Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
Farklıydı; beklentileri, yaşama kavramsal bakışı, eğitime yaklaşımı, kıyafeti, duruşu.
Gördüklerimizin, dokunduklarımızın ötesine taşıyordu bizi, sanat eğitimini.
Çamur, alçı sınırı yoktu çalışmalarımızda. Disiplinlerarası düşünerek ilişkilendirmeler yapmalı, yaptıklarımıza felsefe boyutu katmalıydık. Anlamların derinliği, insana dair, topluma dair, doğaya dair ama asla sıradan değil.
Ezberlerimizi kırıyordu. Bize öğretilen kaide üzeri heykel anlayışı başta olmak üzere. Kaideleri kırdı zihinlerimizde.
Unutamadığım, hayatımın devrimi olan “1” isimli performansından özellikle YTÜ de kullandığım bir sözü yaşamımın her anına taşındı. “Kapı aralık...” Çok iyi anımsıyorum. Performans notlarını istemiştim, vermemişti ama zaten performanstan beni çok etkileyen bir anlam vermişti; “kapıyı aralık bırak.”
YTÜ de sürekli öğrencilerime “kapım aralık, her zaman ders dışında gelebilirsiniz.” Dedim içtenlikle.
SALT’DA sergilenen performans fotoğraflarını bilmiyordum. Maviyi çok severim. Gözüm önce mavi giysiye takıldı sonra baktım ki diğer arkadaşların yanındayım. Nasıl şaşırdım... Hakikaten müthiş bir gösteriydi. Aklımda renkli sular ve özellikle çuval var ama beni etkileyen “KAPIYI ARALIK BIRAK” sözü yaşamıma çok anlam kattı.
Okulumuz deniz kenarındaydı. Gerçekten denize bakmayı çok severim, ferahlık verir. Duvara yansıttığı filmdeki deniz için “işte Samsun’da baktığınız deniz” dedi.
Sergi boyunca ve söyleşisindeki tüm konuşmaları Samsun’daki ders konuşmasıydı adeta. Kendimi zaman zaman sanki Samsun’daki atölyede İsmail Beyi dinliyor buldum.
*
İlk defa yurt dışına çıkmıştım. Londra’daki tek tanıdığımdı. Yabancı dil kurslarına gitmiş bir ailenin yanında kalmıştım. İsmail Beyi sürekli telefonla aradım ama ulaşamadım. Bunun üzerine ev sahibinden ulaşmasını rica ettim. Önce hiç ilgilenmedi. Bunun üzerine dedim ki, “eğer İsmail SARAY hocamı bulamazsam Türkiye’ye geri döneceğim.” Gerçekten moralim çok bozulmuştu. Ev sahibim yüzüme baktı, çok fena olduğumu gördü ve İsmail Beyi telefonla arayarak buldu ve telefonu bana verdi. İsmail Beye Samsun’dan öğrencisi olduğumu söyleyerek görüşmek istediğimi belirttim. Değerli hocam dedi ki “Tülay bunlar asla böyle bir şey yapmaz, paralı olduğu için, nasıl sana bu yardımı yaptı hayret ettim ama sen bu telefonu kapat ben sana açayım ev sahibini rahatlatalım.” Telefonu kapattım biraz sonra beni aradı. Adresini tarif etti.
İlk buluşmamızda hediye ettiği kendilerinin hazırlayıp bastığı elinde son kalan “Türkçe Londra Rehberi” epey işime yaradı. Orada aldığım en güzel hediye oldu. Gerçekten çok ayrıntılı, iyi hazırlanmış bir rehber. Elimden hiç düşürmemiştim, Londra’da kaldığım sürece… Gezdiğim yerleri not almışım, çok etkilenerek… Bir kere de birlikte dolaşalım Londra’yı…
İsmail Bey bir tek Madame Tussauds Müzesini önermedi. Ben de bunun üzerine bir tek o müzeye gitmedim. Türkiye’ye döndüğümde bir arkadaşın ilk sorusu “Madam Tusso Müzesine gittin değil mi, nasıldı?” Olmuştu. İAA Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü Md. Yardımcılığı yaparken bir öğrencim Londra’ya gidecekti. O kitabı verdim. Döndü ve kitabı bana teslim ederken “çok teşekkür ederim hocam harika bir rehber kitaptı, çok işime yaradı.” Demişti.
Hocam bir akşam, önce kitaplığı olan bir kafeteryaya oradan da yazar olan bir arkadaşına götürmüştü beni. Satın aldığım, “Glossary of Art Architecture Design – Since 1945 Third Edition” isimli sözlük türü kitabın yazarı Sayın John A. Walker’ a, “thank you very much” dediğimde, hocamın eşi itiraz ederek, “thank you, Sir demelisin,” dedi. Ben de ayağa kalkıp, hafifçe eğilerek cümleyi yineledim. O kadar hoşlarına gitti ki, bana bir kitabını hediye etti. “Art Since Pop”
Hocam ve eşiyle notlarımda yazan Middlesex University olarak geçen Güzel Sanatlar eğitimi veren bir okulun yıl sonu sergisine gittik. Orası unutamadıklarımdandır. Her öğrenciye bir mekan vermişler. Küçük odacıklar şeklinde. Öğrenci o alanı istediği gibi değerlendirmiş. İsteyen duvarlarına resimlerini, fotoğraflarını asmış, isteyen mekanı olduğu gibi kullanmış, farklı yerleştirmelerle… Çoğundan çalışmalarını bastıkları kartları toplamıştım. Bir de “Van Gogh” u anlatan bir skeç sergilemişlerdi… Harikaydı.
