Öğrencilerime teşekkür ettim dün bol bol. Bana bilgisayarı öğrettikleri ve bu konuda çok yardımcı oldukları için. Ve bir insan ancak adına bu kadar layık olur. Sevgili Eser kartpostallarıma yazıları yazıverdi sağolsun.
Her tarafa şöyle bir mektup yolladım;
“Merhaba
Barışı evetlemek, savaşa hayır demek gerekir düşüncesindeyim. Herkes elinden geleni yapmalı bu nedenle.
Benim elimden gelenler çizmek ve yazmaya çalışmak…
Barışa dair çizimlerim var. Çocukların bulunduğu. Bu kartpostallarımı savaş karşıtı kuruluşlara göndermek istiyorum…
Ve geliri savaş alanlarında kalmak zorunda olan çocuklara gitmeli.”
Bu nedenle son günlerde durmadan çizim yaptım. Eskilerin üzerinde de çalıştım.
Çok merak ettiğim için, “Barışa Rock” a gittim ilk defa. İnanılmaz güzel bir yoldan gidiliyor. Yeşillik mi yeşillik, ağaçlık mı ağaçlık… Bir ara da, vücut yapısından yüzyıllık diyebileceğimiz ağaçların arasından geçtik. Salt bu yolu görmek için bile Mehmet Akif Ersoy Parkına gitmek gerekir. Her gün yiğidim İstanbul’un bir güzelliğini keşfediyorum büyük bir mutlulukla, yüreğim titreyerek. Ben uslanmaz bir İstanbul aşığı olmalıyım.
“Savaşa hayır” alanı sanki filmler için hazırlanmış kocaman bir set görüntüsü verdi yüreğimde, ilk bakışta. Her şey hareket halinde. Bir yanda müzik çalıyor. Bir tarafta çadırlar kurulmuş. Her masada bir şeyler sunuluyor ya da protesto ediliyor. Söyleşi yerini bulana kadar söyleşinin bittiğini öğrendim. Bu arada bir öğrencime rastladım. Resim yapacaklarmış. Bu grupla başka yerlerde de böyle eylemler yapmışlar. En alt sayı, yani değişmeyen sayı 14 imiş ama bu sayı 40 a kadar çıkıyormuş. Amaçları, sanatı halkla bütünleştirmek. Kendisine, “biraz dolaşayım, ne var, ne yok bakayım sizi izlemeye gelirim,” dedim. Dolaşırken birçok gencin kendi çalgılarını getirdiğini ve kendi aralarında da eğlendiklerini gördüm. Hakikaten her gördüğüm, filmden bir parçaydı sanki ve ben herkesi izleyen, dolaşan farklı biriydim. Tekrar öğrencime ulaşamadım ve yaptıklarını göremedim. Halbuki gerçekten buna şahit olmak istiyordum. Dönüşte aynı yolu geri döndüm. Sonra pişman oldum. Keşke ileriye doğru gitseydim. Çünkü yolun iki tarafı da ağaçlıklı, harikaydı. “Bir gün özellikle bu geziyi yaparım,” diye düşünerek kendimi teselli ettim. Ertesi günü öğrencilerimin bulunduğu “Anima”yı dinlemek için gitmek istedim, ama olmadı.
Böyle bir etkinlik yapılması çok güzel. Takdir etmek gerekir. Birçok kişi ve kuruluşun katkısı var. Onları kutluyorum. Ne olursa olsun gençlerin böyle bir etkinliğe gereksinmesi olduğu kesin, gördüklerim bunu netleştiriyor…
Ve dünya gençlerle anlamlı…
Ekin ile yazlık sinemaya gittik. Çocukluğumda babam her akşam bizi yazlık sinemaya götürürdü. Meğer onun babası da aynı şeyi yaparmış.
Belgesel olan bu filmler, sabaha kadar sürüyormuş. Ben ilk filmin sonuna doğru kalkmak zorunda kaldım. İsmi ”Duvar.” Ağır ilerleyen bir filmdi. Ama söyleşilerdeki bazı sözler, yüreğe bıçak gibi işliyor. Bu filmler Lübnan – Filistin’de çekilmiş. Oradaki duvarlar, savaşlar, yaşamlar anlatılıyor. Çocuklar gösteriliyor…
Ben de, “savaş alanlarında yaşamak zorunda olan çocuklar için ne yapabilirim,” dedim kendi kendime. Ve “Barış Çocukları”nı çizdim. Birçok yere de gönderdim. Onlar kartpostal yapacaklar ve gelirini, savaşa zorunlu olarak şahit edilen çocuklara gönderecekler. Ayrıca AE nin Sayın Editörü siteme, “Çizimler” başlığında yerleştiriverecek, barış çizimlerimi. Böylece erişim daha kolay olacak. Sevgili öğrencim Eser’de çizimlerime “Savaşa Hayır”, “No War” sözlerini yazdığı için teşekkür ediyorum. Ayrıca AE nin Sayın Editörüne ve bu girişimimde katkısı olan herkese yürekten teşekkürlerimi iletiyorum. Sevgili Onur ve Reşat’a da “dil” e gösterdikleri hassasiyet nedeniyle teşekkür ediyorum.
Haberleri dinlerken yüreğim burkuluyordu. Böylece yüreğimi biraz olsun rahatlatabildim. Herkes “barış” için elinden ne geliyorsa yapmalı… Dünyayı rahatlatmalı…
27 – 08 – 2006 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü
Bu yazı salt
www.amatorceedebiyat.com
ve
www.tulaycellek.com
Sitelerinde yayınlanır
|