Dil, insanlığın tarihsel süreçte geliştiği oranda gelişme ve değişme göstermiştir. Çünkü dil, yaşam için gerekli olan en önemli etkinliktir. Gereksinmelerimizi, duygu ve düşüncelerimizi bu yolla anlatmak kadar insanlar arası iletişim kurmanın da bir göstergesidir. Nitekim lider özelliklerinden biri de dile hakim olmak, dili iyi kullanabilmektir. Sonuçta dil insanlar arası alış verişte ortaya çıkmış bir iç gereksinmedir. İnsanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran en önemli özellik dildir. Adeta varlık nedenidir. Dil geçmişe bağdır, geleceğe köprüdür. Bu nedenle bir çok alanın da konusu olmuştur. Felsefe, mantık, psikoloji, estetik gibi...
Rasyonalistler, dilin aklın ürünü olduğunu, Pozivitistler dilin doğanın seslerini öykünmeden doğduğunu savunurlar. Humboldt’a göre de, “tek insanın her zaman bir bütünle, ulusu ile, öteki insanlarla bağlantısı vardır. Bu da dille gerçekleşir.” Croce, dilin iç-biçimini keşfetmiştir. “Dil özneldir, duygu ve hayal gücünün ürünüdür. Kavramın bireyselleşmesidir. Dilin iç biçimi estetik hayalle aynı şeydir” der. W.D. Whitney ( 1827-94) “dil toplumsal bir kurumdur”, J. Baudouin de Courtenay’de (1845-1929) “dil ruhsal bir olgudur” saptaması yapmıştır. Bu arada N. Ataç’ı da unutmamak gerekir. Düşüncenin en iyi biçimde anlatılması, Türkçe’nin yanlışsız kullanılması, yabancı sözcüklerin atılarak yerlerine en uygun Türkçe karşılıklarının bulunması – dilde yoksa türetilmesi konusunda gösterdiği duyarlılık nedeniyle.
Dil ile bilim gelişmiş, bilim de bilginin gelişmesine neden olmuştur. Düşünce dille anlam bulur, netleşir, başkalarına taşınır. Dil ve düşünce karşılıklı birbirini etkiler ve geliştirir. Dil, aynı dille yaşayan insanların bireysel ayrıcalıklarının en iyi göstergesidir. Ayrıca ulusu ulus yapan en önemli unsur da dildir. Ulusları birbirinden ayıran, kimlik kazandıran da dildir. Dış görünüşler değişebilir. Gençlik yerini yaşlılığa bırakır. Bu yılın modası gelecekte yerini başka renge başka biçime bırakır. Ancak dil, kendi özgün yapısı içinde yok olmaz ama gereksinmelere göre değişir, gelişir, dolayısıyla temel olarak kabul edilmelidir. Dil ulusun kimliği, ruhu kısaca her şeyidir. Çünkü düşüncenin dolayısıyla insanın gelişimini sağlar. Ozanı düşünelim. Koca bir romanı tek bir mısraya sığdırma marifetini gösterir.
Dil özgürlüktür ve yitirilirse özgürlük de yitirilir. Ama bir ulusta düşünce gelişirse dil de gelişir. Eğer diliniz zenginse her alanda diğer uluslardan ilerisiniz demektir. Bu nedenle dil, ulusların en önemli özelliğidir. Tıpkı bireyin önemli özelliklerinden biri olması gibi...Günlük dil, yazınsal dil, bilim dili ve sanatın dili... İşte yine dil, her şeyin göstergesi olmuştur.
Dil ulusaldır. Her ülkenin kendi özellikleri, özdeyişleri, deyimleri, şiirleri vardır. Bunlarda da güzel bir ses uyumu ve müzikal bir tavır duyumsanmaktadır. Bir başka dilde, aynı müzikalite ve anlam tam yakalanamayabilir. Belki de çevirmenler şiiri yeniden yazmak zorunda kalıyorlar. Bu durumda dil görüş çeşitliliğidir. Yeni, farklı bir dil buna katkıdır. Ancak anadilinde araştırma, ilişkilendirme önceliği söz konusu olmalıdır her zaman. Çünkü dil insana özgüdür. Bir kültür yaratma da dilden geçer. Dil gelişimi kültürün de gelişimidir.
Düşünce etkinliğinin aleti olan dil, yaratmanın göstergesidir. Dil yaşamın bütünüyle kendisidir. Toplum yaşadıkça dil de yaşar, gelişir ya da başka dillerin etkisinde yiter gider. Bu da beraberinde ulusun yok olmasını getirir. Eskiden savaşla elde edilen egemenlik, hükmetmek yerini dili yok etmeye bırakınca görülen sıcak savaşın yerini görülmeyen, gözden kaçan soğuk savaşa bırakmıştır günümüzde.
Dil, insanın iç gelişmesinden doğduğuna göre insan geliştikçe dil gelişecek demektir. O zaman ulusun gelişmesinin temel taşıdır. Toplum geliştikçe kavramlar da gelişir. Eski dil buna yetmedikçe yeni yaratımlar söz konusudur. Dil nereye giderse toplumda oraya gider. Ulusların gelişmesine bakarsak dilin nerede olduğunu görürüz. Aynı şekilde dilin nerede olduğuna bakarsak ulusun da nerede olduğunu görürüz. O halde dilimizin bu denli istilasına izin vermemeliyiz. Bu topraklarımızın istilası gibidir. Vatan bölünmez dil de bölünmemelidir. Küreselleşen dünyada yabancı dil bilmek gereklidir. Ancak bu, kendi dilini yok etmek katliamında olmamalıdır.
*YTÜ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ
KAYNAKLAR
*YTÜ Türkçe’nin Zenginleştirilmesi Kurultayı –23-24/9/1999–YTÜ Basım evi
*RİFAT M. Dilbilim ve Göstergebilimin Çağdaş Kuramları – 1990 – Düzlem Yay.
*AKARSU B. Wilhelm Von Humboldt’da Dil-Kültür Bağlantısı – 1984 – Remzi Kitapevi
*CBT
|