Kitap dost gibidir. Seçersiniz baş ucunuza koyarsınız. Size hayaller kazandırır, bilgilerin yanında. Öğrenmenizi sağlar, merakınızı körükler, çözüm yolları sunar.
Ortaokulda Edebiyat derslerinde kitap özeti ister öğretmenler. Not alınacağı için mecburen okunur…
Lise, üniversite biter. Bir gün katıldığınız yaratıcılık seminerinde “şimdiye kadar okuduğunuz kitapların içinde sizi en çok etkileyen, aklınızda kalan hangi kitaptır ve yazarı lütfen,” diye soruluverir… Ve “size kitap aldıran nedenler nelerdir?” Diye sorulur ayrıca…
Seminer boyunca kitap okuma alışkanlığı olmayanların hayalgüçlerinin ayırımında olmadıklarını farkedersiniz… Bir türlü hayalgücünü kullanmaz, kullanamaz doyurmadığı, geliştirmediği için… Yaşı ilerlemiştir ama hala not için okuduğu kitap kalmıştır aklında, üzerine koymadığından…
Kitaplar yakılır ya rejimlerce, rejimi oluşturanlarca ya da rejimin ezberlettiklerinden nefret eden öğrencilerce… Bunu hep duymuşumdur sınavlar sonucu okullar kazanılır ve bir gün o okul biter öğrenciler kitaplarını törenle yakarlar… Ne korkunç… Gençlere bunu yaptıran sistem öncelikle sorgulanmalı… Bu nefret sadece bizim ülkemizde görülmüyor gelişmiş ülkelerde bile var ne yazık ki. Belli ki eğitim sisteminde daha bir çok problem var çözülmeyi bekleyen.
Geçmişi hayallere taşıyamazsak geleceği hayalleyemeyiz.
Hayalgücü yaratmaktır
Hayagücü çözümler üretmektir
Hayagücü gördüğünün ötesine gitmektir, merakı uyandırmaktır.
Hayagücü çizmektir
Hayalgücü yazmaktır
Hayalgücü konuşmaktır
Hayalgücü tekrarın ötesine gitmektir
Hayalgücü renktir
Hayalgücü farklı ilişkilendirmeler sağlamaktır
Hayalgücü ilişkilerdir
Hayalgücü iletişimdir.
“Hayalgücü bilgiden daha önemlidir.” Einstein
Sanat neden vardır? Bilim neden vardır?
Olaylara, olgulara, sergilenenlere, yaşananlara, görülenlere estetik kazandırmak adına olduğu kadar bir fikir, bir yaratı, bir direnişi, direnci, karşı koyuşu içinde barındırdığı için… Devam edeni, yineleneni kabullenmediği için. Gereksinmelere, sorulara yanıt arandığı için. Farklılığın, gizemin yanında olduğu için. Karşı duruşa sahip olunduğu için. Başkalarının normlarıyla çakışıldığı için. Kaygıya sahip olunduğu için. En önemlisi de merakın, hayal gücünün kuvvetliliği sebebiyle. Yaşamın anlamını aramak, sorgulamak adına… Kalıcı olmak adına. Dönüşüm, değişim adına. Değiştirmek adına da vardır bilim ve sanat.
“Söz uçar, yazı kalır.” “Beyniniz hamalınız değildir, not alınız.” Bu nedenle okumak ama bir o kadar deney yapmak, uygulamak, yazmak, çizmek gerekir. Akla gelen fikirler not alınmadığı, arkalarında durulmadığı sürece uçar gider başkalarının patenti, ödülü olur.
Okunmazsa, sinemaya, tiyatroya gidilmezse, sanat sergileri gezilmezse hayal gücü gelişemez. Çünkü sadece ders kitaplarını bellemek hayal gücünü geliştirmez.
Tarihi salt tarih kitaplarından öğrenmeye kalkar mitoloji okumazsanız insanlığın tarihi gelişimini, değişimini öğrenemezsiniz.
Coğrafya kitaplarındakilerini ezberler oturduğunuz kentin, kasabanın sınırları dışına çıkmazsanız, evinize, işinize hep aynı yoldan giderseniz dünyanın coğrafyasını öğrenemezsiniz.
Biyoloji kitabındakileri bellemenin ötesine giderek çiçekleri elinize alıp incelemezsiniz, doğayı en iyi öğretmen kabul etmezseniz tac yaprağının anlamını öğrenemezsiniz.
