Yazılarım ülkemin gerçeğini taşıyor ve Sanat Eğitimcisi olarak yazılıyor. Ama resimlerim farklıdır. İşte orada insanın, insan olmanın duyumları var. Eğer soyut - somut sentezinde figürlerim varsa bunların alnında da Türk ya da Fransız yazmıyor. Bakışları, içinde taşıdığı insan olmanın onurunu, hüznünü taşıyor ya da sevincini. Her yerde yaşanabilecek göndermelerle dolu olarak. Çevre sorunu salt Türkiye de değil tüm dünyada. Bu da içimde. Yerine , zamanına göre içerik taşıyor tüm yaptıklarım. Yoksa salt Sanat eğitimcisi boyutuyla sanat eğitiminin iç sorunlarıyla kalmadan bir insanın, eğilmesi gereken, yaşadığı tüm sorunsallar ya da duygulanımlar beni ilgilendiriyor ki kendimi sınırlamadan veya dayatmalara aldırmadan, Türkçe’nin bu denli yozlaşmasından da rahatsızlık duyarak, çevre sorunlarına eğilerek bir şeyler yapmak, değiştirmek, belki örnek olmak boyutuyla yaşıyorum. Kaldı ki Sanat kadar Sanat Eğitimi de evrensel boyut taşır. Ama tüm bunlara karşın sanatın bir dayatma olarak algılamasına da dayanamam doğrusu..
Bence ferahlanılan her yerde akla gelen güzel, doğru, mantıklı oluyor çoğu kez. Evet ben evime - ki evimi severim, uykuyla aram iyi olduğu içinde yatak odama bayılırım- gittiğimde günün muhasebesini yaparım, her yerde yatakta, otururken, yerken, tüm konuşmalarımı, konuşmaları, şimdi teknoloji gereği yazışmalarımı düşünürüm. Yanıtları da beraberinde gelir. Bir de suyun başında, şelalenin sesini dinlerken düşünüyorum. Hatta bazen iyice oluşturmuşsam yazacaklarımı, unutmayayım diye hemen odama dönerim.
|