Hem de yitirmediklerimizin en önünde gidenlerden…
Hiçbir film seti bu kadar kalabalık, bu kadar insan zengini olmamıştı.
Yönetmen Atıf YILMAZ’ dı…
İlk film seti kapalı bir mekandaydı. Hiç bu kadar kalabalık bir film seti görmedim. Başrol oyuncuları, gittiğimde Emek setine gelmişlerdi bile. Daha mekana girmeden çekim için gerekli olan her şey kurulmuş, mekana adım atar atmaz konuşmaların çekime alındığına şahit olmuştum. Her zamanki gibi geniş bir perspektiften bakmayı sevdiğim – tercih ettiğim için kenara ve arkalara oturdum… Tanığım bir çok insan bu filmde yerlerini almışlardı, tanımadığım insanlarla birlikte. Gördüğüm en zengin film setiydi. Ve yönetmen her zamanki gibi Atıf YILMAZ’DI.
İkinci film seti açık havada kurulmuştu. Her şey tam ayrıntısıyla düşünülmüştü. Atıf YILMAZ kibarlığını taşıyordu. Beyoğlu yürüyüşü sonrası otobüsler ve ikinci durak. Yine yönetmenimiz Atıf YILMAZ idi… Gülümseyen yüzüyle, elini havaya kaldırmış sessizce arkasından gitmemizi sağlamıştı… Filmin sonunu göremedim…
Doğruca kitapçılara koştum. Atıf YILMAZ ile ilgili kitaplar toplamaya… En başta “Söylemek Güzeldir” kitabını bulamadım. Ve onun adına başlı başına yazılmış bir kitap da bulamadım. Sayın Agah ÖZGÜÇ’ün hazırladığı sözlükte yerini almış. Aslında bu sıralar sinema ile ilgili kitaplar okuyorum. Hatta “Sinemanın Öyküsü”nü okurken, “neden Türk Sinemasından bahsedilmemiş,” diye düşündüğümü anımsıyorum. Sinemaya ilişkin güzel kitaplar var, ama yeterli değil. Daha çok yazılmalı. Ve umuyorum ki onunla çalışanlar ekip oluşturup, sinema tarihi yazar gibi, Atıf YILMAZ tarihi yazarlar. Sinema okuyanlarına örnek olsun, konu olsun diye… Önemli bir katkı olacağına inanıyorum, sinema eğitimi adına…
Onu birkaç kez dinledim. Efendiliği, hoş bir gülümsemesi, ağırbaşlılığı diyebileceğim tavırlarıyla aklımda kaldı. Ama en aklımda kalan, yıllar önceye dayalı bir konuşmasıydı. Yılmaz GÜNEY’i anlatmıştı. Sanırım polisiye bir film çekmiş. Yılmaz GÜNEY o kadar etrafında dolaşmış ki, “kurgusunu ben yapayım abi,” diye. En sonunda dayanamayıp, “al yap,” demiş. “Filmi tekrar gördüğümde; bu film, kimin filmi? Diye sordum. Çünkü o kadar alt üst ederek kurgulamış ki, bambaşka bir film çıkmış ortaya,” demişti. Ve GÜNEY’in ailesinin içine kadar girdiğini, her işe koşturduğunu altını çizerek anlatmıştı, gülümseyerek… Yanında çalışanlara bir gelecek vermesi paylaşımlarının en güzellerinden olsa gerek…
Atıf YILMAZ, evimizin bireyiydi. Bizden biriydi. Yaşamın çok yönlü ve farklı tekrarıydı gülümsemesiyle, yüreği ile, filmleriyle…
Senin şımarmayan yanını sevdim,
Söylemlerinin güzelliğini sevdim
Senin yiğitliğini sevdim
Kadınları zarifçe sevmeni, sevdim
Senin kadına bakarken
derinliğindeki Türkiye’yi görmeni sevdim
Tanımladığın rollerin
Yaşam karşılığı bulmasını sevdim
Yönettiğin filmlerinde
Senin rengarenk oluşunu sevdim setlerinde
Çok yönlülüğünü sevdim
Genç kalmanı sevdim, yeni konu ataklarında
Kokulu bir kentte doğdun
Ve Kadının kokusunu
filmlerde yeniden yarattın…
Sen evimizin konuğu oldun önce,
Sonra sahibi…
Sen yüreğimizin yitirmediklerindensin
Hem de en önde gidenlerinden
Evimize barışı, gülümseyişi, yaşamın kendisini taşıdığı için, yitirmediklerimizden olan Atıf YILMAZ' a saygılarımla...
08-05- 2006 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
|