BİLGİSAYARIN EĞİTİM GÜCÜ
Bilgisayarın gücü…
İşte bu güce çok inanıyorum. Bir akademisyen tanıdık, “Biliyorsun, bilgisayarda yayınlanan yazılarından puan alamıyorsun”. Derken, bu nedenle orası için zahmet etmeye değmez gibi bir yüz ifadesi taşıyordu. Aynı ifadeyle bir başka akademisyen tanıdık ise, “bilgisayarda yazılan yazılardan para alamıyorsun, niye yazıyorsun ki” demişti. Onlar için bunlar önemliydi çünkü. Ya da eğlence aracı olarak görülüyordu bilgisayar.
Benim için ise; Tanımadığım bir ses bilgisayardaki yazılarımı okuyarak Bursa Uludağ Üniversitesine davet etmişti, “Yaratıcılık ve Temel Tasarım” konulu seminer vermem için. Başka bir zaman yine tanımadığım bir ses, “ yaratıcılık” değince herkes sizden bahsediyor, sitenizdeki yazılarınızı okudum” diyerek Eskişehir Anadolu Üniversitesindeki, “Eğitimde Kalite” konulu sempozyuma, “ Öğrenme ve Yaratıcılık” başlıklı panelde konuşmam için davet etmişti. Tabii hepsine severek gidiyor ve çok mutlu dönüyorum. Üstelik yazılarım okunduğu için hangi konuda yazsam, örneğin; fotoğraf, tiyatro, sanat eğitimi, sanat bu konularda soru ve yardım istekleri geliyor e-posta adresime. Severek yardımcı oluyorum. Öğretmenlik-akademisyenlik, atölyenin dört duvarı arasında sınırlı kalamaz. Çağın olayı bilgisayar ile uzaktan eğitime de katkıda bulunmak lazım. Nitekim Amerika’ya giden bir arkadaşa orada yaşayan oğlu, benim sitenin, yazılarımın bilgi bağlamında en çok başvurulan site-yazılar olduğunu söylemiş. Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde bir arkadaşıma alanı Fen Bilimleri olan bir arkadaşı,” bak senin için internetten çok yararlı olacağını sandığım bir yazının çıkışını aldım.” Demiş. “Yazıya baktım senin adın yazıyordu. Onu yazan benim arkadaşım” dediğini anlatmıştı arkadaşım. Bana aktarması da mutluluk doluydu. Bir gün atölyede dersim sırasında bir öğrencim sanırım Konya’da ya da başka bir üniversitede sitemdeki ders notlarımdan çıkış alarak derslerine katkı yapan akademisyenlerden bahsetmişti. Burada bir arkadaş eğitim verdiği bir kurumda “Temel Tasarım” ders notlarımdan yararlanıyordu. Ben değiştirip, geliştirince, “yeniden çıkış alıyorum” diyordu. Nitekim kurslarına katıldığı bir atölyeye davet etmiş orada da “yaratıcılık” adına bir uygulama yapmıştım. Beğenildiği için başka bir kurslarına da davet edilmiştim. Ozan olmak da ciddi bir iştir. O yüzden kendime ozan nitelemesi yapmıyorum. Ama yazdığım şiirimsi denemelerim de ilgi görenlerden. Arkadaşlar ya da tanımadıklarımı tanıyanların iletmesiyle, ya şiir dosyaları halinde birbirlerine gönderiliyormuş ya da seçilen şiirsilerim çiçek ilaveleriyle arkadaşlarına iletiliyormuş. Bayram tebriği nedeniyle arayanlardan da alıyorum bu haberleri. Tabii bunlar benim bildiğim örneklerden bir kaçı. Bilmediklerimin de çok olduğuna inanıyorum. Ve bu anlamda çok mutluyum.
Annem, “yapılan bir iyilik, bir de kötülük unutulmaz” derdi. Hakikaten unutamıyorum ikisini de. Ben de başta “amatorceedebiyat com.” editörü olmak üzere fotoğraf sitelerine, netyorum.com, PİVOLKA, C. Bilim Teknik dergisi ve burada ismini sayarsam sayfalar alacak bir çok siteye yazılarımı yayınladıkları için yürekten teşekkür ediyorum. Minnet duygum sonsuzdur. ( Site isimleri ve diğerleri sitemdeki özgeçmişimde yazıyor. Onlardan burada bahsedemediğim için özür diliyorum. )
Eğitim ciddi iştir.
