Bir gün belediye otobüsünde giderken liseli öğrencilerin kendi aralarında yüksek sesle konuştuklarını dinlemek durumunda kalmıştım. Müdürleri teneffüste kollarına yapışıp, “Senin baban ne iş yapıyor?” diye sorar, örneğin aldığı yanıt “inşaatçı” ise getir birkaç torba çimento dermiş. Yani babalarının mesleğine göre malzeme istermiş. Belirli süre sonra durumu fark eden öğrenciler, “babamız emekli” demeye başlamış. Bunu kahkahalarla anlatıyorlardı birbirlerine, ama bana da ilham vermiş oldular.
Oldum bittim para işlerinden nefret ederim. İAGSL de idareci olduğum halde ne yapıp edip para işlerine karışmamıştım. Ama bu, biraz kafama yatmıştı. Araştırdım. Babası kumaş fabrikasında çalışan bir öğrenci buldum, resim bölümünde okuyan. Son derece çalışkan, dürüst, saygılı bir genç. Odama çağırdım, “Kızım bak sen resim bölümündesin, natürmort için kumaş gerekli. Babana söyle defolu malları bize yollasın, kullanalım.” Dedim. “Peki” dedi ve en kısa zamanda da defolu kadife perdelik kumaşlar geldi. Belirli bir süre sonra kumaş yetmedi, yeni konular yeni düzenlemeler nedeniyle. Tekrar çağırdım. “Bak kızım sen de gördün, biraz daha kumaşa ihtiyacımız var. Baban kötü, kullanmadıkları, defolu kumaşları göndersin, atölyelerde biz kullanalım.” Öğrenci dedi ki “Ama babam iş değiştirdi.” “Olsun yeni fabrikanın mallarını getir sende kızım” dedim. Önce duraksadı sonra bastı kahkahayı. Öğrencinin ciddi olduğunu biliyorum, çok şaşırmıştım. Israr edince aldığım yanıta ben de kahkahalarla gülmeye başladım. Çünkü “babam bira fabrikasına geçti” demişti de. Evet, babası muhasebeciydi. Düşünsenize kasa kasa bira bağış geliyor, hem de MEB okullarına. Artık ben yer beğenmeliydim dünyada. Ama anımsadıkça hep gülümserim
KİTAP
Yıllar önce Yeşilköy’de Uluslararası bir kitap fuarına gitmiştik. Yeni açılan Sanat ve Tasarım Fakültesine kitap almak için. Bir ara lavaboya gittim. İçerisi kalabalık. Bir sürü kız öğrenci para topluyorlar aralarında. Çok duygulandım. Kitap almak için herkes cebindeki tüm parasını veriyor. “Aferin gençler” dedim içimden, “Kitap için işte böyle fedakarlık yapılır.” Para toplama işi bitince kim almaya gidecek diye soruldu. Biraz şaşırdım. Sürekli birbirlerinin üzerine atıyorlardı. “Tamam” dedi biri, “Ben gidiyorum. Sigarayı almaya…” Donmuş ve tüm takdirlerimi geri almıştım içimden….
BİZİM TELEVİZYON RENKLİ
Televizyon yeni çıkmıştı. Tabii ki siyah beyaz. Ama bir gün dayımın kızı bizim televizyon renkli dedi. Şaşırmıştım. Meğer kavga sahnelerinde anneannem, “Vah vah yavrum sarardı, eyvah morardı bak” diyormuş.
Not: Bunları beni çok üzdünüz, güldürün biraz diyen sevgili Şakir ÖZÜDOĞRU için yazdım
|