Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 11.6.2003  

SANAT EĞİTİMİNE DAİR


SANAT EĞİTİMİNE DAİR


SANAT EĞİTİMİNE DAİR

Bir gün, İlkokul öğretmeni olan bir arkadaşım Resim dersine girmemi rica etti. 5. Sınıfları okutuyordu. Konuyu “semt oyunları” olarak belirlemiştim. Çocuklar etrafımda ‘öğretmenim’ diye dönüp duruyorlardı. Ben de bu durumdan çok hoşnuttum doğrusu. Ama bu uzun sürmedi. Kalınca bir ses, “hocam ben çocuk muyum da mahalle oyunlarını çizeyim?” deyince “ Sende futbolu resimle “ dedim. Çocuk birden değişti. Tabii ki tuttuğu takımın golünü gösteren güzel bir resim yaptı. Arkadaşım bu çocuğun yaşının diğerlerine göre büyük olduğunu ve ilk defa resim yaptığını söyledi.

Bir gün de İlkokul ikinci sınıfa giren bir öğretmen arkadaşımın Resim dersine katıldım. Soğuk bir kış günüydü. Yanakları çillerle dolu sarı bir oğlan elleri, yüzü soğuktan kıpkırmızı kesilmiş. Ama harıl harıl resim yapıyor, bir yandan da yanındakini engellemeye çalışıyor. Çünkü yanındaki çocuk parmağı havada “öğretmenim arkadaşımıza bakar mısınız, dünyada bir tane güneş olduğu halde resim defterine bir sürü güneş çizmiş.” Güneşleri çizen çocuksa çok üşüdüğünü bu nedenle fazla güneş çizdiğini söylüyor, ama dinleyen kim?..

İlkokul öğretmenlerinin çoğu şimdiye değin Anadolu Liselerine, Kolejlere öğrenci hazırlamak adına Resim, Müzik derslerini Fen Bilgisi, Matematik dersleriyle doldurdular. Tartışmak gerekir, yaşamdan, duygudan, sezgiden, algıdan, düşünceden, yaratıcılıktan yoksun bir şekilde bilim öğretmeye kalkmak ne kadar yararlı olur? Çocukların aklında, ruhunda ne kadar kalıcı olmayı başarır? Bazı sınıf öğretmenleri de Resim dersini, Hayat Bilgisi dersinin konularına bağımlı hale dönüştürmüş. Böylece kendi de araştırma yapmaktan kurtulup, kolaycılığa kaçmış oluyor. Ama sonuçlarına bakmak gerekir. Ne kazandırıyor çocuklara? Aslında Resim dersleri kendi diliyle, kendi kimliği çerçevesinde, özgür bir şekilde ele alınmalıdır.

İlkokul yıllarımı anımsıyorum da aklımda kalan pek bir şey yok resme dair. Ev-işi derslerinde ise çocuk giysileri dikmiştik. Salt zanaata yönelmişiz.

Ortaokulda hep branş dışı öğretmenlerden Resim dersi almıştık. Ya başka derslerin konularını işledik ya haftalarca saksı çizdik ya da tartışılır kalitede tabloları tekrarladık. Sanıyorum ortaokul ikinci sınıftaydım. Bir resim dersinde öğretmen sınav yapıyordu. Tahtaya dere ve kenarındaki ağaçlardan oluşan bir tablo asmış tekrarlamamızı istemişti. Yanımdaki arkadaşın da resmi çok iyiydi. Kendisinden benim resmimi de yapmasını rica ettim. Önce yaparım dedi. Ancak dersin bitimine çok az kalmıştı hala kendi resmini yapıyor nihayet dayanamadım, hani benim de resmimi yapacaktın deyince, yapamam yanıtını aldım. O kadar kötü olmuştum ki nasıl çalışmaya başladım anlatamam. Sonuç, benim notum ondan yüksekti. Gerçi o zamana kadar her yere çizerdim ama belki de beni sanata yönlendiren en önemli olaylardan biridir. Ortaokul yıllarımda da yine bende kalan fazla bir şey yok kayda değen sanat eğitimi adına. Düşünmeye, araştırmaya yöneltilmediğimizden olsa gerek.

İlköğretmen Okulu mezunuyum. Eskiden Öğretmen okullarında Resim, Müzik, Beden Eğitimi dersleri çok önemliydi. Gerçi her yıl Resim öğretmeni değiştirmiştik ama yine de temel bazı şeyleri de almıştık.

.Eğitim Enstitüsü’nde, değerli öğretmenimiz Sayın İsmail Saray farklı malzemelerle düşünsel boyutta yapıt üretmemizi sağladı. Düşünlerimizi, duygularımızı, yaşadıklarımızı çizmekle birlikte yazıyla anlatma çabasına soktu. İşin felsefesi ön plana çıktı. Sayın Prof. Fikri Cantürk desen çalışmalarımızın dışında kişiliklerimiz doğrultusunda ilerlememiz için bizi yüreklendirdi. Siyah-beyazlarımı çok beğenirdi. Grafik A.S.D. de öğrendiklerimizi Sayın Prof. Hüseyin Bilgin’e borçluyuz. Tabii Sayın Adem Genç’te Bölümün değişmesinde önemli rol oynamıştı. İyi bir okul önemlidir. Ama ondan daha önemlisi insanın kendisidir, kişiliğidir. Araştırmacı bir kişiliğe sahip olmak her yerde insanı başarıya götürür.

