Yaratıcılık insan varlığı ile birlikte yaşam bulan bir olgudur. Öğrenme, merak, gereksinme, hayalgücü, sezgi yaratıcılığın baş nüveleridir. Bu nedir? Sorusu dünyaya gelen her bebeğin varlık nedenidir.
Yaratıcı düşünme; bilgi çağında, bilgi üretme ortamında yaşam bulması ve geliştirilmesi gereken bir olgudur. Önümüze konulan yığınlarca şeyin seçimine, eleştirilmesine hatta önerilmesine kadar kullanmamız gereken hele eğitimde bir süreç olan yaratıcılık, değişimin, gelişimin mimarıdır.
Başkalarının aklını, fikirlerini, deneyimlerini kullanabiliriz. Ama gerçek gelişme kendi aklımızı, deneyimlerimizi, birikimlerimizi, bilgilerimizi kullanmakla olur. Kendi aklımızı kullandığımızda çeşitlilik, çok fikirlilik, zenginlik başlar. Sıçramalar söz konusu olur. Yoksa öğretim elemanının ya da başka ulusların akıllarını, emeğini kullanmak tekrardan, yönetilmekten, onların devamı olmaktan başka bir şey değildir. Bu şekilde var olunamaz ve yaratılamaz.
Eğitimle yaratıcı düşün yeteneği geliştirilir. Bunun için;
• Eğitim felsefesi doğru seçilir, yapılandırılırsa,
• Eğitim stratejileri varsa,
• Eğitim alanı salt sınıf - atölye değilse
• Teknik donanım varsa,
• Amaçlar net ve doğru tespit edilmişse,
• İyi bir eğitim ortamı hazırlanmışsa,
• Her şeyden önce öğretim elemanı değil de öğrenci “merkez” ise,
• Merak, sorgulama, eleştirme, önerme - fikir üretme önemsenmiş, ön plana alınmışsa,
• Ders programı panel, konferans, söyleşilerle zenginleştirilirse,
• Disiplinlerarası bir anlayışla hareket edilirse,
• Paylaşımcı bir ortam yaratılmışsa, esneklik söz konusuysa,
• Sezgi, algı, bilgi birikimi, farklılık, problem çözme ve üretme, boşlukları görme, özgünlük, özgürlük, yeni yöntemler, yeni yollar deneme, tasarımlama, öngörüde bulunma, düşünme, öğrenmeyi öğrenme, okuma, araştırma alışkanlığı önemsenmişse yaratıcılık tırmandırılır.
Yaşamak öğrenmektir. Öğrenme biterse yaşam da biter. Bu bağlamda öğrenme bir gereksinmedir. İşte bu istek öğrencide uyandırılmadır. Daha doğrusu dünyaya adım attığımızda var olan öğrenme güdüsü hep diri tutulmalıdır. Öğrenme, öğretmeye çevrilmemelidir. Bu bağlamda “merak” işimize en çok yarayacak kavramlardan biridir.
Yönetim, öğretim elemanı, öğrenci üçlemesinde merkezin yeri önemlidir. Her şey ona göre organize edilmelidir. Öğretmen merkezli olmak ki bu güne kadar böyle olmuştur, dolayısıyla öğretmenin kişiliği, yaratıcılığı, tavrı, niteliği ön plana çıkmıştır. Bu durumda farklı bir kişilik olan öğrenci gelişemez. Yaratıcılığını sergileyemez. Öğretmenin-akademisyenin dediklerini yapan bir zanaatkar olmaktan ileri gidemez. El becerisi gelişir, o kadar. Halbuki çağdaş eğitimde öğrencinin kişiliği, yaratıcılığı, niteliği ön plandadır. Yani merkezdir. Artık öğretmen-akademisyen aktif, öğrenci pasif konumda değildir. Böylece sınıfta – atölyede bulunan öğrenciler bir tek kişiliğe, öğretim elamanının yapısına dönüşerek değil de, kendi kişilikleri doğrultusunda yaratıcılıklarını geliştirebileceklerdir. Öğretim elamanının kalıbında bilgi yinelemesi yerine araştırmacı yapılar ortaya çıkacaktır. “Bunu doğru çizsin, yaratıcılık sonra gelir”, diyenler eğitimi, eğitim yöntemlerini bilmiyor demektir. Doğru çizsin ama yaratıcılığını da kullansın. Biri önce diğeri sonra gelmez. Bu durumda önde gelen öğretim elemanının kendi kalıplarıdır ve bu kalıpları öğrencide yineleme isteğidir. Bu asla çağdaş bir eğitim olamaz.
