Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 2.6.2006  

PİCASSO DÜŞLEMİNDE YAŞAMAK


PİCASSO DÜŞLEMİNDE YAŞAMAK



PİCASSO DÜŞLEMİNDE YAŞAMAK


Ben sana Mecburum
Atilla İLHAN

Terk etmedi sevdan beni
Ahmet ARİF

Picasso, İnsanlık tarihi içinde Leonardo da Vinci’den, Michelangelo’ dan sonra hayal gücünü kullanarak yüzyılın dahiliğine varıyor.
Ara GÜLER

İşte sevdası bu nedenle terk etmiyor bizi, bu nedenle ona mecburuz…

Yapılanlardan etkilenip yeni bir yapıt üretmek, ama Picassolaştırarak. Ve Kübizmi yaratmak Braque ile… Cezanne’ye dayansa bile, başlı başına bir boyutla kübik bakışı göstermek herkese…

Ele aldığı konuda formaları, vücudu, testiyi, kemanı, sandalyeyi vs. keskin parçalara ayırır. Yoğun bir şekilde geometrik şekilleri kullanır daha doğrusu her şeyi geometrik şekle dönüştürür. Bu anlamda sözü Cezanne başlatsa bile onu geliştiren, dönüştüren, doruğa ulaştıran Picasso’dur. Kübizmin babası sayılır.

Analitik dili çok iyi kullanan… İlkel çağa ilgi duyan, her şeyi sadeleştiren ve her yeri atölye yapan bir Picasso ile karşı karşıyayız.

Konularından;
Sirk yaşamı
Kadınlar
Müzik
Savaş
Barış
Hayvanlar, boğa güreşi
Çocukları; Claude, Paloma
Stüdyo
Dansözler
Natürmort
Rüya…

Tekniklerinden, kullandığı malzemelerden;
Yağlıboya
Bronz
Pirinç
Seramik; insan, hayvan konularında kullanılır.
Gravür, akuatinta
litografi
Kağıt
Kalem
Mum boya
Pastel
Mürekkep
Füzen
Plaster
Tel - demir
Hazır malzeme
Kuru boya
Lavi
Kontrplak
Tuval
Duvar

Etkilendiklerinden, esinlendiklerinden, incelediklerinden;
Geçmiş zamanın ve kendi zamanının başyapıtlarını inceler, esinlenir.
Poussin
Courbet
Goya
Delacroix
El Greco
Velazquez
Lautrec
Gauguin
Cezanne
Manet
Rodin

A. Calder gibi her ne kadar hareketli değillerse de demir tellerden yaptığı yontular bana hep Calder’i çağrıştırır.

Çizgiyi çok ustalıkla kullanmış. İnanılmaz hakim çizgiye, belli ki severek kullanıyor çizgiyi… Çizgiyi kendine yol etmiş – edinmiş. Sadece 2 boyutta değil 3 boyutlu çalışmalarında, tel yontularında da çizgi hakimiyetini sürdürüyor. Yapıtlarına bakarken Aşık Veysel’in “uzun ince bir yoldayım” türküsünü dinliyor gibiyim. Picasso hareketi gösterir, çizgilerinde. Çizgiyi ustalıkla kullanması, gözlem yeteneğinin göstergesidir. “Basit birkaç çizgi ne kadar hissettirici bir ifade vasıtası, Picasso desenlerinde görülen...” ( Sanatı Görmek – B. Lowry )

Süzgecin de kullanıldığı “Kadın Başı” yontusunda kendimi mutfakta makarna süzerken buluyorum. Ama onda başın bir elemanı olmuş, delikli formuyla farklı dokulu bir destek olmuş bir kadın yüzüne ya da yaşamına…Mutfağı atölye yapan ve çok iyi gözlemci olan Picasso’dan da bu beklenir.

