Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 11.6.2010  

REKLAMLARIN DİLİ NEREDEN!


REKLAMLARIN DİLİ NEREDEN!


REKLAMLARIN DİLİ NEREDEN!



Yavaş yavaş yozlaştırma işkencesiyle ölüme götürülen dilimiz… Geriye biz kalamayacağız. Çocuklar reklamlardan çok etkilendiklerine göre soyumuzun devamı sayılan yeni doğumlar da kalamayacak.

Reklamlardan konulara gidelim. Neyin reklamı yapılıyor… Artık telefon-haberleşme kimin elinde? Yabancılarda… Banka reklamlarına gidelim. Artık bankalarımızın neredeyse hepsi ya da yarısı kimlerin elinde? Yabancı ulusların.

Boru reklamlarına bakalım… Yarısı yabancılarda mı ya da çıkarı yapancılarda olanlarda mı? Türk işçisine Türkçe değil, İngilizce konuşturduğuna göre…

Ve neden? Ve nerden nereye geliniyor, nereye gidiliyor?

Tabelalarda harf aralıklarına bakarken dilin bozulduğunu farketmiştim. Bunun gibi başka yerden bir başka alana ulaşıyorsunuz. Görünürde birbiriyle ilgileri yok sanki… Dil ve reklam… Aslında özde ilgili her şey…

Dünyadaki ülkelerde de birçok banka uluslararası ortaklara sahiptir. Ama bir Fransa’da İngilizce aksanlı reklam yapamazsınız. Bir Almanya’da Türkçe aksanlı reklam yapamazsınız… Aradaki fark burada başlıyor.

Reklam” ben diğerlerinden üstünüm,” der. “Ben bir taneyim” der… “Sadece ben varım ve sen benimle varsın,” der…

Sponsor çoğu kez şunu der, “parayı veriyorum ama benim dediğimi yapacaksın…” Noel babanın yeşilden kırmızıya dönmesi gibi… Parayı ödeyen kırmızı reklamlı çünkü… Ama bunu kabul etmeyebilirsiniz. Onun reklamını kendi kişiliğinizi hırpalayarak değil kişiliklere saygı duyarak yaparsınız. Bu yol da vardır…

Simitchi
Dönerchi
Arkadashy
Shile Cafe – Şile’de…

Bu mudur, reklam

Bunlar mı, tabela dili…

Bunlar mı, yaşam dili…

“Ve”miz nereye gitti?

Güzelim sesli harflerimize ne oldu?

Neden kırmızı, “kirmizi” oldu? Birilerinin dilinde “ı” olmadığı için mi? Yoksa bunu kabul edende bir şeyler eksik olduğundan mı? Ya da başka başka ilişkilerden mi?

Türkçe karşılığı kırmızı olan “red” sözcüğü de olmalı yaşamda, “kırmızı da.” Ama “kirmizi” değil…

Türkçe kadar İngilizceye ve tüm dillere saygı duymalıyız. Ülkemizde Türkçeyi harcarken İngilizceyi de harcıyoruz. Bunu kınıyorum.

Gönderiyi nasıl yapıyorsunuz? Neden böyle yapıyorsunuz?
Heyecanı nasıl sağlıyorsunuz? Neden böyle sağlıyorsunuz?
Alıcıyı harekete geçirmek neden dil bozularak yapılıyor?
Kontrol etmeyi neden dili değiştirerek yapıyorsunuz?
Dilin işlevini neden onu parçalayarak, mahvederek yerine getirmeye kalkıyorsunuz?

Bu sorulara yanıt vermek gücün hegemonyasındaki rolüne ulaşmak demektir… Ve reklam dilinin neden bozulduğu noktasına gelirsiniz… Bu sorulara verilecek yanıtlar dilin önemini gösterirken dile dair değişimde yatan nedenlerin de göstergesi olacaktır.

Sözcüklerde harfleri yutmak zaman kazandırmaz. Size yaşam zamanını kaybettirir.

Kullanılmayan sözcükler zaman içinde ölür. Farklı sözcükleri yaşama geçirmiyorsak bizim de zenginliğimiz yok olur…

Sanatın dili, dilin sanatı yaşama geçerken kendi özünde başarır, yaratır… O zaman reklamları tasarlarken yaratıcılığı kendi dilimizde gerçekleştirmeliyiz… Anlamlı olmak budur…

Kendi malımızı tüketirken kendi dilimizi üretelim…

Yaşamı anlatan, heyecanları ifadelendiren, gereksinmelerimizi gideren, bilimin, sanat ve tasarımın baş unsuru olan dil varolmanın kendisi olduğuna göre, onu-dili koruma kanunları çiğnenmek için mi yapılmış?

08- 06- 2010 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 1640 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.