Yıllar sonra Sayın İsmail SARAY’a sınav nasıl yapılmalıdır, anlamında bir soru sormuştum, YTÜ de Sanat Tasarım Fakültesi açıldığında. Aklımda kalan verdiği yanıt şöyleydi; “Sınavda sunulan konuya öğrenci bireysel farklılığı, kişisel özelliği çerçevesinde yanıt vermeli. Biri yazar, biri çizer, biri konuşur obje konduğunda karşısına.
• Biri gelir, gider- yürür 2-3 saniye içinde. Biri elinde bir şey taşır
- Herkes ona bakar. Olay anlattırılır, yazılır, çizilir.”
Bunun gibi, bu tarz sorulara yakın Resim-İş bölümünde okurken Kompozisyon hocamız da yaptırırdı.
İsmail SARAY sanatçı olarak da, eğitimci olarak da deryadır, muazzam bir dünyadır. Öğrencisi olmak bir onurdur, zenginliktir.
***
İSMAİL SARAY’IN DERSTE ÖĞRETİLERİNDEN
• Bir sanatçı bir işi kendi planlar, kendisi yapar.
• Sanatçı bir işi kendi planlar, başkasına yaptırır.
• Bir sanatçı bir işi planlar ama yapmaz.
YTÜ de özellikle 2. Maddeyi dersime taşıdım. Öğrencilerime “fikirler kendilerine ait olmak koşuluyla başkalarından teknik yardım alabilirsiniz,” diyordum. Nitekim bir arkadaşın oğlu “size bir şey söyleyeceğim ama hiç hoşunuza gitmeyebilir.” Diyerek anlatmıştı. Bir öğrencim onun işyerindeki arkadaşına gidip afişin bilgisayarda tasarlanmasını yaptırmış. O öğrenciyi çok iyi biliyordum, asistanımdı. Çok güzel fikirler üretirdi. Zaten eskizleri derste çiziyorlar ya da not alıyorlar sonra üzerlerinde konuşuyor, hatta bir nevi beyin fırtınası yaparak aynı konuda yeni fikirler üretiyorduk. Bana bu olayı anlatana dersimin yöntemlerini anlattım. Tek şartımın fikrin kendilerine ait olması gerektiğini her türlü teknik katkı alabileceklerini söyledim. Belli ki İsmail SARAY Bey gibi bir hocaları olmamıştı.
Modelaj dersinde beni çok etkileyen öğretilerden biri de kafamızdaki kaide fikrini parçalamasaydı. Biz heykeli kaidesiyle görmüştük o zamana kadar.
***
Ders notlarımdan: “Kaide basit bir tutumdur. Kaide gereksizdir. Bir iş-hiçbir faydası yok. Tutturma meselesi bir problem olmamalı. İş büyükse yere beton dökülebilir.”
***
Camı çok severim. Nitekim mezuniyet tezim Paşabahçe Şişe Cam Fabrikasıydı. Cam ile ilgili ders notum: “İşin içine cam girerse alttan görünümü bile halletmek gerekir. İşlemek lazım.”
***
Modelaj dersinde tuttuğum notlardan:
“Hep aynı şeyin üzerinde durdukça o şeyin değeri düşer.”
*
“Aynı anlatımdan kaçınılmalı. (Semboller)”
*
“İş yapılıyor ama gayesiz.”
*
“Kafa çalışıyor ama bir yöne itilip çalışılmıyor. Yaptığımız ve sanat eseri diye nitelendirdiğimiz şeyler bir çay yapmanın gayesini taşıyor. Daha ileri gitmiyor.”
* “Fikirler – basamaklar ve iş
Başlangıç fikriyle, bitiş fikri ayrı olabilir.”
*
Mühim olan düşündürmektir. bunun için de düşünmek gerekir.
*
Sanatçı yaptığı işle insanı meşgul etmeli. Bu meşguliyet arttıkça o işin etkisi de artar, değeri de.
*
Yaratıcı düşünce
Gözlem
*
• Problem: Fikri geliştirebilmek
• Fikir içinde formu bulma
• Anlatma – üç boyutta veya maddeye dönüştürme, eyleme dönüştürme.
