Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 11.6.2003  

ANADOLU GÜZEL SANATLAR LİSELERİNDE EĞİTİM


ANADOLU GÜZEL SANATLAR LİSELERİNDE EĞİTİM


ANADOLU GÜZEL SANATLAR LİSELERİNDE EĞİTİM

“İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi açıldı. Resim öğretmenisin Resim Bölümüne müdür yardımcısı olur musun ?” Diye öneride bulunmuşlardı .Bende branşım değerlenecek diye seve seve kabul etmiştim. İyi, olumlu başlıyor göründü her şey önce. Eksikliklerine karşın İyi başlayan her şeyin daha da iyiye gitmesi gerekir değil mi? Hayır kötüye gitti. Neden ?

İnsana verilen değer, eğitimine verilen değerle ölçülmelidir. Eğer insana doğru yaklaşırsanız eğitimine doğru yaklaştığınız içindir. O zaman o insan hem mutlu olur hem de ondan daha iyi verim alınır dünyayı güzelleştirmek adına.

Bu Lise Türkiye’nin ilk Güzel Sanatlar Lisesidir. Ancak alt yapısı tam oluşturulmadan açılıverdi Bu hep kafamı kurcalamıştır. Acaba her şeyi hazırlanıp açılsa mıydı diye. Ama o zaman da doğru yönetmelik, doğru programlar hazırlanacak mıydı ? Doğru görüşler çerçevesinde. Yoksa tam tersi olacak baltalanacak mıydı ? Hiç mi açılmayacaktı ya da yanlış bir yerde mi olacaktı? Ama her ne olursa olsun bir ön hazırlık gerektiriyormuş. O zaman doğrular saptanıp, yazılı hale getirilerek onay alınsaydı elbette ki bu günkü gerileme yaşanmayacaktı.

İşe baştan yani yöneticilerden başlamak lazım. Bir kurumun gerilemesine, durmasına ya da ilerlemesine neden olan idarecilerden. Önce insan olmak gerekir sonra idareci, eğitici, sanatçı... Bundan sonra da bir yöneticinin o kurumun bilgilerine sahip olması ilk koşul olmalı bence ki orayı amaçları doğrultusunda geliştirebilsin. Tabii o bilgiye, o donanıma, o idealizme sahipse kurum yaşadı demektir. Aksi halde geri dönümler başlıyor bu liselerde yaşananlar olduğu gibi. Düz liselerin alt yapısıyla gelenler, salt kendi çıkarları doğrultusunda hareket edenler katkıdan çok zarar veriyorlar. Hele böyle yeni açılmış üstelikte alt yapısı eksik, yapılacak bir sürü işi olan bu liselerde hiç yararlı olamıyorlar. İşte bu nedenlerle Alan Liselerine alan öğretmenleri idareci olmalılar ki bu okulların gelişmesini, tanıtımını üstlenebilsinler. Bir de kitap okuyan, araştırmacı bir idareci düşünür müsünüz? Kulağa çok hoş geliyor doğrusu değil mi ?

Öğretmenlere gelince; deneyim,okullardan mezun olmak kadar önemli. Hele ki yaşamdan uzak ezbere, tekrara dayalı, yaşayarak yaparak öğrenmekten ziyade kuru bilgiye dayanan okullarımızdan mezunsa öğretmenlerin bu okula gelebilmeleri için en az üç yıllık bir deneyime sahip olmaları gerekir. Tabii araştırmacı bir kimliğe sahip olanlar, yani yüksek lisans, doktora,sanatta yeterlik yapanlar tercih edilmelidir. Yoksa öğrencinin arkasında kalarak salt baskıyla yada tamamen boş vererek hareket edenler yararlı olamıyorlar. Bunlarda yaşanıyor.

Güzel Sanatlar Liselerinin en önemli özelliği, bu liselerle üniversiteler arasında köprü kuracak bir kurulun, Sanat Danışmanlar Kurulunun bulunması. Doğru ve sağlıklı işlemesi koşuluyla Türkiye’deki en iyi örneklerdendir. Güzel Sanatlar Fakülteleri bulunan her Üniversiten bir öğretim elemanından oluşan üst kurul birbiriyle anlaşan nitelikli insanlardan oluşmalı ki yararı yerine zararı dokunmasın. Çünkü gerçekten çok önemli bir işleve sahipler. Ancak bu kuruldan şimdiye değin yeteri kadar verim alınamadı ne yazık ki.

Derslere, özellikle sanata yönelik derslere ilaveler yapılmalı hem de özellikle kültür derslerinin içerikleri yeniden ele alınmalıdır. Çünkü çocuklar kültür dersleri ile alan dersleri arasında ilişki kuramıyorlar. Örneğin, Kimya kitaplarına renk konusu konabilir. Biyolojiye. anatomi, Fizik; ses, Sanat tarihine, fotoğraf ve sinema tarihi, özellikle de İngilizce dersine sanat literatürü eklenebilir.

Yönetmelikler, kişiye göre farklı yorumlanıyor ve standartlık adı altında ilgili kuruma hitap etmesi de söz konusu olamıyor. O halde ilgili kurumların amaçlarını ilgili kişilere doğru gösterecek nitelikte hazırlanmalıdır. ( A. Güzel Sanatlar Liselerinin yönetmeliklerini hazırladım. ) Bu da tıpkı diğer her şey gibi ilerleyeceğine geriletildi. Önerilen yönetmelikte öğretmenlere yüksek lisans , sanatta yeterlik zorunluluğu getiriliyordu. İlk çıkan yönetmelikte de doktora yapan öğretmenler tercih edilir deniyordu. Son çıkan yönetmelikte ise bunun gibi çok önemli bir madde çıkartıldığı gibi iki sınıf tek sınıfa indirilerek güzel sanatlar eğitiminin bir şekilde engellenmesine de neden olunmuştur. İşte niçin insanlar kitap okumalı, branşlarında araştırma yapmalı diyorum? Biz, bize ve sanat eğitimine yeteri kadar sahip çıksaydık belki bu kadar gerilemeye de seyirci kalmamış olacaktık. Ama dünyayı, başkalarını sorgularız üstelikte bunu doğru yaparız. Fakat bir kişiyi sorgulamayı unuturuz, kendimizi. Bu nedenle de değişim çok zor ve yavaş oluyor.

