Yaratıcılıkta sezgi, algı, araştırma, bilgilenme vs. nasıl bilim ve sanatın uygulama alanları dışında aynı ise, bilim ve sanat eğitiminde de bazı yaşantılar aynıdır. Bir prof, ya da doç. kendi alanında bir araştırma yapması nedeniyle bu unvana sahip olmuştur veya özel ilişkiler böyle bir unvanı almasına yardımcı olmuştur. Sanatçıdır; uluslar arası boyutta sergileri vardır. Bilim adamıdır; yaşamı değiştirecek önemli buluşları olabilir. Ama işin içine eğitim girdiğinde, gerek eğitimci olmak, gerekse yönetici olma bağlamda farklı yetilerin, özelliklerin ve ilgilerin de bulunması gerekiyor kişisel yapıda. Yoksa o unvana sahip diye başa getirilenler, yönetime soyunanlar unvan alanındaki başarıyla eşitleneceği düşüncesinden yola çıkıldığı için o kurumu geliştirmesi konusu tartışma götürür. Sanırım bu tarz, gelişmekte olan ülkelerde daha yoğun. Yani etikete göre hareket etmek, özelliklere göre değil. Birikime, deneyime göre de değil. Tabii ideal olan branşına uygun alanda yöneticilik yapmak, orayı daha çabuk ve doğru geliştirecektir. Ancak biraz önce saydığım özelliklere de sahip olmak koşuluyla.
Eğitsel bağlamda uyguladığınız yöntem kadar, değerlendirme yapmak da çok önemlidir. Eğer yöntemleriniz bildiklerinizi tekrarlatmak ve kendi anlayışınızı öğrenciye yerleştirmek ise değerlendirme yaparken de bireysel ayrıcalıkları göz önüne almayacaksınız demektir. Bu da eğitim-öğretim olamaz.
Bilgi çağında öğrenci başta internet olmak üzere bir çok alandan bilgi aktarımı yapabilir. Bu arada uygulama alanını içeren sanat eğitiminden bir örnek verecek olursak: Teknik bilgi, ilgili örneklerle verilebilir. Örneğin lavi tekniğini öğreteceksiniz; bu, fırçaya alacağınız su ve çini mürekkebi-boya miktarının gösterilmesinden başka sanatçı örnekleriyle desteklenmelidir. Tabii daha önce yapılan öğrenci örnekleriyle de. Ancak tarz olarak, öğrenci resmine müdahale edilmemelidir. O zaman onun kişiliğine müdahale etmiş olursunuz. İşte sanat eğitimde çoğu kez yapılan budur. Teknik bilgiyi sağlam vermek yerine eleştiri dozunu aşıp öğrenci resmine müdahale etmek sanılmasıdır sanat eğitimini olumsuz olarak sarsan. Yani merkezin eğitimci-akademisyen kişide kalmasında ısrar edilmesidir gereksiz olan. Siz öğrencinin sorununu çözerseniz bu eğitim olamaz. Ona sorununu çözecek ortam yaratmanızdır eğitim-öğretim. Hatta problem üretmesidir. Bu da öğrencinin kendisine bakmasını, fikir üretmesini, kendisini yenilemesini sağlayacaktır. Ama sizin zorunuzla değil, kendi isteği ile. Burada öğretmek değil, öğrenmeyi öğretmektir önemli olan.
Tüm bunlar da kurumları düzenli maaş almak için kullanarak değil, dürüstçe çalışarak, kafa kol ilişkileriyle unvan sahibi olarak değil emekle alarak, sorumluluk duyarak, araştırma yaparak, öğrenciyi değiştirmeye kalkmadan önce kendimizi değiştirerek, söylemle eylem birlikteliği uygarlığını göstererek kısacası etikle olur. Severek olur, sayarak olur.
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.amatorceedebiyat.com/tulay/
tcellek@yildiz.edu.tr
|