Öğrenci kendinden ve kendi öğrenmesinden sorumludur. Bu sorumluluğu biz taşıdığımız sürece öğretilecektir. Öğrenme olmayacaktır.
Öğretim elemanının görevi; verimli öğrenme ortamı sağlamaktır. Öğrencinin öğrenmesine olanak vermektir. Tabii bilgilerini ve deneyimlerini gerektiğinde, yeri geldiğinde öğrenci ile paylaşmalı ve aynı paylaşımı öğrenciye tanımalıdır. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalı, öğrencinin yaratıcılığını kullanabileceği, geliştirebileceği konu ve yöntemlerle ders işlemelidir.
Yaratıcı düşünmede;
• Önce sorunun – problemin doğru algılanması
• Çok yönlü bakış – ıraksak düşünce biçiminin yerleşmesi gerekir.
• Okuma alışkanlığının olması gerekir.
• İlgi alanına uygunluk, dikkat ve duyarlılık, seçicilik önemlidir.
• Ayrıştırıcı ve birleştirici olunması gerekir.
• Algı kapasitesi önemlidir.
• Eski bilgileri yeni durumlarda kullanarak farklı çözümler üretmek, mevcut bilgilerden yeni bilgiler üretebilmek gereklidir.
• Özgür düşünebilen, kalıplarını kıran, başarısızlık korkusunu yenen birey gelişime açıktır.
• Hemen başarma isteğine gem vurabilen, süreç yaşamadan sonuç isteminde bulunmayan yaratıcılıkta başarılı olur.
• Yenilik ve özgünlük insanlığa katkıda bulunduğu sürece yaratıcılık bağlamında değer bulur.
• Yaratıcılık problem çözmek kadar, problem üretmeyi de kapsar. Farklı düşünmek ve çözüm geliştirmek gerekir.
• Başkalarının düşünmediğini düşünmek, yeni alanlar araştırmak, yeni gözlemler yapmak yaratıcılık özelliklerini taşır.
• Tek fikirde kalmamak, çok fikir üretmek ve araştırma alışkanlığı olması da yaratıcılığın gerektirdiklerindendir.
Yakınsak – ıraksak düşünme;
• Geleneksel kalıplarla ve yakınsak düşünceyle yaratıcılık gerçekleşemez.
• Yakınsak düşünce, farklı ilişkiler kurmayı engeller. Sıradan, hemen akla gelen en yakın olasılık üzerinde durulur. Yakın ilişkiyse hemen herkesin düşünebileceği bir durumdur. (Saç; lif, tel, pişmaniye tatlısı, çizgi, kalem, ip, sevgi, dokunmak, siyah, derinlik, imaj, ruh, estetik, tiksinti, jöle, güzel bir bayan, kaybedilen, asker, kaos, karmaşıklık, sabah kabusu, parlaklık, metal, boya, lüle, ahenk, süpürge, kellik, mumya, mektup, toka, Hair müzikali, Jimy Hendrix, yüzün alt yapısı, şampuan, kıvırcık, yumuşak, su, şimşir tarak, boya, fön, kadın, koku, stil,)
• Öğrencilere alıştırılan tek çözüm yolu vardır, tek doğru vardır. Bu yakınsak düşünce ürünüdür.
• Iraksak düşünce mevcut bilgiyi de kullanarak değişik yanıtlar üretilmesidir. Bunlar özgündür. Tek çözümlü değildir. Hatta tek yanıtlı değildir.
• Salt fikir bulunmakla kalınmaz. Geliştirilir. Ayrıntılara inilir.
• Iraksak düşüncede çağrışım ve ifadelendirme akıcılığı söz konusudur.
• Iraksak düşünce farklı çözümlere ulaşırken, yakınsak düşünce tek bir çözüme ulaşır. Sistem yakınsak düşünen, yaratmayan, farklı ilişkilendirmeler kurmayan, derinlemesine düşünmeyen bireyler yetiştirir. Halbuki salt bilgi tekrarı olmayan, ezber değil de farklı çözümler üretebilen, ıraksak düşünceli bireyler yetiştirmek yaratıcılık yöntemi çerçevesinde olur ki ilerlemenin, dünyadaki yerini sağlıklı almanın yolu budur. Böyle bir eğitim sistemi oluşturmaktır doğru olan.
