Seminerlerimde bazen önce özgeçmişim okunur. Bir sıkılırım ki… Bir siteyi açtım. “TÜLAY ÇELLEK KİMDİR” yazısının altında bir şiirimsimi buldum. Ve, “işte ben buyum,” dedim. Gerçekten güzel bir tanımlama. Bunu yaşama geçireyim.
YÜREKLERE UZANAN
Bazen denizkızı olmak var düşlerde,
Bazen tül olup sarmalamak dünyayı.
Bazen Monalisa olup
Gizemli gülümsemek var,
Yüreklere uzanan.
Bazen parmakların uçları olmak var dokunulan...
Bazen ay olmak var
Parlayan, dünyaya gülümseyen...
Tülay ÇELLEK
Söyleşi yaptıklarıma da nüfus memurunun sorularını sormuyorum. Hakikaten herkesin bir tanımı olmalı, böyle şiirsel. Ne iyi olur…
Doktor Ekin’le kayık sefasını nihayet gerçekleştirdik. Gerçekten sefaydı. Tabii benim “kayık sefası” sözüme çok güldü Dr… Motorun önündeki pufuduk minderlere serildik. Yavaş yavaş süzüldük akşamüzerinin denizinde, hafif bir rüzgar eşliğinde… Onun Yiğidim İstanbul’a, “şiir kent” demesi çok hoşuma gitti. Hayallerimizi anlattık birbirimize. Sergi açmak istiyorum; Japonya’da, “Siyah Beyazlar Sergisi”, Almanya’da, “Paketlenmiş Hayatlar Sergisi”, Fransa’da, “Fotoğraf mı? Sergisi”, İngiltere’de, “Barışalım - Savaşa Hayır ve Ölüme İnat Gelinlik Tasarımı Sergisi” Dr Ekin bunlara, “Tokyo, Berlin, Paris, Londra sergisi,” dedi. Evet, gerçektende sergilerimi bu kentlerde düşünerek ülkeleri seçmiştim. İlk söylediğinde biraz şaşırdım. Sıra sponsor bulmaya geldi.
Sayın Dr. Ekin’e Resim Bölümünde okurken bana ödev olarak Ernst Ludwig KİRCHNER’in verildiğini ve ona dair, el yazımla yazdıklarımı da sergime koyacağımı söyledim. Sanatçının ismini not aldı, “araştırayım,” dedi.
KİRCHNER, yaşamla sanatı çok iyi ilişkilendiren, birleştiren bir sanatçı. Dışavurumcu, coşkulu, düşgücü muazzam bir ressam ve mimar. Çizimleri kadar, ağaç baskılarıyla da tanınıyor. Konuları arasında, doğa, kent yaşamı, portreler ve çıplak kadınlar var. Kötülüğü, kabalığı betimliyor. Sokak resimleriyle çağının yaşamını bizlere taşıyor. En çok kullandığı renkler pembe ve menekşe rengidir. Ben de Resim Bölümünde okurken yaşantımda sarı, pembe ve eflatun, mor renkleri pek kullanmazken tablolarımda en çok tercih ettiğim renklerdi. O zamanlar mavi düşkünüydüm. Resimlerimde rahatsızlığı ifadelendirirdim diğer konu ve çalışmalarımın yanında.
Eflatun bir mutfakta büyüdüm. Bunu unutamıyorum. Bir gün ben de mutfağımı eflatuna boyatacağım. Ve mavi bir odada yaşamak güzel.
Dün akşam Kadıköy’e Mehmet AKAN için yapılan etkinliğe gittim ama en güzel tarafı olan 2. bölümde kalktım. Dikkatimi çekti, Mehmet AKAN hemen herkesin hafızasıymış. Çok az not aldım, bana göre can damarı olan. “Bitmeyen sevdası vardı; devrimciliği.” “Yaptığına aşık; tiyatroya.” “En çok istediği için, diğerlerini elinin tersiyle itti; Mühendisliği.” “Cesur olmak.” “Mütevazı.” “Deneyimli olmak ve görmek…” “Duyarlı olmak.” “Bilge kişi.” “Dost.” “ Ona tanık olmak, mutluluktur.” “Özgün.” “Kişiliği ile imza atmak.” “Derinlerime nüfus etti.” “Tiyatro; yaşamın yoğunlaştırılmış şeklidir.”
Sayın Tınaz TİTİZ ile yemek yemek sadece mideyi doldurmuyor beyni ve ruhu da besliyor. YTÜ de kurallar gereği proje sayısından dolayı çalışması bitmiş. Hayvansever. Onu bu konuda dinledikçe daha dikkatliyim hayvanlara karşı. Gerçi hiç zarar vermeyi düşünmedim ama bilgisini almak daha iyi oluyor. Niğde Aksaray’da yaptıkları çalışmaları anlattı. Bence yeni bir kitap konusu hazır. Güzel olan Sayın TINAZ’ın karşılılıkla hareket etmesi. Sayın TİTİZ’le konuşurken insan olduğunuzu her an hissederek yaşarsınız. Onun deneyimlerini paylaşır ve zenginleşirken siz de deneyimlerinizi, güzel bulup paylaşmak istediklerinizi gönül rahatlığı ile anlatırsınız. İşte güzel olan budur.
“Zarar vermemek; kendine, başkalarına…” Sayın TİTİZ in güzel bir sözü… Bununla yaşamak ve yaşamı anlamak, anlamaya çalışmak… Hawking ile…
14 – 08 – 2006 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü
Bu yazı salt
www.amatorceedebiyat.com
ve
www.tulaycellek.com
Sitelerinde yayınlanır
|