Çoğumuzun çocukluklarında unutamadıkları anıları vardır…
Çocukken, sokağımızda beyaz sakallı, yüzünde iyiliklerinin çizgilerini taşıyan, bize sürekli şeker dağıtan dedeyi hiç unutamam. Sayın Mehmet Selim BAKİ’ nin de vapurda akordeon çalan çocukları unutamadığı gibi…
Güne taşınan anıları geleceğe iletmek adına bir proje gerçekleştirmek üzere, yaşama anlam katan dostlarla birlikte buluşmalar gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz…
Müzik ve çocuk… Ve unutamadığım bir kitap adı; “Müzik Satan Çocuklar.”
Ne kadar çok yetenekli çocuk var. Bunu, çocuklar için kurulan vakıflara gittiğimde de görüyor ve onlar için bir şeyler yapmanın mutluluğunu yaşayarak ayrılıyorum yanlarından. Bu yetenekler değerlendirilmeli, paylaşarak.
Çocuklardan oluşan iki grup yapılmış. Grubun birine bilgisayar, diğerine müzik dersleri verilmiş. Zaman içinde görülmüş ki müzik eğitimi alan çocukların zihinselliğe dayalı tüm yetileri gelişmiş. Beyinin her anlamda ilerlemesine katkısı olan müzikle, insanın değişimindeki yerinin değerini bilerek yaşamanın gerekliliğine inananlardanım.
Evinin bir bölümünü çocuklara akordeon kursu için ayırmak isteyen Mimar Mehmet S. BAKİ Beyin anılarını ve önerilerini dinledikten sonra, 17 Ağustos depremi nedeniyle, katıldığım Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin çocuklara ilişkin organizasyonunda ricam üzerine müzik dersleri veren arkadaşım Şişli Terakki Lisesi Müzik Bölümü Başkanı Sayın Esna MUTLU’ yu aradım. O da hemen Müzik öğretmeni arkadaşı Sayın Güler MERCAN’ ı olaya kattı.
Şimdilik Pazar günleri gerçekleşecek olan akordeon dersleri için çalışmalara başladık. Öncelikle sokaktaki çocuklara ve yaşam koşulları zor olan, ama müziğe yetenekli 7 – 14 yaş arası 12 çocuğa akordeon kursu verilecek. Tabii zaman içinde bu sayı değişecek, çoğalacak, diye düşlüyoruz. Ders; solfej ve uygulama beraberliğinde gerçekleştirilecek. Fakat hayallerimiz, “orada kalmamalı,” diyor...
Bence insan düşününce büyük düşünmeli. Ve salt kendi dünyasına sığdırmadığı hayalleri, ütopyaları olmalı. Nitekim Sayın BAKİ, böyle bir kursu önerirken koro kurmaktan bahsetmişti. “İstanbul’da başlıyor ama sonra Türkiye’nin her köşesinde konserler verilmeli, oralarda da böyle etkinlikler, kurslar olmalı düşlerini kuruyorum” demişti. Hatta dünyada da neden olmasın? Hayallerin, ülkelerde olduğu gibi sınırları olmadığına göre…
Bu nedenle, daha önce de çocuklar için iletişim kurduğum dostları aradım. Bana güven duygusu veren, birlikte çalışmaktan çok memnun kaldığım Sayın Prof. Dr. Lütfiye EROĞLU, benim de “yaratıcılık” başlığında seminerler vereceğim, birlikte çalıştıkları okullarla bu konuda da iletişim kurmamızı sağlayacak; Beylerbeyi’nde Türkan Sedefoğlu İlköğretim Okulu ve Kağıthane Zuhal İlköğretim Okulu.
Sayın EROĞLU, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfından… “Kültür Karıncaları” adını verdiği çocuklarla birlikte olmak çok güzel. Ayrıca Sayın EROĞLU’ nun önerisi ile, İÜ Tıp Fakültesinde, çok zenginleşerek ayrıldığım ve sanırım başka birimlerinde de tekrarlayacağımız “yaratıcılığın yaşamı” konulu semineri gerçekleştirdik. Sayın EROĞLU, bir sağlık bilimci ama bizi buluşturan “barış” ve “çocuklar” oldu. Beni etkileyen, farmakolojiyle ilintili tıp çalışmalarının yanında, çocukların kültürel boyutuna yönelik etkinlikleridir.
Yine seminer verdiğim Beyoğlu 75. Yıl Çocuk ve Gençlik Vakfından sosyolog Sayın Pınar AKKUŞ, beni Florya Çocuk ve Gençlik Merkezindeki psikolog arkadaşına yönlendirdi. Orada, Esna Hanım ve Güler hanım çocukları yetenek sınavından geçirerek seçim yapacaklar.
“Yaratıcılık” konulu uygulamalı semineri gerçekleştirdiğim, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfından gönüllü arkadaşlar, “kurs yeri Yeşilköy’de olması nedeniyle şu an yardımcı olamayacaklarını ama araştıracaklarını,” söylediler. Çünkü trafik ve zaman nedeniyle Yeşilköy’e yakın yerler tercih edilecek ve çocuklar servisle kurs yerine getirilecek. Bu nedenle aradığım, Sefaköy ÇYDD den Eczacı Sayın Ender LÜLEBURGAZ’ da katkıda bulunmaya söz vererek, araştırmaya başladı.
Sayın Tınaz TİTİZ’ in tasarımını gerçekleştirdiği deprem masasını görünce çok etkilendim. Masanın alt kısmında çocukların sevdiği kırmızı renkli şeritlerden oluşan bir yerleşim mekanı, çocuklar için düşünülmüş. Bunu öğrenince çok duygulandım. Deprem ve çocuk… Bu masa çok amaçlı ve oldukça dayanıklı. Kendilerine, tasarımın sürecini sordum. Ve böyle bir tasarımı gerçekleştiren nedenleri merak ettim. Kuş yuvasından esinlenmiş. Son derece kültürlü olan Sayın TİTİZ kızına kuş yuvalarını araştırtmış. Bir de daire biçiminden yararlanmış; Holihoptan. Yaratıcılık; birbiriyle hiç ilgili olmadığını sandığımız biçimleri, olayları ilişkilendirmek ve yeni bir şey üretmektir…
Tıp doktoru olan ama eğitim konusunda kitapları bulunan ve bu konuda sürekli seminerlerini, konferanslarını takip ettiğim Sayın Erdal ATABEK’ de “çocuklar için” buluştuğum değerlerden…
Yazımı bir hayalle bitireceğim. Gözlerimi kapatıyorum; çok sevdiğim akordeondan çıkan ezgilerle çocukları duyumsuyorum, mavi bir dünyada… Ne kadar birbirlerine yakışıyorlar: Çocuk ve müzik…
Bu konu ile ilgili aradıklarım çok daha fazla. Katkı veren herkese yürek dolusu teşekkürler. Yalnız ve yanlış olmadığımızı hissederek yaşamak çok güzel. “Yaşama anlam verenlerle birlikte daha nice ortak projelere, paylaşmanın güzelliğinde.” Diyorum, sevgiyle, saygıyla…
04 – 11 – 2005 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
http://www.tulaycellek.com
|