Tasarlayan işli, tüketen işsiz…
Tasarlayan mutlu, tüketen mutsuz…
Tasarlayan kalkınmış ülke insanı, tüketen gelişmekte olan ülke insanı…
Tasarlayanlar hedef kitlelere, tüketicilere, beğenilmeye gereksinme duyarlar… Eğer siz de tasarlamaya kalkarsanız diğer tasarlayanın ekonomisini, gücünü, beğenirliliğini elinden almış olursunuz…
Tabii ki eğitim şart. Ama bir sınırı olarak… Nedir bu sınır? Tasarlayanları anlamayı, beğenmeyi, almayı, tüketmeyi içerir. Bu sınırı geçerseniz yani önünüze konulanı beğenme tavrınız kabullenmenin ötesine geçerse, çeşitlilikte seçme özgürlüğünüzü! aşarsa sorun başlıyor demektir.
Eleştirel bakmaya kalkarsanız, “ben olsaydım ne yapardım, nasıl yapardım” sorularını sorarsanız, yaratmayı yaşama sermeyi gerçekleştirirseniz başkalarının gücüne ket vurmaya başlarsınız, varlığınız adına… Bu yaşamın her alanında tasarılarını, yaratıcılıklarını sergileyeler için sorun olmaya başlar… Hemen çok koldan, her yönden bunun önüne geçme çalışmaları başlar…
Bunun için neler yapılıyor?
Pazarlama alanları açılır. Nerelerde? Çeşitli, çoklu, içe ve dışa dayalı nedenlerden geri bırakılmış ve gelişmekte olanlara, merdiven basamağının ilkinde durdurulmuş ülkelere alışveriş mağazaları açarsınız, çok uluslu olan. Böylece tasarladıklarınızın tüketilmesi, alınması, beğenilmesi için birçok alan açmış olursunuz…
O zaman ne olur?
Sadece alışveriş mağazaları olan, durmadan yenileri açılan bir ülkede onu alacak güç kalmaz. Çünkü iş sahaları açılmamıştır. İnsanlar beğenilerini beslemekten önce karnını doyurma yoluna, telaşına girer.
Bunun çözüm yolları yaşanan ülkede gerçekleşmezse, dünyadaki ülke birleşimlerinin arasına alınma planları hep güncel kalır. Ülkemizde iş bulamayanlar oralara serbestçe gidip iş olanakları içine girme hayalleri kurarlar. Tabii buralarda yıllarca kapı önlerinde bekletirler. Neden kendi vatandaşı, ırkdaşı varken başka ülkenin insanına öncelik tanısın?
Aslında bu çözüm mü veya tek çözüm mü?
Her ülkenin özelliği vardır, her insanın özelliği olduğu gibi… Bundan hareketle iş sahaları yaratmak mümkündür… Ülkenin geleneksel özellikleri dışında topraklarında yetişenler vardır. Bunları işleyecek atölyeler, fabrikalar açılır, varsa ekleme yapılır, sayıları çoğaltılır…
Ülkenin farklı özellikleri, nitelikleri, yetenekleri olan insanları vardır. Bu özelliklerden hareketle yeni iş sahaları açılabilir. Atölyeler gerçekleştirilebilir… Yıllar önce oturduğum bir semtte hanımları toplamış o dönem moda olan makrame örmeyi, seramikten çiçekler vs. yapmayı öğretmiştim. Satışa başlamışlardı. Hatta daha sonra aralında ülke dışına da yollamaya başlayanlar olmuştu. Evlenen bir genç kızımız ev mobilyasını bu satıştan elde ettiği parayla almıştı. Bu çok küçük bir örnek…
Büyük yönetimler ülke çapında üretmeyi, kalkınmayı, yetenekleri ve iş gücü değerlendirmeyi çok iyi yapabilirler. Bunun için dürüst olmak, ülkemizi sevmek, öncelikle şahsi çıkarlarımızı değil, ülke çıkarlarını düşünmek yeterlidir… Ülkenin ilerlemesi aslında bizim de, bireyin de ilerlemesidir.
26 – 02 – 2010 / İSTANBUL
Dosya adı: tasarislissiz
|