“İkinin peşinde koşturmaktan perişan oldum bayram boyu. Koşturmak zorundaydım, çünkü tek başıma bir anlam taşımıyordum. Ama ikiyi bulmak ne mümkün…“
Sevgili Kaan, evin tek erkeği 23 Nisan Bayramında 2 sini bulmak için koşturmaktan bayramın tadına bir türlü varamamış. Tabii bunu bize çok sevimli bir şekilde anlattı. Üzerinden yıllar geçtiği için yükünü kaldırmış üzerinden. Kendi de güldü bizimle birlikte. Bunları dersimde 2 yaşından 20 yaşına kadar çocukların, gençlerin, öğrencilerin resimlerini gösterirken anlattı. O gün, herkes çocukluğuna indi. O zamanlarda neler yaptıklarını, meraklarını, hayallerini anlattılar…
Son dersimi çok severim. Son derste Buse ile Kaan’ın dans etmeleri söz konusu oldu. Ama sevgili Kaan unuttuklarını, hata yapmaktan korktuklarını söyleyince, “Biz sizi seviyoruz. Yapacağınız hatalar gözümüze batmayacaktır. Hoşgörülü davranacağımıza emin olmalısınız.” Dedim. Bu sözlerimin onu rahatlattığını fark ettim, yüz ifadesinden. Son dersimde bir deneme yaptılar. Çok önceden ders almışlar, ama unutmuşlar. Başta kısa bir bocalama geçirdiler ama sonra anımsayıp rahatladılar, güle oynaya dans ettiler. Bunlar, gözlem benim için. Öğrenilen her şey aslında yok olmuyor. Ve bir şey anımsatıp su yüzüne çıkartıyor daha önceki edinimleri…
Janti, bize son ders sunum yaptı, yanından hiç ayırmadığı dizüstü bilgisayarı ile. İyi de idareci olur.
Erdal, duvar resimlerini derse taşıdı. Tiyatrocu N. Kemal, çocukken babasının defterine çizdiği resimleri babasından yediği ve unutamadığı azarlarla birlikte anlattı. Ve bir gün derse o defteri getirdi. Gerçekten çok duygulandım o gün…
Çok ilginç senaryo yazarı olan ama mütevazı davranacağım ya da kendisini gizleyeceğim, diye perişan olan sevgili Altan… Senin ilginç bir filme imza atacağına inanıyorum. Umuyorum ki, alanında da bir ilke imza atarsın, başka yerlerde keşfedilenleri, diğer alana taşımanın dışında…
Herkesin yaratımlarını toplayıp onlardan hareketle yeni bir şey yaratan Tuncay, son derste bizleri gerçekten çok mutlu etti. İyi ki diş doktorluğunu bırakmış müzik okuyor. Meğer sesi de çok güzelmiş. Gitarı ve mızıkasıyla harika bir konser verdi… Tüy takılmış fötrü ile kıyafeti de ilginçti. Anima bir yerlerde olacaktır umarım. Salt Türkiye’de kalmayacak, dünyaya ulaşacaktır. Sevgili Ekin ile bunları konuşmuştuk.
Sevgili Medine’nin meşhur sesini nihayet son derste duyduk. Arkadaşını getirip, gitar çaldırdı ve birlikte söylediler. Onları mutlulukla dinledik.
Sevgili asistanlarıma çok teşekkür etmeliyim. İşlerini güzel yürüttüler. Hakan birkaç okul dolaşmış, sonunda buraya gelmiş. İyi ki gelmiş onu tanımak bir zevkti. Onun ricası üzerine bir firmada resim seçme jüriliği yaptım. Firma kendi çalışanlarının çocukları arasında resim yarışması düzenleyip ödüllendiriyor ve sergi açıyor. Bu hoşuma gitti. Firma çalışanlarına moral ve teşvik oluyordur mutlaka.
Derste konuşabilmek için sinemaya giden güzel öğrencilerim, benden önce gelip atölye de yerlerini aldılar hep. Bu beni o kadar mutlu ediyordu ki…
Derste kısa filmlerini gösteren arkadaşlarımız çektikleri filmle gurur duymalılar, gerçekten ilginçti. Su, yaşam, beton, ev, dalgalanmalar…
Son derse ütü getiren Mor O. Oğlum. Son derste saz çalan sevgili Utku, fikirleri oldukça ilginç sevgili Bayram, umarım salt elektrik mühendisliği ile sınırlı kalmaz ya da o alanda, ticaretinin dışında patent alabileceği bir şeyler düşünür. Ayrıntılı konuşan Elif ve sürekli gelen, arkadaşını getiren güler yüzlü Didem, ozan - şair güzelim Aslı dilerim ki kitabın olur. Şiirleri adeta tablo gibi, resim gibi… Renk ve görsellik çok, hemen her mısrasında.
