Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 8.11.2010  

FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜNDE YAŞAMAK<BR>ÖYKÜNÜN FOTOĞRAFINDA YAŞANMAK…


FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜNDE YAŞAMAK
ÖYKÜNÜN FOTOĞRAFINDA YAŞANMAK…



FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜNDE YAŞAMAK
ÖYKÜNÜN FOTOĞRAFINDA YAŞANMAK…



Fotoğrafın yaşamından yaşamın fotoğrafını çekmek…

Fotoğrafın öyküsünü kuranlar, öykünün yaşamını görselleştiriyorlar. Fotoğrafın dilinde en iyi yorumlamayı Coşkun ARAL yapıyor, “sözün bittiği yerde” diyerek. Evet, fotoğraf başlıyor, böylece görmek, görü öyküleri başlıyor.

Bakana bir fotoğrafın öyküsü olmalı, başkalarına anlatacak. Bir film düşleyelim. İnsanlar o filmde kendilerinden bir şeyler bulurlarsa beğenileri katlanır. Bu bir karakter olabilir, kişiliğin bir parçası olabilir ya da bir olay örgüsünde yaşananlar olabilir. Her fotoğrafın bir öyküsü vardır. Gören bu öyküde kendisinden bir şeyler bulabilir, çağrışımlar yapabilir, anımsamalara neden olabilir, yeni öyküler yaratmasına olanak tanıyabilir, “ben olsaydım nasıl çekerdim hangi açıdan, hangi mesafeden,” diye soru sordurarak bakanı harekete geçirebilir.

Fotoğrafın öyküsünde yaşayanlar yeni öyküler salacak yaşama…

Denizle karanın ilişkisi… Bu ilişkide denizin yeri ne kadar olacak? Karanın kapladığı alan ne büyüklükte olmalı? Hangisinin öyküsü öne çıkar, diğeri yardımcı sanatçı rolünü üstlenir. Hangisi bakana bir öykü anlatacak ya da bir öykü kurgulamasına neden olacak?

Sorular, sorular, sorular…

“Fotoğrafla nasıl bir anlatı kurulabilir? Fotoğrafik anlatı nasıl bir içeriğe sahiptir?” *

“…fotoğraf, doğal olarak, görünümlerin kendi başlarına nasıl bir anlam taşıdığı sorusunu önümüze koyar.”
*

Yarışma konuları bellidir. Bu bellilik içinde farklılık yaratmaktır esas olan. Yaşama tanıklık ettirmektir fotoğrafı. İlginçliği saptamak ve sonuçta farkındalık yaratmaktır.

Seçilen kareler bir anlatı, bir öyküdür okunmayı bekleyen. Önemli olan o kare içine alınanların yeri, mesafesi, açısı, lekesi, ritmi, tonu, rengi, dengesidir. Birbiriyle ilişkisi içinde özün gözler önüne serilmesi dikkat çekecek, baktıracak o farklılığa, o estetiği, o görselliğe, o şölene… Fotoğrafın yaşamından, yaşamın fotoğrafına köprü kurmak başarısını yakalamak gerek…

“Keza, bir olayın fotoğrafı çekilmiş görüntüsü - bir fotoğraf olarak gösterildiğinde - bir kültürel kurgunun parçasıdır. Özgül bir toplumsal duruma aittir o; fotoğrafçının hayatı bir argüman, bir deney, dünyayı izah etmenin bir yolu, bir kitap, bir gazete, bir sergi çıkar oradan.” *

Fotoğraf bir ifade aracıdır. Tıpkı öykü, makale, şiir, resim, yontu gibi…

Farklı alanlardan insanların ortak çalışmalarından oluşan yapıtlar zengindir. İlginçtir, düşündürür, hayal ettirir. Fotoğrafla yarın, eleştirmenin bir kitapta buluşması müthiş bir zenginlik yaratır hayal dünyamızda. John BERGER ile Jean MOHR’ın ortak hazırladıkları “Anlatmanın Başka Bir Biçimi” isimli kitabı okurken yıllar önce yaşadıklarımı anımsadım. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesinde İFSAK’tan, fotoğraftan tanıdığım Psikiyatrist akademisyen M.T. Emin CEYLAN ile böyle bir projemiz vardı. Ben hastalara resim yaptıracaktım Doktor Bey de resimleri yorumlayacak ortak bir kitap hazırlayacaktık. Ama o dönem idareciydim hemen hiç vaktim yoktu. Hem de bu tür hastalarla çalışmaya alışkın olmadığımdan gördüklerimden etkileniyor ve çok üzülüyordum, Doktor Bey “alışırsınız,” demişti ama ne yazık ki o günün koşullarında devam edememiştim.

İnsanları kendilerine baktırmak fotoğraf yoluyla. Aynı zamanda yaşadığı, yaşanılan mekanlara baktırmak. Düşündürmek, hayal kurmalarını sağlamak…

Fotoğraf ışığın yardımıyla zamanı saptar. Zamanı durdurur. Yıllar sonra baktığımızda eklenen çizgilerle yorumlarımız, üretilerimiz daha farklı olacaktır. Zaman duracak ama çekilenlerin anlamı zenginleşerek sürecektir. Çünkü fotoğrafla dünya anlatılır.