Mutfağın eşyasını sanata dönüştürmek. Dadavari davranmak… Tıpkı bisikletin hazır tutacaklarını da olduğu gibi bir başka yontusunda kullanmak… ( Bull’s Head – 1943 / Handlebars and seat of a bicycle ) Adeta yararlanmadığı sanatçı ve akım kalmamış. Öylesine geniş boyutta yaşamış ki dünyada… Sınır tanımaz olmuş, sanata yakışır bir şekilde.
( Head of a Women - 1929 - 30 / Painted iron, sheet metal, springs, and found objects - colanders )

“Bir - Erkek Başı”nda yine madenleri çeşitlemiş. Demir, pirinç ve bronz… Ve “Bir- Kadın Başı” yuvarlak hatlardan oluşurken “Erkek Başı”nda sert hatlar yerini almış. Ama gözler, göz delikleri yuvarlaklığını yitirmemiş. Kadının boynu daha zarif, incelikli iken, erkeğin boynu örtük - kapalı kalın, dışa açık değil. Ama her ikisi de Modigliani’yi çağrıştırıyor bana. Tıpkı seramikten yaptığı uzun boyunlu kadın başı gibi… ( Head of a Man – 1930 / Iron, brass, and bronze )

Baş ( Head – 1962 – 64 / Cut sheet metal ) Beni etkileyen yontulardan biri… Çizgi ve leke, yumuşak ve sert, yürek ve baş, totem çağrışımlarıyla ilginç bir yapıt…

“Face of Face – 1950 / Drawing, pencil on paper – kağıt üzerine kalemle çizim” Masum bir yüz, bir tarafta güvercin, diğer tarafta defneyi ya da buğdayı çağrıştıran bir çizimle tamamlanmış. Masumiyet çok etkiler beni. Tabii özgürlüğün sembolü kuşta…

Müzik ve kadın, yan yana harika müzikal bir görüntü verir hep. Görsellik sanki ezgi olmuştur, şiir olmuştur. Bana bunları yazdıran; “Girl with Mandolin – 1910 / Oil on Canvas – Tuval üzerine yağlıboya ) Kübik bir parçalanmanın getirdiği sert biçimlerin çoğunluğuna karşın yapıtta yine de bir yumuşaklık, inanılmaz bir müzikal duygu vardır… Müziğe ilişkin çizimlerinde bu yaşanır hep. Picasso’nun çizimlerinden biri Sayın Enis BATUR’ un kitabına kapak olmuştur. “Balzac’ın ‘Meçhul Şaheser’i için yaptığı illüstrasyonlarından biri. ( YKY - Başkalaşımlar XI-XX / 2000 )

Guernica ( 1937 – Oil on canvas – Tuval üzerine yağlıboya ) Eskizlerini takip ettiğinizde değişimi de görüyorsunuz. Nasıl başlamış, nereye gelmiş? Klasik bir görüntüden - at figüründen ve önce biraz daha az parçalı durumdan – kompozisyondan, daha kübist lezzet taşıyan bir görüntüye - düzenlemeye geçiyor. Ama aynı zamanda yapıtta “çığlık” yükseliyor. Şu anda dinlediğim müzik, klasikten “Orası Muştur yolu yokuştur… Giden gelmiyor acep ne iştir…” parçasına - türküsüne geçti. Tam da Guernica’ ya uygun bir müzik parçası. Savaşa giden dönemiyor çoğu kez. İşte savaş acısının müziği, işte resmi… Savaşı protesto etmenin en güzel, en çağdaş yolu… İnsana ait en önemli özelliği, farklılığı… O nedenle sanat da, sanatçı da çok önemlidir. Yapıtları gereken ilgiyi görmelidir. Onlar birer değerdir. Bana göre, Guernica’ da tarihi bir başkaldırıdır. Bir başka söylemdir. Işığın içinde ışıksızlıktır. Suskunluk içinde haykırmadır... Siyahın içinde beyazdır. Tarihtir, gündür, gelecektir, evrendir. Vietnam savaşında çocukların çizdiği kolları, bacakları, başı kesilmiş insan vücutlarıdır… Hayvan görüntüleridir. Katliamın başyapıtıdır diyebiliriz. İşgal, ölüm, isyan, karşı duruşun rengi, hüznü çağrıştıran siyah, beyaz boya ve griler kullanılmıştır Guernica’ da.

Ve yapıtlarında yer alan güvercin, dünya barışını simgeler.