Eğitimci olmak-akademisyen olmak ciddi iştir.
Eğitim yönetimi de çok ciddi bir iştir. Ve güler yüzlülük içindeki ciddiyettir bu.
Eğitim ve yönetimi ucuz değildir, hafife alınamaz. Salt bir başka alanın şöhreti ile, bu alanın bilgisi, birikimi, yapısı ve etiğine sahip değilseniz yürütemezsiniz. Kaldı ki o şöhrette görecelidir. “Parası var yapıyor” diyenler olabilir. “İşi mi, fala bakıyor” denebilir. Ya da “kendinden başkasını tanımaz, saygı duymaz, baskındır, ilişkileri tartışılır” denilebilir. “Bir takım ilişkilerle bir yerlerde olabiliyor ancak,” denebilir. Ya da tam tersidir. Hem özel alanında hem de o alanın eğitimi çerçevesinde başarılıdır, yararlıdır, niteliklidir. Saygıyla önünde eğiliriz. Katkı veririz. Överiz. Teşekkür ederiz.
Ama kimse eğitim cahilleri gibi düşünüp çalışkanlığını, sorumluluk duygusunu, araştırmalarını onların ayak işleriyle harcayamaz. Harcamamalı. Fakat bunların katlettiği eğitim alanlarına da göz yumulmamalı. Çalışarak, yazarak, araştırarak karşı çıkılmalı. Bunları düşünmek, yaşama geçirmek de kendini ispatın bir yoludur. Dürüstlüğün, niteliğin, sorumluluğun bir yönüdür.
Özellikle *AGSL ile ilgili yazdığım yazılarda yöneticinin alan öğretmeni - sanat eğitimcisi - olmasını savunurum. Çünkü orayı daha hızlı ve doğru geliştireceğine inancım sonsuzdur. Ama salt sanat alanından olmak yetersizdir. Bir de idareci olma, eğitimci olma kişiliği gerektirir ki, bu şarttır. Yoksa orayı geliştiremez. Hatta şahsi tutumlarla alanınıza ait kişileri yok etme savaşına bile girebilirisiniz. Ya da bilmediğiniz eğitim alanında, bilenleri harcamaktır ilk işiniz. Çünkü bilemezseniz, doğru değerlendiremezsiniz de. Ama sistemin deliklerinden sızıp bir yerlere gelmişsinizdir. Yaratmak başka bir şeydir, yaratıcı yöntemlerle eğitim gerçekleştirmek başka bir şey. Birbirine katkısı yok mu? Tabii ki vardır. Ama aktarmasını bilene…Dersler de özellikle alan lisesi, lise ya da üniversite-fakülte olsun hep farklı kişilerle zenginleştirilmelidir. Ama bunlar, sürekliliği olması gereken danışmanlık sistemini ayakta tutarak yapılmalıdır. Derse, salt sanatçı getirdim demek de yetmez. Onlar da sizin gibi kendini empoze etmeden, tekrarlatmadan öte gitmeyebilirler. O zaman eğitime, eğitim alanından da destek almak gerekir. Aynı şey bilim eğitimi için de gereklidir. Sanatçı ve bilim insanlarına saygım sonsuzdur. Tıpkı eğitime saygı duyduğum gibi. Sanatçı ya da bilim insanının ise eğitime vereceği seminerler, konferanslar, söyleşiler bağlamında katkısı çok büyük ve güzel olacaktır. Bunun organizasyonunu sürekli yapan biri olarak savunuyorum. Ama bunu süreklilik haline getireceklerse, hele hele eğitim yönetimine soyunacaklarsa kendisini bu alanda da yetiştirmesi, düşünmesi, kafa yorması ve bu işe zaman ayırması gerekir.
