Bir iki yıl önce katıldığım bir konferansta ve bir başka sempozyumda sunulan bildirilerden öğrendiklerimi aktarmak isterim. Resim bölümüne alınacak öğrencilere yetenek sınavı yapılmış. Değerlendirmelerde ön sıraları alanlar, örneğin üçüncü sırayı alan öğrenci kayıtta son sıraya düşmüş, üstelik bir kısmı da yedeğe kaymış. Bunun nedeni de yetenek sınavında son sıraları alanlar, LES sınavında yüksek puan aldıkları için kayıt yaptırma hakkına sahip olmuşlar. Yeteneği ve özellikle ilgisi tartışılacak bu gençlerle sanat eğitimi nasıl başarılı olacak? LES bilgisine sahip olabilir ama sanatsal duyarlılığa, sezgiye, algıya, görmeye sahip olmayan öğrenciler, bunlara sahip olan öğrencilerin yerine alınarak bu ülkede nasıl başarı sağlanabilir? Bu durumda LES bir kişinin bireysel farklılığını, zeka yapısını, kişilik özelliklerini test etmek için uygun bir sınav mıdır? Böylece ciddi bir problem yaratıldığı söz konusu değil midir? Kültür, bilgi gerekli. Ama bireyin tercih ettiği bilgi önemli.
Aynı durum, her alanda söz konusu… Doktora, sanatta yeterlik, yüksek lisans yapacak kişiler bir alanın ayrıntısına, özeline girmiş, girecek demektir. Artık bir özellik, bir nitelik söz konusu olduğundan değerlendirmeler de bu bağlamda yapılmalıdır. Genel anlamda değil. Askere gidecek olanla, akademik alanda ciddi çalışmalar göstermiş, gösterecek olan böyle bir sınavda ayıklanmak yerine, askere gidecek kurtarılıyor diğeri harcanıyor. O zaman tekrar dönüp bakmak gerekir LES ve benzeri sınavlara. Eğer onlara girmek devlete para getiriyorsa, bu bağlamda da gerekli görülüyorsa puan sınırlaması konulmaz. Öte yandan Akademik çalışmalara bakılır. Aynı şekilde bir arkadaşımın uluslararası ödülleri var. Ama o da yabancı dil sınavını aşamıyor. Yabancı dil gerekli. Fakat sınav içeriği yanlış. Sanat eğitimcisine sanat literatürü gerekli, banka literatürü değil.
Bu durumda, “gelişmekte olan ülke” konumundan ne zaman kurtuluruz dersiniz?
08-12-2003 / İSTANBUL
|