Çift lisanlı Tuba, Makine fakültesinde okuyor ama çizimi iyi Özlem, sevgili öykücü Ömer, iyi bir mühendis olacağına inanıyorum. Sevgili Taner’in de çizimleri iyi, Mimarlığın ötesinde tasarım alanında kendine iyi bir yer edinebilir. Hassas asistanım Emre, umarım şiir yazmaya ve paylaşmaya devam eder…
Aslında bu yazı daha başkaydı ve itiraf edeyim ki daha güzeldi. Odam badana yapıldığı için kütüphanedeki bilgisayarda yazmıştım. Ama memur kapatmış, iki sayfalık heyecanla yazdığım yazı gitti. Gerçekten çok üzüldüm. Anılar taze taze bir heves yazmıştım, yoğun duygularla…
Ve öğrencilerime son mektup…
Merhaba,
NOTLARINIZI VERDİM…
Gerisini okumazsanız da olur. Ama bana göre okusanız daha iyi olur…
Sevgili arkadaşlar,
Teşekkürler; sevgili vefalı asistanlarıma, dersi yöneten arkadaşlarıma, ders programımın dışında bir faaliyet yapan ya da başkalarının ürettiğini paylaşmamıza neden olan arkadaşlarımıza… Ve fikirleriyle dersi zenginleştiren tüm arkadaşlarıma yürek dolusu teşekkürler, sevgiler, saygılar….
Grafik Tasarımın – Grafik Atölyenin tanıtım alanına yönelik konuları üzerinden tasarım, yaratım ve işlevselliğin bir alanda nasıl kullanıldığı üzerinde hep birlikte eğitim aldık ve öğrenmeye, birbirimizin deneyimleriyle zenginleşmeye çalıştık bir dönem boyu…
Bunların yanında, eleştirel bakmayı, araştırma yapmayı, fikir üretmeyi, tek fikirde kalmamayı alımladık.
Dersin ereklerinden biri de, hayat bulan yöntem vasıtasıyla yani “öğrenci merkezli” bağlamında, “kendinizi ifade etmenize olanak tanımakla,” yaşam biçimi haline getirmekti dersi. Ve yine dersi, duvarları yıkarak, sürekli yaşamla ilişkilendirme tavrına dönüştürmekti. ( Her ne kadar bazı arkadaşlarımızın haftasını anlatırken, yakaladığım bir özelliği kitap kapağına dönüştürmesini istediğimde, “Ben bu derse eğlenmeye geldim, şimdi niye kitap kapağı soruyorsunuz? Diyebildiyse de ve son ders de dönemin tamamını değerlendirirken gözlerini salt karşıya çevirmekle kalıp içe dönük bir değerlendirme yapılmadıysa da… Tabii bu herkes için geçerli değil. )
Ve finalden esintiler…
“Haftanızı anlatınız” sorusu, özel yaşantınıza dair bir soru değildi. Görsel algınıza, eleştirel bakışınıza, yaşamda yaratıcı olarak ne kadar var oluşunuza dair bir soruydu. Dersi yaşamla, yaşamı dersle ilişkilendirmekti. Kendinizden kaçmamaktı… Gözünüzü kendinize de çevirtmekti…
Derse ilişkin kendinize dair özeleştiride samimi olunmamış çoğu kez. Karşınızdakini kolay eleştiriyorsunuz. Kendinize gelince neden samimi olmuyorsunuz - olamıyorsunuz? Ama bazı arkadaşlar da kendini harcamış. Alçakgönüllü olmanın sınırını iyi koymak gerekir.
Tabii çok güzel özeleştiri veren arkadaşlarım var. Derse dair, değişime dair, bakmaya dair. Onları tebrik ediyorum.
Özellikle dersin kendisine katkı verdiğini söyleyen arkadaşlarımın, derse çok iyi katkı verdiklerinin altını çizmek istiyorum.
“Eleştirel bakışınız,” başlığı altında yazdıklarınızı, örneklerinizi, eleştirel tarzınızı çok beğendim, kutlarım.
Bu arada çoğunuz evlilik davetiyesini aradan çıkarmış. Şimdiden kutluyorum. Bazılarınızın gerçekten ilginç olmuş…
Mavi nasıl kokar? Hiç düşündünüz mü?
Sevgiler
2006 Baharı- Yazı
Tülay ÇELLEK
Not: Ödül alan arkadaşlar, yarışmaya katılan tüm arkadaşlar YTÜ genel sekreterlik vakıf dışından, başka yerden 10 tane kitap almışlar size hediye edilmek üzere. Bana teslim edildi. Odamda. Ayrıca Sayın Rektörün ve Sayın İKGM Başkanın imzasıyla güzel bir belge hazırlanmış adınıza. O da bende. İstediğiniz zaman gelip alabilirsiniz.
Tekrar kutluyorum.
Sevgiler
Tülay ÇELLEK
KAPIM ARALIK
Merhaba,
Sevgili arkadaşlar, dersimden mezun oldunuz… Ama bu gitmek değildir. Kapım daima aralık, gelip açasınız diye… Çaya, kahveye, sohbete beklerim, her konuda… Ve her şey için tekrar tekrar teşekkürler…
……………………
Notlarınızı yüksek tuttum. Hep dengeye dikkat ederek…
Yaşamınızda dengenin daim olmasını arzu ederek, başarılar diliyorum…
Sevgiler, saygılar…
Tülay ÇELLEK
22 – 06 – 2006 / İSTANBUL
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
Bu yazı sadece
www.amatorceedebiyat.com
Ve
www.tulaycellek.com
sitelerinde yayınlanır…
|