Yalnızlık mıdır sorunu binaların, konuşmayan duvarların etrafına konan yeşilliği de mi, eklemeli fotoğrafa o zaman. Binaların görkemi etrafıyla anlam kazansın…
Güzel olan bir şey var ki kuş figürlerini camlarında taşıyan kapılar yaklaşınca sessizce ardına kadar açılıyor, sergiyi izlemeniz için…
Julius Shulman’nın “Soğuk ve Sıcak” diye isimlendirilen fotoğraflarını gördükten sonra “sesli ve sessiz” adını koyardım sergiye… Binalarda inanılmaz sessizlik ve durağanlık var. Hatta içinde figür-insan bulunan ev içi fotoğraflarda bile düşünülen grafiksel bağlamında durukluk hakim. Müthiş bir derinlik taşıyor fotoğraflar… Belki serginin adına “derinlik” katılabilirdi. Ayrıca sıcak ve soğuk renkler ustalıkla buluşturulmuş.
J. Shulman evlere, bulutlara ve binalara grafik görsellik yükleyerek çekimler yapmış. Müthiş bir kişisellik sergileniyor her fotoğraf karesinde. Siyah beyaz ve renkli fotoğrafların dünyasında sessizce dolaşıyorsunuz sergiyle birlikte. Tıpkı siyah beyaz fotoğraflarda olduğu gibi renkli fotoğraflarda leke, açık koyu dengesi bariz bir şekilde yaşam bulmuş harika diyebileceğimiz düzlemde.
1952 – 2007 Aralığında bir sürece eşlik ediyor sergi. Mimari fotoğrafların ustası olduğu kesin. Müthiş bir dinginlik var. Ev ve çeşitli yapıların değil de başka şeylerin fotoğrafını çekseydi eminim yine birer inşa fotoğrafları olurdu her şeyi yerli yerinde olan ve size doğru akan… İnanılmaz başarılı bir grafik anlatımı var. Geometriyi de kuvvetlendirecek açık koyu lekelerle binalar etrafında ağaçları olan ama binaların ön plana çıktığı fotoğraflar rüya gibi seriliyor önünüze.
Ayrıca bazıları modelli olan ev içi fotoğrafları da dahil gerek renkli gerekse siyah-beyaz fotoğraflarda sessiz bir ses hakim. Karelerde alabildiğine perspektifsel görüntüler var. Gerçekten müthiş bir leke anlayışı her fotoğrafta, sizi içine çekiyor adeta. Zaman zaman siyah ve kızıla kaçan turuncunun yan yana durduğu fotoğraflar müthiş. Gece mavisi ve tonları üzerine görüntüler harika. Renkli fotoğraflar bile ciyak ciyak bağırmıyor, bir ağırbaşlılıkla kendilerine baktırıyorlar.
“Mavi Jay Way House, Los Angeles, 2006, mimar: Zoltan Pali, fotoğraf: Julius Shulman / Jürgen Nogay © J. Nogay web Reiss-Engelhorn-Museen to Zephyr Raum für Fotografie web sitesi” En beğendiğim, lekesine hayran kaldığım fotoğraflardan biridir.
Bu kadar başarılı mimari fotoğraflar mimarlığa ilişkin bilgiyi, birlikteliği, sevgiyi, araştırmayı, okumayı beraberinde getirir.
Guggenheim Müzesinin mimari sahibi Frank Lloyd Wright’ın en beğendiğim şaheseri şelale evi haklı övgüleri alıyor. Bu fotoğraflarda Frank Lloyd’un kokusunu bulabilirsiniz. Tabii başka mimarlar da var, birlikte çalıştığı. Ayrıca Fotoğrafçı Jürgen Nogai'yle birlikte çalışmış.
Mimari modernliğinin görüntüsü fotoğraflar Amerika sınırlarında kalmamış. Dünyada seyahate çıkarak bana kadar geldi Manheim’de. Ya da ben onlara gittim; bir ülkeyi belirleyen yerleri olan müzelerine, sergilerine, tarihine, kültürüne önem verdiğimden…
Ölümsüzlüğün fotoğrafları haklı olarak kitapta yerini almış.
