Güzellikleri istemek ve başlatmak o kadar kolay ki. Önemli olan bu güzelliği devam ettirebilmek daha da güzelleştirerek. Ama çoğu kez bunun tersini yaşarız girdiğimiz süreçte. Bunun örneklerinden biri de Anadolu Güzel Sanatlar Liseleridir.
Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinde, dünya literatürünü sanatsal bazda takip etsin diye bir yıl hazırlık ( İngilizce ) okunması gerekli görülmüştür. Sistem gereği de bir kurumun içinde yer alması gerektiği için Anadolu liselerine bağlanmıştır. Ancak, Anadolu tarafı Güzel Sanatlar tarafını destekleyecek yerde belirleyici olmak gibi bir sonuç yaşatmış fakat bu da tam gerçekleşememiştir. Bu arada Güzel Sanatlar tarafı durmadan törpülenmiştir. Böylece Lise bu anlamda amacına uygun bir şekilde ilerleme kaydedememektedir. Bu çalkantının sonuçlarını da ne yazık ki öğrenciler yaşıyorlar. Özellikle bu tavır müdür atamalarında çok bariz yaşanıyor. Bu liselere genelde alan dışı müdürler atanıyor. Onlar da buraya, Anadolu Lisesinde müdür olma ayrıcalığı ile geliyorlar. Tabii bu arada Güzel Sanatlar tarafı iyice geriliyor. Lisenin eğitim-öğretimiyle, öğretmen ve öğrencisiyle kopuk bir idare, yeni kurulmuş olan bu liselerin kendi kimliğine uygun amaçlara ne kadar hitap ettiği tartışma götürür. Hele şimdi sınavla atanan müdür Güzel Sanatlar eğitiminin bilgisine ve deneyimine ne kadar sahiptir? Dolayısıyla oradaki eğitime-öğretime ne denli olumlu katkısı olabilir. Tabii idareci olmanın ilk koşulu dürüst bir insan olmak ve organize yapabilmektir. Ama en önemlisi de bilgiye sahip olmaktır. Tabi ki yüreklerini koltuklarına düşürmeyen, yüreğinin gözü ve kulağı olan yöneticilere gereksinmemiz var. Değişim güzeldir. Ama sürekli ve gereğinden fazla sık olması hep ileriye değil, gel-gitlerle dolu olması nedeniyle içinde bazen de olumsuzluğu barındırıyor.
Bunun en önemli örneğini Temel Sanat Eğitimi dersinde yaşadık. Önceleri herkes hazırlıkta Temel Sanat Eğtimi okudu. Sonra Temel Sanat eğitimi sınavı kondu, başaranlar hazırlık okudukları gerekçesiyle bir üst sınıfa geçirildi. Daha sonra sınav da kaldırıldı. Velinin dilekçesi yeterli görüldü. Sonra tekrar kondu. Bu arada kuruluş aşamasında 8 saat ve zorunlu olan Temel Sanat Eğitimi Anadolu Lisesi olduğu gerekçesiyle standartlık adına 4 saate düşürüldü ve seçmeli hale dönüştürüldü. Halbuki Temel Sanat Eğitimi lisede göreceği sanat eğitiminin ABC sidir, alt yapısıdır. Bu nedenle de çok önemli ve gereklidir. Bırakın 4 saati 8 saat bile yetersizdir ve biz bunu Bakanlığa önerdik. Bir yere kadar standartlık ve merkeziyetçilik önemli olabilir. Ama bu, kimliği eritecek, yok edecek boyuta taşınmamalıdır. Madalyonun diğer yüzüne gelince; İngilizce bilen öğrencide İngilizce dersindeki tek tip öğretim sistemi içinde yeteri kadar değerlendirilemiyor. Onlara bireysel farklılıklar nedeniyle ayrı program uygulanabilir. Öğrenci sayısının az olması bunun için gereklidir işte. Mutlaka bir çözüm üretilmeli ki öğrenci harcanmasın. Ayrıca birinci yıl geçip kalmada belirleyici olan İngilizce dersidir. Halbuki baraj olması gereken Temel Sanat Eğitimi olmalıdır. Çünkü bu, alan okulu olmanın bir özelliğidir.
Bu arada, oradaki her öğretmen böyle bir lisede çalışmanın bilincinde olmalıdır. İngilizce öğretiminin içine sanat, sanat literatürü yerleştirilmeli, çeviri için sanat kitapları tercih edilmelidir. Çünkü çocuklar sanat dersleriyle kültür dersleri arasında ilişkilendirmeye gidemiyorlar. Bu nedenle Kimya dersine renk, Fizik dersine ses, Biyoloji ders programına anatomi konuları eklenmelidir.
Önemli bir sorunda amaçlarında yaşanıyor. Bu liselerin özellikle Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuarların bulunduğu kentlerde açılması öngörülmüştür. Çünkü bu tür fakültelerin alt yapısını oluşturmak için amaçlandırılmıştır. Ancak Türkiye’de sanat eğitimi normal devlet liselerinde kaldırıldığı yada yeteri kadar önemsenmediği için bu konudaki eksiklikte Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinden beklenir olmuştur. Yani sanat eğitimi almış yöneticilere, doktorlara gereksinme duyulduğu için. Bu nedenle bu okula gelen öğrenciler kafaları doldurulmak ve amaç karmaşasına sokulmak gibi bir durumla karşı karşıya kalmışlardır. Halbuki her normal devlet lisesinde Sanat Alanı kurulsa, buralardan mezun çocuklar sanat eğitimi almış değişik meslek gruplarına gidebilseler ne iyi olurdu. Ancak bununda araştırmasına girdiğimizde bu liselerde ya Sanat alanı açılmamış yada genelde diğer dersleri zayıf öğrenciler bu bölümü tercih etmekteler. Halbuki bu alandaki bilinç çok önceleri başlatılsa böyle olumsuz sonuçları yaşamayız. Eğitim anne karnında başlasa, her çocuğun doktor olması düşünülmese, bireysel farklılıkların ayırdına zamanında varılsa daha mutlu olmaz mıyız? Dünya daha güzel olmaz mı?
Tabii tüm bunların sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için artık MEB da Güzel Sanatlar Liselerinin bir birimi, Genel Müdürlüğü olmalı ki kendi kimliği doğrultusunda nitelikli, sağlıklı ve amaçlarına uygun bir şekilde gelişebilsin.
( İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi eski Resim Bölümü Md. Yardımcısı ve Resim öğretmeni )
* YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi
tcellek@yildiz.edu.tr
|