Yönetmeliğe bağlı olarak birçok sorun da ortaya çıkıyor. En büyük sorunlardan biri hazırlık sınıfında yaşanıyor. Güzel Sanatlar Liselerinin özelliklerinden biri de hazırlık yılında Temel Sanat Eğitimi dersinin olmasıydı. İlk açıldığı yıl sekiz saat ve zorunluydu. Biz bunu az bulup bakanlıktan ders saatinin artırılmasını istemiştik. Çünkü ilk yıl alınan Temel Sanat Eğitimi, daha sonra alınacak tüm derslerin alt yapısını oluşturmak gibi önemli bir işleve sahipti. Sonra ne oldu? Anadolu liselerine bağlı olması nedeniyle seçmeli hale dönüştürüldü ve dört saate indirildi. Ayrıca bir sorun daha yaşandı belirli bir süre. Orta kısımda hazırlık okuyup gelenler bir dilekçeyle üst sınıfa geçebiliyorlardı. Şimdi sınavla üst sınıfa geçebiliyorlar. Umarım değişmez diye tekrar yazıyorum. Çünkü en çok değişikliği yaşayan ilkelerden biriydi. Eğer sınıf atlamasalar bu sefer de bir şekilde İngilizce dersinde sorun çıkabiliyor. O zaman İngilizce öğretmenlerine biraz daha fazla iş çıkıyor, çıksın.

Sanat Eğitimi bireysel eğitimi beraberinde getirir. Aksi taktirde yığın eğitimi içinde hiçbir şey başarıya ulaşmaz. Bu nedenle Müzik eğitimi bire bir öğrenci ve öğretmenle yapılırken Görsel Sanat Eğitimi de en fazla 12 kişilik gruplarla ya da 8 kişilik gruplarla yapılmalıdır. Ancak bunun için de her öğretmene ayrı atölye verilmelidir. Eğer program doğru hazırlanabilirse bu mümkün olabiliyor. Aksi taktirde öğretmenler hem farklı yaklaşımlarla öğrencilerin kafasını karıştırabiliyorlar ki her öğretmen inatla öğrencinin kişiliğinden hareket etmek yerine kendi kimliğinin öğrencide devam etmesini istiyor hem de iki üç öğretmene aynı sınıf ve aynı öğrenci verildiğinde biri derse girmesi gerektiği kadar girmeyebiliyor. Bir öğretmen çalışkansa yada daha baskın kişiliğe sahipse diğerini yok edebiliyor. Yalnız bu tür avantajlar yüksek lisans vs. yapanlar için kullanılabilir.

Nasıl Anadolu Lisesi diye İngilizce öğretmenlerine on saat fazla ücret veriliyorsa bu liselerde çalışan öğretmenlere de aynı hak tanınmalıdır. Yine bu liselerin özelliği nedeniyle atölye derslerinde kıyafet rahat çalışma adına serbest bırakılabilir. Ancak bura da bir ikilem içine girerim zaman zaman. Bir ara böyle bir uygulama yaptık. Neler yaşamadık ki.. Sürekli kıyafet değiştirmeler, atölyede rahat çalışmasını engelleyecek kıyafetler. Tabii balonu çok sıkarsanız patlayıverir. Bizim çocuklarda öyle oldular. Aşırı sıkı bir ortamdan gelip serbest bir yerde şaşırıverdiler. Çoğu bunu sindiremedi. Gerçi bizlerde disiplinle despotluğu, samimiyetle laubaliliği, özgürlükle laçkalığı hep karıştırırız ya. Ama bir yerlerden başlamak gerekir. Yasaklar hiçbir zaman çözüm olmuyor.

Evet tüm bunlar nereye dayanıyor? Neden bir sürü aksaklık yaşıyoruz ve bunlar devam ediyor. İnsanı ciddiye almamız gerekiyor. O zaman insanın beyninden, yüreğinden çıkan her şey de ciddiye alınır, değer kazanır.

Bütün bu anlattıklarım devlet nezdinde ciddiye alınırsa çözümler de beraberinde gelir. Öncelikle Güzel Sanatlarda okuyan çocuklar dünya literatürünü takip edebilsinler diye Anadolu lisesi kapsamına alındı bu liseler. Ancak bu iyi niyet uygulamada Güzel Sanatlar tarafını yok etti adeta. Kendi kimliği doğrultusunda gelişeceğine Anadolu Liselerinin standartlığına yenildi. Bu olayı Atatürk’ün hiçbir devletin hegemonyasını kabul etmeyip bağımsız bir Türkiye’den yana olmasına benzetirim. Bu nedenle de Milli Eğitim Bakanlığında otuza yaklaşan bu liselerin bağımsız bir birimi olmalı artık. Başına da branşında araştırma yapan bir yönetici getirilmeli ki doğru ilerleme olsun.

YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi
Tel : 0212 259 70 70-40 hat / 2868
Fax: 0212 236 41 80
E.Posta : tulaycellek@hotmail.com
E.Posta : tcellek@yildiz.edu.tr

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 3612 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.