Otoriter, öğretim elemanı merkezli eğitim sisteminde öğrenciler yakınsak düşünceden ileri gidemezler. Öğrenci merkezli eğitim yönteminde ise ıraksak düşüncenin olduğu demokratik ortamlarda standartlar dışına taşınmakta, farklı çözümlerin üretildiği yaratıcılık söz konusu olmaktadır. Diğerinde tekrar varken, bunda yenilik, özgünlük vardır.
Bilinen bilgi ve malzemeyle yeni ve özgün, daha önce düşünülmeyen fikirlerle yaratıcılık sürecine girilir.
• Aramak, rastlantısal çağrışımlara açık olmak,
• Aramak; benzer çağrışımlara açık olmak,
• Aramak; benzemeyen, benzemiyormuş gibi görülen olaylar arasında ilişki kurarak yeni bir şey yaratmak…
Sonuç olarak yaratıcı bireyde çok sayıda çağrışımlar oluşur. Olmayanda ise bilinen, kalıplaşmış, az sayıda - tek çağrışım olacaktır. Bu da herkesin ilk etapta düşünebileceği şeydir.
• Okuma, inceleme, sorgulama, eleştirme, ıraksak düşünme, zaman gerektirir. Programlar doldurulmak yerine, gereksinmelere, kişiliklere yanıt verecek şekilde yapılandırılmalıdır. Örneğin öğrenci sevdiği her şeyi kompozisyona koyuyor. Seçmek, ayıklamak, sadeleştirmek yerine dolduruyor. Bu da sistemin onlara kazandırdığı olumsuz bir özelliktir ne yazık ki.
• Gereksinme duyulan öğrenilir. İlgi duyulan araştırılır. Yaratıcılıkta ihtiyaçtan, meraktan, öğrenme isteğinden doğar. Konu, yöntem, ortam buna göre organize edilmelidir.
• Yüksek not öğrencinin hedefi olmaktan çıkarılmalıdır. Tek doğrulu sınav sistemi de çoklu düşünmeyi, araştırmayı engellemektedir. Ayrıca yanıtı yazarak, kompoze ederek vermediği için kendini ifade etme olanağı yoktur. O zaman test sistemi tartışmaya açılmalıdır. Çünkü sınavın test usulü yapılması yaratıcılığı engellemekte, yakınsak düşünceyi teşvik etmektedir.
• Aynı şekilde öğretim elemanının tutumu da yaratıcılığı engelleyen nedenlerdendir. Farklı yanıt vereni kabul etmemek, salt kendi düşündüğünü öğrencide görmek de yaratıcılığı engelleyen tutumlardandır.
Yaratıcı düşünce sorularla oluşur. Neden, nasıl, niçin, nedir, ne kadar, ne söylenebilir gibi… Bunlara yanıt aramak yaratıcı sürece neden olur. Tabii daha başka ne yapabiliriz, soruları da çeşitliliği, çok yönlü araştırmayı beraberinde getirir. Ayrıntıya girilmesini sağlar. Sürekli farklılık teşvik edilmelidir. Ancak burada daha önce edinilen alışkanlıkların yıkılması gerekir. Bu bağlamda yaklaşımlar yüzeysel ya da derin olabilir.
Öğrenme odaklı bir eğitimde, öğrencinin neyi öğrenmek istediği öne çıkarken, öğretmen odaklı eğitimde öğretim elemanının yönlendirmesi egemen olacaktır. Yani öğretmen ne isterse o öğretilecektir. Burada içlenen öğrenme isteğidir. Öğretilme isteği ise daima yüzeysel kalacaktır.
Çağdaş eğitim anlayışı kurum tarafından desteklenmediği sürece gerçekleştirilemez. Bu nedenle yaratıcılık yöntemiyle gerçekleştirilecek bir eğitim için, okulun tüm sistemleri arasındaki iletişim ve kurumun yaratıcı düşünme kültürü son derece önemlidir. Yani yöneticilerin tavrı belirleyicidir. Tabii buna katılan öğretim elemanının ve öğrencinin de davranışları önemlidir. Sonuç olarak bu bir ekip meselesidir. Paylaşarak, katılarak, severek…
29-09-2004 İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi
|