Sanatta problem hiçbir zaman halledilmez. Hemen halledilen yani çözülebilen bir eser sanat eseri sayılamaz. Çünkü o hemen unutulur. Unutulmaya mahkumdur. İnsanı etkilemeyen bir sanat eseri kabul etmiyorum. Bir yapıt günlerce, aylar geçtiği halde yine hatırlanıyor, aklı meşgul ediyorsa değeri olan bir sanat eseridir. (Ağzı açık bir portre) Her şey açık, seçik görüldüğü için insanı düşündürmez. Etkisi de o kadar olur...
İşte... Günlerdir düşündüğüm hatta aylardır. Ama uygulamadığım... Gün geçtikçe inandığım ve bu nedenle bir çok şeyleri değiştirmeyi düşündüğüm........... Bunlara neden olan bu düşünceler nihayet gün ışığına çıktı... Düşüncelerim sesle ifade edildi...
Mühim olan düşündürmektir. Bunun için de düşünmek gerekir.
• Duymak değil, görmek istiyorum.
• Düşünmek, düşündürmek
• İfade... Bir korku, bir esneme, bir hayret, yemek yemek, sevinç vs..... değil
1. İfade: İç – dış
2. İfade: Ayırım
• İfade: Yüz vasıtasıyla
YOK
Mühim değil
- Ağzın açık olması
- Gözlerin kısık olması vs.
- Yüzü olduğu gibi almak
Aslında büyüklük, küçüklük, bulunduğu yer önemli. Çünkü ifade bu yönde alınacak-edilecek.
Dış görünüş mühim değil
Mühim olan iç – içindekiler belki gözlere aksettirilmemiş düşünce ve bunun hali
1- İkiyüzlülük vs.......
(Sorunlarımız)
2- Etki eden, etki edilenler
İfade
Birlik
Zıtlık
*
2
Etki eden - (etki) edilen
Portreden başka ne ile anlatabilirim? Buldum...
Büyük bir kaya parçası – Büyük bir ağaç kütüğü ve küçük taşcıklar
Batan sivrilikler
Etki edilen
Ayırım
• Zengin – fakir
• Kültür – cahil
• Şehirli – Köylü
Düşünmek – düşünmemek
Zıtlık
Sanatçı yaptığı işle insanı meşgul etmeli... Bu meşguliyet arttıkça o işin etkisi de artar, değeri de.
Önce fikir
Sonra form
Madde
Ve
Çalışma hızla
• Problem: Fikri geliştirebilmek
• Fikir içinde formu bulma
• Anlatma
Ayırım
Bilgi
Kuvvet
Düşünmek
Örn: Vali
İşçi - işveren
İnsanlar ne gibi aletler kullanıyor.
***
***
YIL 2014
İSMAİL SARAY İSTANBUL SERGİSİ
Tasarımlar: Tülay ÇELLEK
İSTANBUL SALTgalata SERGİSİ SÖYLEŞLERİNDEN
ve
SALTgalata Uzun Perşembe buluşması
25 Eylül 2014 Saat:15 00 / İSTANBUL
Perşembe buluşmasında önce kısa bir konuşma yapıp sözü bize verdi. Yaratıcılık konusuyla ilgilememde, araştırmalarımın başına almamda kendisinin çok etkisinin olduğunu söyledim.
Yaratıcılıkta çözüm yolu tek değildir. Kütahya’da yeğeni anlatmış. Bir Prof. “yoğurt sadece maya ile yapılır, maya olmazsa olmaz” gibi bir şeyler söylemiş. “Yoğurt, incir yaprağının sapındaki sütten de mayalanabiliyor, karınca yumurtalarından da.” Diye anlattı hocamız. Demek ki hiç bir konuda çözüm tek değil.
Gerek sergi açılışında gerekse Perşembe buluşmasındaki söyleşilerden kısa kısa video çektim. Bizlere çok katkısı olacak, üzerinde düşünülecek, yararlanılacak konuşmalar. Bir eğitimci olarak paylaşarak çoğaltmanın yararlı olacağına inanıyorum.
İsmail SARAY hocamızın “BİR” isimli performansından notlar almıştım. Beni en çok etkileyen cümlesi “kapıyı aralık bırak” cümlesi adeta yaşamımın felsefesi oldu. Derslerimin, yazılarımın anlamı...
KAPIM ARALIK
Merhaba,
Sevgili arkadaşlar yeni bir öğrenci yeni bir yaşam, yeni bir dünya, yeni bir birikim, yeni bir bilgi, yeni bir deneyim, yeni bir güzelliktir benim için…
İlk dersten beri zekiliğinize, yaratıcılığınıza inancım sonsuzdu, henüz sizi tanımadan… Yaşadıkça ne kadar haklı olduğumu görüyorum. İçinizde olağanüstü bir potansiyel var. Bize düşen birlikte üzerindeki külleri silkip altındaki koru - ateşi ortaya çıkartmak, yaşamasına izin vermek…
*
KAPIM ARALIK
Bu söz beni çok etkiledi....
***
Mezun olduk, ayrıldık ama hala SANATÇI, AKADEMİSYEN çok değerli eğitimci İSMAİL SARAY beyden öğreniyoruz.