Görmek aynı zamanda fark etmektir.

“Fotoğrafsa gözden kayboluşa meydan okumaktır.” **
Bu bağlamda olası bir depremde yerle bir olacağı söylenen İstanbul’da Sarıyer fotoğrafları depreme meydan okumadır adeta… Evet, Olası bir depremde ki dileğimiz en az zararla gerçekleşmesi deneyimlerin, bilgilerin göstergesi depremin olacağını belirtildiğine göre, bu yarışma Sarıyer’in kalıcılığını sağlayacaktır albümde de yerini alarak yıllar sonraki yaşama dair inanılmaz değerli bir belge olacaktır.

“Fotoğraf duraldır, çünkü zamanı durdurmuştur.” **
Çekilen her fotoğraf o anki yaşamı durdurur. Fotoğraf yaşlanmaz bu nedenle… Yaşam değişirken yıllar önce çekilen fotoğraflar hala gençliğini sürdürmektedir. Anıların eşliğinde.

“Cartier-Brenson için fotoğraflanan an ansaldır… Strand içinse fotoğraflanan an, süresi ideal olarak saniyelerle değil, ömrün tümüyle ilişkisine göre ölçülen, biyografik ya da tarihsel bir andır. Strand bir anın peşine düşmez; ancak, bir öykünün anlatılmasını ısrarla ister gibi o anı doğmaya çalışır.” **
Sanatçıların, bilim insanlarının, dünyaca tanınmış fotoğrafçı ve fotoğraf sanatçılarının anılarını okumak, görüşlerini öğrenmek önemlidir. İnsan çok şey katar. Baktığına bir kez daha deneyimlenmiş gözle bakar. Artık gördüğü daha farklıdır. Her insan göre değişen bakışları öğrenmek, tek kişide kalmamak bizi başkalarının gözüyle değil kendi gözümüzle değerlendirmeye iter. Çünkü çekilen fotoğraf başkalarının değil sizindir. Üç ressam manzara çizerler, aynı yere bakarak. Tablolara bittiğinde 3 ayrı resim görülür. Çünkü hepsinin deneyimi, dünyaya bakışı, yaşamın anlamını yorumlayışı farklıdır. Burada fotoğraf makinesi vardır. O makine bir yere kadar sizi bağlar. Ama aynı yerde çekeceğiniz fotoğrafta duruşunuz, ışık, seçiminiz farkı yaratan önemli unsurlar olacaktır.

“Fotoğraf zorunlu olarak gerçekliği belli bir biçimde koruma altına almayı gerektirir. Orada, dışarıda olan dünya, fotoğrafların ‘içine’ giriverir. Kafalarımız, Joseph Cornell’in yaşamında bir kez bile gitmediği bir Fransa’dan gelen ve birbiriyle uyuşmayan küçük nesnelerle doldurduğu şu büyülü kutular gibi oluyor.” ***

“SARIYER” konulu yarışmanın amaçlarından biri de Sarıyer’i dünyaya taşımak, dünyaya tanıtmaktır. Doğal güzelliğini herkesin görmesini sağlamak ve turizm bakımından bir hareketlilik sağlamaktır.

Fotoğrafı niçin çektiğiniz önemlidir. Bir yerin tanıtımı, yaşamı, kültürü önemliyse, öncelikse “SARIYER” fotoğraf yarışmasında olduğu gibi belgesel amaçlı yapılır. Deneysel fotoğrafın amacı, anlamı, görüntüsü, her şeyi değişiktir. Eklemlenen malzemesine kadar. Salt gördüklerinizle değil, farklı ilişkilendirmeler üzerinden bir kompozisyon oluşturulur fotoğrafi malzemeleri kullanılarak. Aynı zamanda bireysel yaratılarına ilişkin düzenlemelerde yapılır. Böylece belgesel fotoğrafın dışında malzemesine, amacına, anlamına kadar değişen bir başka görsel yaratılır.

“Her bir fotoğraf söz dinlemeyen ve ulaşılmaz bilinen gerçekliği hapsetmenin, onu olduğu yere mıhlamanın birer yoludur. Ya da onlar büzüşmüş, içi boşalmış, çabucak bozulan ve uzaktaymış gibi gelen bir gerçekliği genişletirler. Bir insan gerçekliğe sahip olmasa bile görüntülere sahip olabilir.” ***

“Fotoğraf herkesin bildiği, ancak dikkat etmediği şeylerle ilgilenmek için bir araçtır. Benim fotoğraflarım sizin görmediğiniz bir şeyleri temsil etmeyi hedefler.” Emet Gowin
***

Ya da görmeden geçtiğiniz birçok şeyi gösterir fotoğraf.

Fotoğrafa çok değişik ereklerle bakılabilir. Bu yazıda öykü gözünden bakılmaya çalışıldı.

* John BERGER, Jean MOHR “Anlatmanın Başka Bir Biçimi” Agora Kitaplığı
** John BERGER “O Ana Adanmış” Metis
*** Susan SONTAG “Fotoğraf Üzerine” Altıkırkbeş Yay.

08 – 11 – 2010 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 1814 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.