeğim (ponpon) hala yaşıyor. Onunla neler yaşadığımı
anlatsam kitap olur. Kesinlikle insansı özellikler taşıyorlar.
Örneğin benim köpeğim gözüme bakarak konuşuyor. Yani onların konuşmaları
beden dilleri. Tabi ki anlayabilirse insanlar,
Bugün bana bir telefon geldi arkadaşımdan. “Nahide belediye köpekleri
öldürüyormuş, sen bir dilekçe yaz imza toplayıp verelim,” dedi. Bugün
yetiştiremedim ama yarın mutlara dilekçe yazıp imza toplayacağım.
Bizim de burada sokak köpeklerini köyden bırakıyorlar. Tabii ki bir sürü
başıboş köpekler oluyor.
Genelde Gerzeliler hayvan severler. Zaten sembolü de bir horoz ve son
yıllarda balina aydın. Sevmeyenlerde var elbet. Onlara acıyorum. Çok
güzel bir duygudan yoksunlar.”
Nahide bir de öğretmenler günü için yazmış. Paylaşmadan edemeyeceğim.
“Merhaba Tülay,
Malum, sen akşamcı, bende gececi. Şimdi senin öğretmenler günü ile
ilgili yazını okudum. Okurken de tanık olduğum sözde ilerici
bazı öğretmenleri çağrıştırdı. Asla bir çiçekle mutlu olmayan, evine
gelen konuklarına bana öğrencilerimden şunlar, şunlar geldi diye
övünen öğretmenler bilirim. Öğretmen mi yoksa o hediyeleri alan veli
mi suçlu.
Bizim komşunun kızı bu sene ilkokula başladı. Ayda 500 YTL ile
geçinmeye çalışan bir aile. Öğretmeni de benim arkadaşım. Anne geldi,
“abla öğretmene ne hediye alayım,” diye. “Neden hediye alıyorsun,” dedim. “E
Öğretmenler Günü,” dedi. “Sadece bir çiçek alman yeterli olur. Arkadaşım
bundan daha memnun olur,” dedim. Hatta ona bizim bahçedeki kasımpatından
alabileceğini, söyledim.
Öğretmen olsaydım ben de senin gibi, asla hediye kabul etmezdim. Ama
ne yazık ki tüketim günü haline getirildi.”
Tepkilerimizdir değişimi sağlayacak olan…
04 – 12 - 2006 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
Bu yazı salt
www.amatorceedebiyat.com
ve
www.tulaycellek.com
Sitelerinde yayınlanır
|