Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 9.11.2002  

YABANCI DİL-İNGİLİZCE-ÖĞRETİMİNDE SANAT EĞİTİMİNİN YERİ


YABANCI DİL-İNGİLİZCE-ÖĞRETİMİNDE SANAT EĞİTİMİNİN YERİ


YABANCI DİL-İNGİLİZCE-ÖĞRETİMİNDE SANAT EĞİTİMİNİN YERİ

Yabancı dillerin öğretimini evetliyorum, ancak boyutu, niteliği hatta çeşidi tartışılmalıdır diyorum.

Ülkemizde olan güzel şeylerden biri de Anadolu Güzel Sanatlar Liseleridir. Oradan iyi ama eksik bir örnek vereceğim: Bu Liseye gelen öğrenci, yabancı dilde bir yıl (İngilizce) hazırlık okur, dünya literatürünü takip etmesi amaçlanmıştır bununla.

Burada ikiye ayrılacağım: Biri okutulan bu programın daha yararlı hale, işler hale getirilmesidir içerik açısından. Diğeri ise Hazırlık yılında, alana yönelik bir programın eklenmesi bağlamındadır.

İngilizce öğretiminde, eğitimsel alanlarla hiç ilişki kurulmaz. Temel İngilizce veriliyor, burada bir gerekçedir. Ama kendisini saygıyla anacağım değerli eğitimcimiz Hasan Bey İAGS Lisesinde çevirileri, özellikle sanatla ilgili metinlerden yapardı. Kendisini yürekten desteklerdim. Çünkü bu yolla öğrencinin alanı ile ilgi kurmayı sağlardı. Nitekim doğru olan da budur. Sanırım İngilizce öğretimi, aşağı yukarı, dilbilgisini öğretmek yöntemiyle sınırlı olduğu için, çok da başarılı olamıyor okullarda. (Parçadan bütüne değil, belki bütünden parçaya gitmek daha mı yararlı olabilir tartışmak gerekir.) Çeviri yaparken geri gitmelerle bir çok şey daha kalıcı olabilir düşüncesindeyim. Tabii bireysel ayrıcalıklar göz önüne alınarak da yapılması tamamlayıcı olur. Ama burada da eğitim, kitle eğitimi çerçevesinde gerçekleştirildiğinden pekte amaca hitap etmiyor, ne yazık ki! Yani Bilim ve Sanat eğitimi alan öğrencilere kendi alanlarının literatürü ile yaklaşmamak gibi. Bir gün Üniversitede Yabancı Dil ( İng. ) alanında öğretim elemanı bir arkadaş ki uluslararası bir kurumda da görevli elinde bir sanatçının kitabı ve bir öğrenciyle geldiler. Arkadaş, “çeviri yapıyorum ama tam yerine oturmuyor ve tam da anlamıyoruz doğrusu” dedi. Birlikte çevirdik, benim sanat alanındaki literatür bilgimle... Her ikisi de “şimdi anladık, her şey yerine oturdu” dediler ve rahat bir şekilde yanımdan ayrıldılar. Aynı şekilde birkaç yıl önce, İngiltere’de yüksek lisans yapmış bir İngilizce öğretmeni arkadaşımdan fotoğrafla ilgili bir metini çevirmesini rica etmiştim. Verdiği yanıt: “o alanın literatürünü bilemiyorum, çeviremem” olmuştu. Yaşantıdaki bu örnekler, eğitime de örnek olmalı. Değişim bu bağlamda yapılmalı.

Aslında benim üzerinde durmak istediğim esas konu, bir yıl okunan Hazırlıkta daha sonra okunacak alanın dersleriyle ilişki kurulmasına dairdir. Ama konu öylesine önemli ve geniş kapsamlı ki tek boyuttan bakılmaması gerekiyor.

Öğrencilere Hazırlıkta okurken, 4 saat Temel Sanat Eğitimi veriliyordu bu liselerde. Müzik Bölümü Müziğin, Resim Bölümü Resmin Temel Sanat Eğitimini alıyordu. Uygulamada gördük ki bu dört saat az geliyor. 8 saate çıkardık ama Milli Eğitim Bakanlığına da 10-12 saat önerdik. Bu yöntem devamlılık açısından doğrudur. Şimdi aynı şeyler Güzel Sanatlar Eğitimi veren ve hazırlık okunan Fakültelerde yaşanıyor.

Düşününüz öğrenci 4 sene Güzel Sanatlar Liselerinde kesintisiz piyano çalmış Fakülteye geliyor ve bir yıl ara veriyor. Bu, Sanat Eğitimine bir darbedir bence. Alanıyla ilişkiyi kesmektir adeta. Bir yıl sonra eli durmuş, yetisi yavaşlatılmış bir öğrenci ile karşı karşıya kalacağız demektir. Tabii bu, salt Müzik alanıyla değil diğer alanların da sorunudur. Önerim: Üniversitelerin ilgili Fakültelerine Hazırlık programı içine Temel Tasarım dersinin yerleştirilmesidir.

Tabii bir de olayın başarı tarafı var. Çok yetenekli, gelecek vadeden çocukları da yabancı dildeki başarısızlıkları nedeniyle kaybediyor olmamız. Kültürlü, bakış açısı geniş bireyler yetiştirmek amacımız, ama uygulanan halihazır programlarla bu gerçekleştirilebiliyor mu, ona da bakmak gerekir. Yönetmelik gereği başarısızsa ara vermek zorunluluğu doğuyor. Öğretmenlik yaşamımda gördüm ki ara verenler daha gerilemiş olarak dönüyorlar okula genelde.

Beni düşündüren ikinci husus ise yabancı dilde teke düşüşümüz. İngilizce dünya diline doğru gidiyor olabilir. Bunun kolaylığı kadar getireceği özgürlük kısıtlaması ya da yerel zenginliğin yok olması hesabına da bakmak gerekir. Çeşitlilik zenginliktir.


*YTÜ SANTAS

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 1963 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.