Kore savaşına başkaldırı, Goya’ nın başkaldırısıdır adeta. “War / 1952 – Oil on isorel – Savaş” da olup bitenler. Silah görüntüleri. Adaletin simgesi ve eller… Her şey ellerde; dünyaya barışı ya da savaşı getiren ellerde.... “Peace -/1952 – Oil on isorel – Barış” a dair olanlar. Bana, “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmini çağrıştıran görüntülerden oluşmuş… Ve “Bereket Tanrısı”nı anımsatan meyveler, yapraklar var…

Mürekkeple yapılmış nefis lekeleriyle “Boğa güreşi - Bullfight / 1957”…

1963 de tuvale taşınan stüdyo görüntüleri… Görmek ve gece de gören baykuşa ilişkin çalışmaları; seramikten olan, renkli litografi, litografi ile yapılan ve bana Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi amblemini anımsatan… “Ütü Yapan Kadın”ın yorgunluğu, sere serpe duran “Avignon’lu Kızlar”… “Yelpazeli Kadın”ın farklı duruşu…”Orman Perisi”nin, soğuk orman yeşilinde sıcak vücuduyla boy göstermesi…”Pipo İçen Adam”ın kübist parçalanmışlığı içinde her tarafından görünürlüğü… “Şişe, Bardak ve Keman”ın gazete, pastel ve füzen kalemde 1912 buluşması…

1918 in “Palyaço”su…”3 Müzisyen”in harika açık koyu dengesinde buluşması. 1921 Tarihinde dünyaya gelmiş olmaları… Dünya durdukça hemen her kadına ait unutulmayacak bir görüntü; “Anne ve Çocuk” ( 1921 )… “Mandolin ve Gitar”ın muhteşem buluşması. ( 1924 ) Bana Matisse’ nin süslemeciliğini anımsatan… “Mandoliniyle Kadın - 1925” canlı renklerle pastel renklerin buluşmasını sağlayan… Açıkla koyuyu dans ettiren…

3 Dansöz -1925”; sizi yerinizden ettiren, ayağa kaldırıp oynatan… 1925 “Stüdyo”sunun canlılığı, hareketi, manzarası gözler önüne serilmiş. 1928 in “Stüdyo”su daha sadeleşmiş. Yormuyor insanı. Derslerimde gösterdiğim; “Pitcher and Bowl of Fruit” isimli, 1931 tarihi taşıyan yapıtı, kapkalın kontur çizgileriyle öne çıkıyor. “Rüya – The Dream / 1932 – Tuval üzerine yağlıboya ) gerçekten da rüya gibi bir kadının düş gördüğünü hissediyorsunuz. Bir başka yerde – zamanda ( 1935 ) Kadın Çizim Yapıyor, Picasso’da. “Ağlayan Kadın” hafızalarımıza kazınmıştır. Kadın ve ağlamak ayrı düşünülemez… Picasso da gözlemiyle, bu duyarlılığı kaçırmamış 1937 de… Yağlıboya ile tuvalinde yerini almış, kübizmin en önemli görüntülerinden olan ”Ağlayan Kadın.” Horozuyla Kız, Balık Şapkasıyla Kadın, Gülü ile Kadın… Yaşamında ne çok kadın var...