İstedim ki fotoğraf yarışması organize ederken Almanya’da fotoğraf müzesine gideyim. Bilgisayardan müze yazarak araştırma yaptım. Bu adrese ulaştım; Raum für Fotografie Mannheim. Türü müze olarak geçiyor ama daha ziyade galeri yapısını taşıyor. Ya da benim beklentim büyük oldu. Fotoğraftan tek örnek değil de fazla örnek bekledim. “Bir satış mağazası vardır, kitap, kartpostal satın alırım,” dedim ama özel bir satış yeri yok. Sadece sanatçıların birer kitabı var. Çeşit sunmamışlar. Giriş 5 Eura – Avro. Pahalı. İngiltere’de müzeler daha ucuz. Üstelik bazılarına isterseniz bağış yapıyorsunuz, isterseniz vermeden girip geziyorsunuz.
Müze çağdaş ve tematik fotoğrafları tercih edip sergiliyor. Müze kalıcılığından ziyade galeri değişimini barındırıyor içinde… İngiltere’de tasarım müzesine gitmiştim orada da ayda bir sürekli değişim yaşanıyormuş yeni sergilerle ama sürekli kalıcı olan bölümleri de var.
*
Christopher Winter’in “Vahşi Yaşam” adını taşıyan sergi alanına girer girmez karşılaştığınız çocuk figürleri sanki kitapların sayfasından fırlamışlar, bir öykünün kahramanı olarak. Ve duvarlarda devam etmiş yer aldıkları tuval zemini.
Bir bölüm hayaletlerin olmuş. Gözleri üzerine delik açılmış zarif elleri dışarıda kalmış kadın figürleri hayalet örtüsü altında değil sanki sadece bir anlam yüklemesi olmuş kadına. Sanatçının hayaletleri pek kibar… Bir duvar boydan boya kadına hayalet yüklemesinin yapıldığı akrilik tablolara ayrılmış. Gerçi başka bakana korkuyu çağrıştırabilir.
Diğer duvar gençliğe adım atmış çocuğun yüzüne vurulan siyah lekelere ayrılmış. Bir odada da video sanatına yer verilmiş. Su sesi eşliğinde gençliğe henüz adım atmış çocuk ağzından yere su akıtıyor durmadan, bir çeşme misali. Çalışmanın tarihi 2009. Videodaki figürle duvardaki figürler eşleşiyor.
Çıplak erkek vücuduna tıpkı yüze sürülen siyah lekeler kullanılmış. O siyah lekelerden oldukça etkilendim…
Bir başka duvarda öykü kitaplarından fırlamış çocuklar yer alıyor. Tablonun zemininde kullanılan ağaç dalları, ağaç vücutları duvarda devam ettirilmiş. Bunu gerçekten beğendim. Resimler mekanda yalnız ve yama gibi kalmıyor. Sergilendiği alanla bütünleşip sizi o mekana davet ediyor rahatlıkla… Her tablodan bir film senaryosu üretilebilir. Sürreal ve masalsı tavırlar hakim bazı çalışmalarda.
Bir başka bölüm desene ayrılmış, ince ince dokunan çiçeklerin bulunduğu. Sanatçının iyi bir sanat eğitimi aldığı kesin. Gerek kendisi gerekse resimleri okuduğu İngiltere sınırları içinde kalamamış. Hayal gücü budur. Sizi doğduğunuz, okuduğunuz yerlerde bırakmaz.
Video, resim ve çizimlerin üçgeninde bir sergi izleniyor. Çeşitli zamanları, çeşitli konuları, çeşitli sergileri burada buluşmuş. Kısa bir retrospektif sergi izleniyor müzenin bir katında.
Not: Müzede fotoğraf çekmek yasak.
*
Not: Avrupa yazı serisi devam edecek…
Not: Gezdirdikleri için yeğenlerime ve gelinimize çok teşekkürler. Ayrıca beni arabasıyla Almanya’ya götüren sınıf arkadaşım Ayten Hanıma teşekkürler.
25 – 11 - 2010 Mannheim / Almanya
06 – 12 – 2010 İstanbul
|