Lise öğretmenliğim sırasında yaşadıklarım ise, ülke olarak Sanat Eğitimine değer vermediğimizin göstergeleriydi adeta. Seçmeli hale getirilen Sanat Eğitimi, çoğu kez gereksizdir gerekçesiyle kaldırılıveriyordu. Hala da öyle... Resim dersi yapmaya kalk-tığınızda ise; bir atölyeniz olmadığı gibi 70-80 kişilik sınıflarda 2-3 öğrencinin oturduğu sıralarda ne kadar sağlıklı ise o kadar yapılabiliyordu. Zaten iki saat süre de alabildiğine yetersiz kalıyordu. Ama bu dersi alacak çok yetenekli ve zeki çocuklara sahipsiniz. Ancak araştırma yapma alışkanlığı kazandırılmamış tekrarcı bireyler, gerçek amacınızı uygulamanıza da fazla olanak tanımıyor.

Anadolu Güzel Sanatlar Liselerine gelince... Aslında yaşam için çok gerekli ama geciktirilmiş bu liseler alt yapıları oluşturulmadan açılıverdi ve henüz kurumlaşamadı. Çok yetenekli ve zeki gençler geldi. Ama doğru olan, onlara doğru ve iyi yaklaşmakta...

Sanat Danışmanları gerek üst kurulu gerekse Lise kurulu hem özlük hakları hem de işlevleri açısından acısından kurumlaşamamıştır. Henüz müfredat programları tartışılır niteliktedir değişen dünya koşullarında, dersler tam oturmamış, ayrıca içerikleri de tartışmaya açık olmalıdır. Öğretmenlerin branşlarında araştırma yapmaları netlik kazanmamıştır. Bu okullarda çalışan öğretmenlere lisans tamamlama, yüksek lisans, doktora, sanatta yeterlik yapma zorunluluğu getirilmelidir. Neden mi? Gençlik hareketli, zeki, önü açık, almaya, değişmeye hazır. O halde öğretmeninde bu değişimlere hazır, öğrencinin gerisinde değil, ilerisinde olması gerekmez mi? Yoksa nasıl gençlere yardımcı olacak, onlara sağlıklı yaklaşacak. Kendi araştırmacı olmayan, çalışmayan, kendini yenilemeyen öğretmen nasıl araştırmacı kimlikler oluşturacak?

Yöneticiler ... Bulundukları kurumu gerileten ya da ilerletenler... Eğer o kurumun bilgisine sahipse ilerletmesi tabii ki kolay ve doğru olacaktır. Ama oraya ait değilse, kurumun durmasını ve gerilemesini sağlıyorlar. Bunu İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde yaşadık. Güzel Sanatlar Fakültelerinin dekanları, başkanları kısaca yöneticileri sanat eğitimcisidir. Doğru ve ideal olan da budur. O halde A. Güzel Sanatlar Liselerinin de yöneticileri, o okulların doğru ve sağlıklı gelişmesi adına Sanat Eğitimcisi, tabii md. yardımcıları da ilgili bölümün branşına sahip olmalıdır. Bir de branşlarında yüksek lisans, doktora,sanatta yeterlik yaptıklarını düşünün. Dünya güzele ve iyiye daha çabuk kavuşur o zaman. Ayrıca bu liselerde idari boşlukta giderilir. Eğer idareciler bu bağlamda ele alınırsa; bir an önce, sanat dersleri ön plana alınır. Kültür dersleri alan derslerini tamamlayıcı niteliğe dönüştürülür. Çünkü öğrenciler sanat ve kültür dersleri arasında ilişki kuramamaktadırlar. Alan derslerinin kapsamı da genişletilebilir. Buna benzer birçok sorun sağlıklı, nitelikli, araştırmacı, okuyan idareci ve öğretmenlerle halledilebilir. Tabii M.E. Bakanlığında bu okullara ait bağımsız bir biriminde bulunması gerekir. A. Güzel Sanatlar Liseleri ancak bu şekilde, kendilerine özgü bir statüye kavuştuklarında bir çok sorunlar çözülecek ve kendi kimlikleri doğrultusunda gelişme olanağı bulacaktır.

Gerçekten, sanat eğitimi almış idarecilere gereksinme duyuyoruz. Bu nedenle normal liselerde de “ Sanat Alanı “ oluşturulmalıdır. Bu alana gelenler de diğer dersleri zayıf olanlar değil, severek, isteyerek gelenler olmalı. Böyle bir eğitim ana karnında başlar aslında.

Yaşamak istiyorum, güzel ve iyi bir dünyada. Bu nedenle okuyor,araştırıyor,öğreniyorum. Diliyorum ki gençler bizlerden daha iyi yetişsinler. Sürekli değişen dünyayı zamanında yakalasınlar. Aynı amaçları taşıyarak kuşaklar arası çatışmayı en aza indirmek de güzel bir tavır olsa gerek.

Sonuç olarak diyorum ki, Türkiye’ de sanat eğitimi konusunda seminerler , konferanslar, panel ve sempozyumlar düzenlenmeli. Temel Sanat Eğitimi konusunda ciddi bir tartışma başlatılmalıdır.

*Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi
Tel: 0212 259 70 70-40 hat / 2868
Fax:0212 236 41 80
E.Posta: tulaycellek@hotmail.com
E.Posta: tcellek@yildiz.edu.tr
E.Posta : cellekt@yahoo.com

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2244 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.