Ve resimlerinde, tüm çalışmalarında dediği gibi “yaşamını yazmış” Picasso… Yaratmak ölmemektir. Yaşamı ilelebet sürdürmektir. Çünkü dünyaya bıraktığınız yaratılarınız, insanlar var oldukça sahiplenilecek, üzerlerinde konuşulacak, düşünülecek, tartışılacak, heyecan yaratacaktır. Bu, yaşamaktır. Bu, var olmaktır. Picasso’da haklı olarak, “yarattıkça ölmeyeceğine” inanıyordu. Ve “resmi değiştirirken dünyayı değiştiriyorum” diyordu. Evet her yaratı, yaşamı değiştirmektir. Her yaratı, yaşama yeni bir anlam katmaktır, hayatı zenginleştirmektir. Çünkü esin kaynağı yaşamdır Picasso’nun. Yaşamdan alıyor ve yaşama bırakıyor kendileştirdiklerini… Dünya; tuvallerinde, yontularında yaşam buluyor. Elinin dokunduğu tüm boyalara ve malzemeye soluk kazandırıyor. Onlar soluk alıp veriyorlar gerçekten. Yoksa hala yaşarlar mıydı? Bunca insan, çoluk, çocuk onları izler miydi, soluk alamasalardı… Onlarda yaşam var çünkü. Seçtiği renklerde dramatikliği de görürsünüz, neşeyi de parçalanmışlığı da, bütünlüğü de. İnsan ve dramatiklik söz konusu olunca siyah beyaza can vermiş. Yaşamı olduğu gibi yansıtma yerine, yaşama kendi dilinde solukkazandırmış. O nedenle resimleri bir çağ, bir tarih, bir öyküdür. Hatta şiirdir.

Kadın ve Çocuklar”… Yapıtta grafiksel tat bulursam etrafında biraz daha dolanırım. Alanımın Grafik Tasarım olması nedeniyle, buna dayalı kompozisyonlar beni bir başka etkiliyor. Arkada çok yalın bir çizgiyle anne önde mavi ve yeşil uzunlamasına iki dikdörtgen leke. Ve mavi içinde erkek, yeşil içinde kız çocuğu. Anne onları izliyor.

Yaşamına giren tüm kadınları da ölümsüzleştirmiş. Siyah – beyaz çalışmalar kadar, içinde eflatun bulunan resimler de beni çok etiler. Rüya gibi bir renktir. Sevgilisi “Siesta” isimli tabloda eflatun – mor renkle, yeşil çayırda yatarken yerini almış, 1932 de ( 18 Ağustos – Tuval üzerine yağlıboya ). Burada da bir öz yaşam çizilmiş, roman yazmak yerine. Bazen bir anı kitabı okur gibisiniz Picasso’yu izlerken. Hemen tüm yapıtlarında tarih – gün, yıl – yeri yazar. Onlara bakarak bir anı kitabı ya da senaryo veya bir roman yazılabilir gerçekten.

Picasso için her yer atölyedir. Uğradığı kafeteryalarda peçetelere çiziktirirken artık orası atölyesidir. Mutfağa gittiğinde gördüklerini çizmesi de, orayı atölyeleştirmiştir. Nitekim çeşit çeşit “stüdyo” tabloları vardır. Sade, karmaşık, doğa içinde ya da alabildiğe yalın, kübik… Gördüklerine nasıl baktığı önemlidir. Gördükleri resimdir, lekedir, çizgidir, biçimdir, yontudur. Farklılaşan biçimdir. Kübikleşen formdur. Ve tüm çalışmalarında gerçeğin kendisi de varlığını, değişime uğramış şekilde devam ettirir. Soyutlaştırılsalar bile… Görünenler yapıtlaşırken değiştirilmiştir ve bir Picasso dili yaratılmıştır.

Hemen her resim akımından etkilenmiş ya da yararlanmış diyelim. Onun sürekliliği buradan geliyor da olabilir. Her çağın insanıdır… “Mektup Yazan Kadın” 22 Nisan 1936 yapılmış. Seurat ve Signac’ın resimleri gibi puantilist bir çalışmadır. Onda noktalar biraz daha irileşmiş. Ve tabii Kübist çalışmalarından daha renkli.

Eşinin portreleri gerçekçi, kübist, farklı olarak çeşit çeşit karşımıza çıkar… 1917 de yaptığı “Kadın Başı”nda eşi Olga, gerçekçi bir şekilde portre olarak çalışılmıştır. Eski balerin Olga, yontumsu bir tavırla da betimlenir, Cezanne’ nin etkisiyle bir başka yapıtında…

Mavi Dönem: İntihar eden bir arkadaşından çok etkilenir ve o dönemde intihar eden insanlar konusu olur. “Yoksulların Yemeği” yine “Mavi Dönem” eserlerindendir. 1904 tarihli gravür de olduğu gibi kendi de yoksulluk yılları yaşayan bir insandır. Mavi; soğuk renktir ve sonsuzluktur. Bu tür konulara, bu anlamda giden bir renktir. Apollonier, Mavi Dönem resimleri için, “nemli bir uçurum gibi mavi, göz yaşı ıslaklığına sahip bir sanat,” diye nitelemiştir.

