VE
ÜNİVERSİTEDE TEMEL TASARIM EĞİTİMİ
Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinden mezun olup üniversiteye giden öğrencilerimizin karşılaştığı iki temel sorun var.
Biri Güzel Sanatlar Fakültelerine giden diğer öğrencilerle aynı kefeye konmaları. Yani düz liseden gelenle A. Güzel Sanatlar Lisesinden gelenlere aynı eğitim veriliyor. Adeta bu liselerden gelen gençler sıfırlanıyor. Bir diğeri de; aşağı yukarı 2 kurumda da görülen Temel Sanat Eğitimi – Temel Tasarımın içeriği aynı. Bu durumda öğrenci ikinci kez aynı konu ve yöntemle karşı karşıya kalınca sıkılıyor. Üstelik disiplin isteyen bir ders. Teknik yönü de ağır bastığı için sıkıcı olmayı da zaman zaman içinde barındırabiliyor.
Önerilerim; öncelikle birey eğitimine, öğrenci merkezli eğitime yer vermek gerekir. O zaman öğrenciler alt yapılarından gelen bilgi ve deneyimlerle ele alınacaktır. Doğru olan budur.
Lisede el ile yapılan Temel Sanat eğitimi, üniversitede bilgisayarla yapılabilir. Böylece konular aynı olsa bile hem yaşına göre kendindeki değişimi görecek hem de çağın olayı olan bilgisayarla eğitim bağlamında karşılaşacak - ki gençlik bu konuya oldukça ilgili – bu ilginç olacaktır. Böylece sıkılmadan ama pekiştirerek aynı konuları farklı teknikle ele almış olacaktır. Ve çağı yakalamak bu olsa gerek.
Çok sık değişikliğe uğradığı için eğitimimiz, en son bu dersin Lisede askıya alındığını duydum. Gerekçe olarak, orta okulda bu konuların görüldüğü olarak kabul edilmiş.
Ben çok uzun süre orta dereceli okullarda çalıştım. Yüksek lisans tezim de bu kapsamda. Orta dereceli okullarda; ilköğretim ve liselerde resim, müzik dersi hem zaman, hem zemin, hem uygulama programı olarak yetersizdir ki, zaten liselerde seçmelidir. Ve genelde diğer dersleri iyi olmayanlar seçer. Bu derslere ayrılan atölye yoktur, çoğu kez. Ders saati olarak da çok azdır. Bir çok yerde de resim dersi öğretmeni yoktur başka dersin öğretmenleri girip tam yıl saksı çizdirirler. Ya da sınıfta 3 kişilik sıralarda farklı teknikler uygulatılamaz. Sınıflar kalabalıktır, her öğrencinin resimleri üzerinde konuşulamaz. Bu durumda temel sanat eğitimi ne kadar sağlıklı olabilir. Kaldı ki ülkemizde hızlandırılmış eğitimden mezun resim öğretmenleri vardır.
Ayrıca AGSL lerin programı genel olarak incelendiğinde çok yüklü olduğu görülür, ama bu doğru anlamda mı, tartışılmalıdır. Anadolu lisesi olması gerekçesiyle bir sürü kültür dersi vardır fakat alan dersleriyle içerikleri ilişkilendirilmemiştir. Çağı yakalamak tabii ki kültürlü olmaktan geçer ama içerik doğru saptanırsa. Derslerin beyinleri doldurmak maksadıyla değil, yaşama dönük yaralı olmak amacıyla konulmalıdır ve kişiliklere hitap etmelidir.
Üniversitelere gelince; pedagojik formasyon almadan, eğitim yöntemlerini bilmeden hoca olanlar söz konusu olabiliyor ne yazık ki. Ve hoca merkezli ders yapıldığında öğrenci kendisinin değil de, diğer hocanın dediğini yaptığında zayıf alabiliyor. Nasılsa öğrenci kişiliği zaten yoktur, gözde…
Bu durumda tabii ki ülkemizde yeni olan, henüz çok fazla deneysel daha doğrusu deneme durumunda olan Güzel Sanatlar Liselerinde hem eğitimi hem de eğitmenleri gözden geçirilmelidir. Öğretmen arkadaşların alanlarında yüksek lisans, doktora-sanatta yeterlik yapması gerekir.
Üniversitedeki eğitim de gözden geçirilmeli, çağı yakalayacak yeniliklerle donatılmalıdır her şey. Artık öğrenci eğitimin başatı olmalıdır. Ayrıca, akademisyenler de, akademisyenlikte tekrar ele alınmalı. Tabii en önemlisi bunlar kağıtlarda kalmamalı yaşam bulması için mücadele verilmelidir. Bunun için önce riski göze almak gerekir…
23 – 01 - 06
Tülay ÇELLEK
|