Beden eğitimi dersinin dışında özel olarak yürüyüş yapmazsanız sporun sağlık bakımından yararını öğrenemezsiniz. Koşmazsanız rüzgarın önemine, yaşamı nasıl değiştirdiğine, taşımacı yapısının ayrımına varamazsınız. Ve koşarken Yunan Mitolojisindeki rüzgar tanrılarına bakmalı… Alkyone, Aeolus, Boreas, Eolos ve Hermes Rüzgarın Tanrısıdır… Rüzgar haberdir. Rüzgar bolluktur. Rüzgar değişimdir… Yunan’da tanrı olmayı haketmiştir.
Matematik rakamlarını sadece toplama, çıkartmalarda kullanırsanız önünüze çıkan problemleri çözemezsiniz.
İnsanın doğasını bilmezseniz kadın sorunlarını, erkek sorunlarını çözemezsiniz.
Edebiyat dersinde okuduğunuz yazarların dışına çıkamazsanız insan zengini olamazsınız. Problemlere tek yerden, tek yönden bakar farklı çözümler bulamazsınız. Çok kitap, çok yazar insanı zenginleştirir, çözümcü yapar.
Sözcükleri sadece temel gereksinmeler için kullanırsanız, kavramlar üzerinde durmazsanız yaratamazsınız.
Resim dersinde natürmort çizmeyi salt saksıdaki çiçekler ve dalından koparılmış meyvelerin oluşturduğu ölü doğa düzeni olarak görürüseniz, buluşturma üzerinde düşünmezseniz dengenin farkına varamazsınız. Toprağın verimliliğin ayrımında olamazsınız. Meyvanın çekirdeğine kadar derinlikli bakmazsanız oradan çoğalmaya, değişime varamazsınız. Bu da anlam kadar biçim
değişimlerini sağlıklı, doğru, özgün, farklı yapmanızı engeller… Biçimleri doğru çizmek kadar yorum yapabilmek böylesine derin incelemeyi içinde barındırır.
Müzik dersinin notalarını porteden çıkartamazsanız sesin rengini, tadını farkedemezsiniz. Sesi duymanın ötesine taşıyamaz, yaratamazsınız…
Tüm bunlar duvarsız bir eğitimle, duvarsız sınıf, anfi, atölyelerde yapılır, gerçekleşir. Ama önce sizin duvarlarınızı yıkmanız, beyninizin sınırlarını zorlamanız gerekir…
Bir kitap, roman, inceleme, şiir olmazsa yaşantınızda felsefe, psikoloji, araştırma, estetik, tasarım, yaratı da olamaz.
Yaratı olmayan bir yaşam kurudur
Kitap olmayan bir yaşam cılızdır, yoksuldur
Hayal olmayan bir yaşam sınırlıdr, vasattır, renksizdir
Merak olmayan bir yaşam farklılıkların, araştırmanın olmadığı bir körlüktür.
Kulağınız vardır, duyduğunuzu sanırsınız
Gözünüz vardır, gördüğünüzü sanırsınız
Ağzınız vardır, konuştuğunuz zannedersiniz…
Görmek, konuşmak, duymak beynin, yüreğin zenginleştirildiği, sezginin derinleştirildiği, duyarlılığın yoğunlaştırıldığı zaman anlamlı olarak gerçekleşir. Sıradanlıktan çıkar.
Yaşar ve yaşatır
Yaratır ve yarattırır
Düşünür ve düşündürtür
Hayal eder ve ettirir
Merak eder ve ettirir
Çoğullaştırır, dönüştürür, değiştirir, estetize eder, yaşanır kılar, neşeli yapar espriyi, eğlenceyi, gülümsemeyi içinde barındıran ciddiyetle…
Kuru bir dal gibi değil, yapraklı bir dal gibi yaşama soluk olmayı sözcüklerle, çizgilerle ve kitaplarla yapmalı, okuyanı, bilinçli ve duyarlı bakanı bulunmalıdır.
Zihinsel yapı çercevesinde herkesin ders kitabı farklıdır. Önemli olan seçilen ders kitabından bilgileri, duyarlılığı, duyumsamaları çıkartıp yaşama ekmek ve büyüttüklerinden inşa edeceklerinin, yapılandıracaklarının, tasarlayacaklarının bulunmasıdır. Önünüze sunulanı olduğu gibi kabullenmek yerine oradan aldıklarınıza eklemeler yaparak farklılaşmak ve yaşamı farklılaştırmak elimizdedir. Yeterki kapıları başkalarının aralamasını beklemeyelim, biz açalım…
23 – 04 – 2011 / İSTANBUL
|