Daha sonra “Pembe Dönem”i başlar. Bu dönem, sirk konularını kapsar. Mavi döneme göre neşeli, hareketli sayabileceğimiz bir dönemdir. Tabii başka dönemleri de vardır Picasso’nun; Yeni Gerçekçilik, yeni romantikçilik… Sonra Fanteziler… Modigliani gibi uzun boyunlu kadınlar, Matisse gibi dekoratif ögeler… Ve dünyada yaşam bulan tüm konular; savaş, barış, yoksulluk, sevgi, aşk vs… Onun alanına girer.

“Ben aramıyorum, buluyorum.” Diyor Picasso… “Belli ki Picasso’nun amacı, en ayrı türden biçimlerden ve gereçlerden bir baş imgesini çıkarma girişiminin nereye dek gidebileceğini bulmaktı. ‘Bir Baş – Taş baskı / 1945’, ‘Bir Baş – 1928’ ( Sanatın Öyküsü – H. G. )

Picasso salt, nesneleri çeşitli açılardan görüp gösteren Kübizmle, ayrıca klasisizmle kendini sınırlayan, sadece Dada’dan da alan bir sanatçı değildir. Sürrealist esintilerle gerçekleştirdiği çalışmaları - yapıtları da vardır. Gitar serisinde olduğu gibi… Tıpkı ele aldığı konuların çeşitliliği gibi, kullandığı malzemeler de çeşitlidir… Resmi bırakıp seramikle çalışması, bronzu kullanması, baskı yapması, kolajı, çalışmalarına katması vs. bunlar onun zenginlikleridir.

Sevgisine, tutkusuna salt kadınlarda değil, denizi gösteren yapıtlarda da yer verir. İnsan kadar hayvan ve bitki etütleri de vardır. Resimde olduğu gibi yontuları da çok başarılıdır.

Picasso, dünyanın her yerinde doğdu, tüm dünyada yaşadı ve yaşıyor, yaşamaya devam edecektir. Picasso ne salt İspanya’nın, ne de sadece Fransa’nın sanatçısıdır. O, dünyanın insanı, evrenin sanatçısıdır. Çünkü dünyanın her yerinde gezmiş, tüm çağlara uğramış, kitaplarda dolaşmış, herkesin, her ulusun sanatında, kültüründe yaşamış, yaşamış ki yaptıkları, yarattıkları dünyanın her yerinden izler taşıyor.

Bizlere düzlemde yaşamak öğretildi. Ayağımız yere sağlam basmalıydı… Ama ben düşlemde yaşamak istiyorum. O zaman Picasso’yu daha bir hissederim. Bu nedenle Picasso düşleminde yaşamayı tercih ediyorum. Yaratılarının içinde düşsel bir yolculuk yapmak adına…


KAYNAKLAR

• Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
• Sanatın Öyküsü – E.H. GOMBRİCH / Remzi Kitabevi
• Modern Sanatın Öyküsü – N. LYNTON / Remzi Kitabevi
• Resim Sanatının Tarihi – Sezer TANSUĞ / Remzi Kitabevi
• Felsefenin Işığında Modern Resim – İsmail TUNALI / Remzi Kitabevi
• The Book of Art – Modern Art / Volume 8 - Edited by David Sylvester
• Picasso and the Age of Iron - Curated by Carmen Giménez / Published by the Guggenheim Museum 1993
• Picasso - Hans L.C. Jaffé / Abradale Press 1996
• Sanatın Toplumsal Tarihi – A. HAUSER / Remzi Kitapevi 1984
• Sanatı Görmek – B. LOWRY – Çeviri: N. YURTSEVER, Z. GÜVEMLİ / T. İş Bankası Yay.
• Dünya Sanat Tarihi - Adnan TURANİ / T. İş Bankası Yay.

05-02-2006 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi

http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr



Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 10907 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.