Teknolojik yoğunlaşmanın yaşandığı çağımızın getirdiği uzmanlık, insanın kendisine ve çevresine yabancılaşmasını sağlamıştır. Bu da bireyin haz duygusundan ve heyecandan yoksun kalarak mekanik bir yaşam ortamı içine düşmesine neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bilimsel eğitimin yanında sanatsal eğitime de dengeli bir şekilde yer verilmesi, nitelikli insanların yetişmesine ve giderek toplumun nitelik kazanmasına neden olacaktır. Duygu ve düşünceyi bir arada kullanma becerisi kazanan bir gencin sanatsal düzeyde olduğu gibi bilimsel düzeyde de başarılı olacağı kesindir.
Türkiye’de bu konuda yapılan çalışmalar ise yetersiz kalmıştır. Özellikle, İlköğretim ve Ortaöğretimde, bireyin zihinsel ve duygusal değişiminin en yoğun olduğu bir dönemde “ Sanat Eğitimi “ yetersiz kalmaktadır. Halbuki sanat eğitiminin insan için gerekli olması, bireyin doğasında bulunan yaratıcılık eyleminin gelişmesine, kişiliklerin oluşmasına ve nitelikli insan olmasına vb. katkıda bulunması okullarımızda sanat eğitimi derslerine gereken önemin verilmesini de beraberinde getirmektedir.
Ancak Türkiye’deki sanat eğitimine bakıldığında şu tablo önümüze çıkmaktadır. İlköğretim okullarında; İlkokul kısmında genelde resim-iş dersleri yerine fen,matematik dersleri yapılmakta ya da salt sosyal bilgiler dersinde işlenen konulara bağımlı, özgür olmayan bir nitelik taşımaktadır. Orta kısımda ise Resim-İş derslerine çoğunlukla başka branşın öğretmenleri girmekte, dolayısıyla sağlıklı bir şekilde yararlı olamamaktadırlar. Liseye gelince; kredi sisteminde olduğu gibi sınıf sisteminde de Sanat Bölümü konmuştur. Ancak içerik açısından yetersizdir ve bu bölüm, koşullar müsaitse açılabilmektedir. Nitekim açılamamaktadır. Açıldığında ise gerçekten bu bölüme istekli öğrenciler değil, genelde diğer derslerden başarısız olan öğrenciler devam etmektedir. Yani temelden kaynaklanan bir eksiklik var, ailede başlayan okullarda devam eden. Aileler çoğu kez çocukları çok yetenekli olsa da ya bunun farkında değiller, ya da önemsememektedirler. Dolayısıyla da çocuklarının hep bilimsel eğitimden geçmesini yeğlemektedirler. Buna ne yazık ki bir çok öğretmen de katılmaktadır. Başarı, önemli olduğu varsayılan alanda değil, kimliklere hitap edecek alanlarda sağlanır. Halbuki Eğitim sistemimiz ciddi bir şekilde sorgulanıp sanat eğitimine de gereken yer ve önem verilse, sanat eğitimi almış yöneticilere sahip olsak, dünya daha güzel, daha yaşanılır olacaktır mutlaka. Ama ülkemize bir kere daha baktığımızda okullarımızın % 99’unda resim atölyesi yoktur. Olanlarda sanat eğitimini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirecek durumda değildir. Dersler 70-80 kişilik sınıflarda üçer öğrenci oturulan sıralarda yapılmaya çalışılmaktadır. Öğretmen ise sanat eğitimcisinden çok sınıfı sessizleştirmeye çalışan bir insan konumuna düşüp 40-45 dakikada yeterli bir eğitim verememenin ezikliği içinde dersi noktalamak zorunda kalmaktadır. Okuma alışkanlığımızın az olduğu gerçeği de sanat eğitimini olumsuz etkileyen faktörlerdendir.
Türkiye’de güzel örnekler yok mu? Var tabii. Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri... Ancak onlarında bir hayli sorunları var. Henüz doğumunu sağlıklı bir şekilde tamamlayamadı, sayıları otuza yaklaşsa da. Ama yine de Güzel Sanatlar Fakültelerinin altyapısı olarak üniversite başarısı iyi bir durumdadır. Buna karşın oradaki eğitim öğretime, yaratıcılığa yönelik bazda ve eleştirel anlamda bakılırsa, yetersizliklerin ayırdına daha iyi varılıyor. Çünkü üniversitedeki sanat eğitiminin başarısı alt yapısındaki başarıya sıkısıkıya bağlıdır.
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Tel : 0212 259 70 70 – 40 hat / 2895
Fax: 0212 236 41 80
E-posta : tcellek@yildiz.edu.tr
E-Posta : tulaycellek@hotmail.com
|