Atölyede öğrencilerim demişti ki, "akşam yemeğini yiyoruz, odalarımıza çekiliyoruz. Birbirimizle bilgisayarda yazışıyoruz." Bunu İstanbul dışında bir üniversitede verdiğim seminer esnasında başka öğrencilere anlattım, "olmaz böyle şey…" Diyerek. Verdikleri yanıt; "yemeğimizi yiyoruz, aynı masada oturup bilgisayarla haberleşiyoruz. Çünkü hepimizin kulağında kulaklık, müzik dinliyoruz. Müziği kesmemek için aynı masada bilgisayarla yazışıyoruz.”
Bu ülkede karikatüristler, mizahçılar asla işsiz kalmaz. Tabii para tarafını saymıyorum... Bu örneklerden çıkarttığım sonuçlardan biridir…
Komşuyuz ve görüşemeyip buradan yazışıyoruz. Önce yüz yüze görüşmeler bitti. Sonra ses sese görüşmeler sona erdi... Adı yüz kitabı-kitap yüzü olan bir yerde yüzler görülmeden yazışıyoruz, adına uygun "kitap" şeklinde...
Sonra ses teknolojik olarak devreye girdi, sesimizin tınılarından bir şeyler yiterek… Sesi çok güzel olan bir arkadaşım, “şarkı mikronla karşılaştığında yitirdikleri oluyor. CD ye girdiğinde yitim artıyor,” diye sızlanırdı ve hep çıplak sesi savunurdu…
Tene dokunma yok oldu. Yerine metal geçti, parmak uçlarımızda tık sesi olan… Ve el yazısı yok oluyor yavaşça, iletişimin çok özel kendisi olan…
İnsanın başkalarıyla, çevresiyle olduğu kadar kendisiyle de iletişimi ne çok önemlidir. Beynin elle iletişimi, yüreğin gözle iletişimi gibi… Kendimizle de iletişimi nitelikli gerçekleştirmek gerek, sonuçları, doğurdukları ona göre olduğuna göre…
Anne, baba ile çocuklar arası iletişim yavaşlıyor, duruluyor, kesiliyor… Bunda teknoloji de epey rol oynuyor… Veliler çocuklarının kendilerinden ziyade bilgisayara zaman ayırdıklarından şikayetçi. Nasıl TV izleme nitelikli olmalıysa bilgisayar karşısında vakit geçirme de nitelikli olmalı. Çocuklara bu kazandırılabilir.
Bir de bunun tersi var ya da başka türlüsü diyelim. Büyükler isteklerini hatta ahlaksızlığa varan tavırlarını çocukları üzerinden size iletmeye çalışıyor düzeyli, sağlıklı, nitelikli bir şekilde iletişimden uzak olarak…
McLuhan “dünya küresel bir köydür.” Diyor. Dünya köy kadar küçülürken iletişim ters oranlı büyümüyor. Tabii kastettiğim bilgisayar iletişimi – bilgisayar üzerinden iletişim değil… Ama iletişim demiryolu, kara yolu, havayolu ağlarıyla gerçekleşiyorken günümüzde yoğunlukla bilgisayar ağı ile yapılıyor… İnsan insana iletişim, insan bilgisayar aracılıyla iletişime dönüşmüş vaziyette. Bu durumda doğrudan iletişim sorun yaşar oldu, bu ağların ortasında.
Sanatla iletişim
Sergilerle iletişim
Müzikle iletişim
Bilimle iletişim
Ve siyasetle iletişim…
Siyasetin görevlerinden biri de uluslar, dinler, insanlar, büyükler, küçükler arası iletişimi sağlamaktır. A. MATTELART’ın “İletişimin Dünyasallaşması” kitabı, sayfa 30 da dediği gibi, “iletişimin politik etkileri de vardır: yalnızca bir noktadan ötekine uzaklığı azaltmakla kalmaz, sınıflar arasındaki uzaklığı da azalır. Dolayısıyla iletişimi etkinleştirmek, zorunlu olarak ‘eşitliği ve demokrasiyi sağlamaktır. ” Bu sözlerden sonra bu güne bakalım. İletişim kan ağlıyor olmuş, içi boşaltılan bazı güzel sözcüklerin yanında…
İletişiminiz kadar var olursunuz; sözlü, yazılı, çizili, ezgili vs. O zaman üretmeye, yaratmaya dayanırız. Sağlıklı iletişim gerçekleştirilirse yaşamla, insanla, toplumla yaratı, tasarım başlar… İletişimi tetikleyen giysilerimize bakalım. Oradan tasarıma – giysi tasarımına atlayalım. İçinde bulunduğumuz mimariye iletişim bağlamında bakalım. Mimari eğitimini ve uygulamasını yeniden yapılandıralım… İletişim bağlamında bakacağımız çok şey, birçok alan var, Grafik Tasarım gibi… İletişimin sağlıklı, nitelikli, kaliteli, farklı, güzel, ilginç olması yaptığınız tasarıma aynen yansır. O halde sihirli sözcük iletişimi yormayalım, içini boşaltmayalım.
E.H. GOMBRICH der ki, “’Sanat’ adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır;”* İşte iletişim budur…
*Sanatın Öyküsü, S. 4
Remzi K.
28 – 07 – 2010 / İSTANBUL
|