Eğer böyle bir kişilik ve sorumluluğa sahip değilseniz ama salt kendi tatminiz vb. nedenlerle bir yeri işgal ediyorsanız ne yaparsınız, bu durumda? Tabii ki asalak olmak, yönetime iltifatlarla bir yerlere gelmek gerçek emeğe muhtaç değildir. Kendi eksiklerini örtbas etmenin yolları denenir böylece. Özellikle gücünün yettiği İnsanları kışkırtarak, kullanarak yapılır, yaptırılır bunlar. Bu alanda değerli, deneyimli olanların özellikleri ve nitelikleri çiğnenerek ve hakaret ederek gerçekleştirilmeye çalışılır oradaki varlık, var olmak. Yapması gerekenleri yaparak, emek vererek değil. Başkasının hazırladığı ders notları dosyasını göstererek-üzerine oturarak, başkasının hazırladığı plana, müfredat programına izin almadan ismini yazarak ve de tepe tepe kullandığını yadsıyarak var olmaya çalışılır. Tüm bunları yapmak, ünlü olmak nedeniyle hak olamaz. İnsan olmak, etiğe dayanmak başka şeydir. Eğitimci olmak da başta etiğe, insanlığa bağlı bir olgudur. Fakat tekrar üstüne basarak yineliyorum, çok değerli insanları bu tiplerle asla karıştırmıyorum. Okuyana ve yazana saygım sonsuzdur. Okumadan yazmadan başkasının emeği üzerine oturanlaradır eleştirim. Tembel asalaklaradır. Kaldı ki bunlara eleştirel bakanlarla zaten buluşuyoruz, birlikteyiz. Bu konularda yazanlar beni buluyor ya da ben onları. Yani benim gibi düşünen ve yazan çok değerli insanlar var. Olmalı da. Kaldı ki akademisyen, öğrenciye de örnek olmak durumundadır, yazarak ve çizerek. Ayrıca davranışlarıyla da. Yoksa nasıl gelişecek ülkemiz ve dünya?
Kendini ispat etmek; medyatik olmakla karıştırmamalıdır. Kendini ispat etmek; başkalarının ödül onayı ile karıştırılmamalıdır. Kendini ispat etmek; yalakalık kurumuyla da karıştırılmamalıdır. Kendini ispat etmek; içi boş ya da çalışmadan ama satışı iyi olmakla da karıştırılmamalıdır. Kendini ispat etmek; başkalarının emeği üzerine oturmak etiksizliği ile de karıştırılmamalıdır. Kendini ispat etmek; bireysel farklılıklar çerçevesinde başarılı olacağı alana bakmamakla da karıştırılmamalıdır.
Eğitimci olmak, eğitim yöneticisi olmak tıpkı sanatçı ve bilim adamı olmak gibi namus ister. Sistemin doğurduğu sonuçlar nedeniyle bir yerlere gelen bireylerle sorunum olamaz. Biri nitelikli olur, diğeri olmaz. Biri gider, diğeri gelir. Ben sistemi oluşturan nedenler üzerinde dururum. Değişim sonuçlardan değil, nedenlerden başlamalıdır.
Yaratmak; bir iş, ürün, yapıt adına güzeldir. Beğenip ya da beğenmemeniz size kalmıştır. Fakat emek takdir edilir. Yoksa saatlerce orada burada oturup gevezelik etmek ya da gelir getiren özel-başka işlerle uğraşmak ve çalışanın emeği üzerine oturmak ve de bunlar yazıldığında da “yarası olan gocunur” misali davranmak; işte bunlar beni bağlamıyor. Beni eğitim bağlıyor. İnsanlık bağlıyor. Saygı, sevgi, düzeylilik, sorumluluk bağlıyor. Bunlar her yerde yaşanıyor. Şahit olduklarım da vardır, duyduklarım ve okuduklarım da…Bu yazı tüm bunların bileşkesidir-bileşenidir.
Yazmak ciddi iştir. İçinde hayal gücü, araştırma, inceleme vardır. Okumak vardır.
Değerlendirme yapmak da ciddi iştir. Çok geniş çerçevede araştırma yapmak gerektirir ve en önemlisi düzeyli olmak şarttır. Tabii önce anlamak lazım. Emeğe ve düzeyli olmaya saygım sonsuzdur.
Öğrenmenin yaşı yoktur. Öğrenmeyi seviyorum. Öğrencilerimi seviyorum. “öğrenci merkezli” işlediğim derslerim iyi gidiyor. Öğrencilere yaptırılan anketlerde de derslerim en üst sırayı alıyor. Mesleğimi çok önemsiyorum, değer veriyor ve seviyorum. Yazmam, yazdıklarım bu değerler adınadır.
Eğitim, bir ülkenin kalkınma nüvesidir. Kültür, sanat, bilim eğitim sayesinde varlığını devam ettirir. Ve o ülkede sağlıklı bir eğitim sistemi varsa dünyadaki yerini ileri ülkeler adıyla alır. O zaman yapılacak olan; bakmak, birleşmek ve herkesin yapacağı boyutta verimli olmasını sağlamaktır.
14-11-2004/ İSTANBUL
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü
*AGSL : Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi
|