OTOBÜSTE...
Makine Fakültesinde okuyup bu alanda yüksek lisans yapan Eser Koryürek konuşmayı kalemiyle gerçekleştiren bir sessiz-sesli arkadaşımız… Bizler konuşuruz, o toparlar senaryo haline sokar…
Ve kısa film projemize katılan değerli öğrenci arkadaşlarımızla yazışmalarımızdan…
Beynimizi, yüreğimizi unutmadan yaşamak… Böylece geliştirmek, değiştirmek ve dönüştürmek yaşamı…
Hoca: Öğrenci otobüsünde yolculuk eden tek öğretim görevlisidir. Yıllarını, bir türlü benimseyemediği eğitim öğretim sistemi içerisinde kendi sistemini oluşturabilmek için harcamış idealist, hassas bir eğitimcidir. Öğrencilerin, eğitim sisteminin bir parçası değil merkezi olduğu fikrini benimsemiş ve hayata geçirmeye çalışmıştır. Ona göre öğretimcinin asıl görevi öğrenciye ders anlatmak değil, öğrencinin dersi anlamasını sağlamaktır. Eğitim sistemiyle ilgili bu farklı ve muhalif duruşunun bir sonucu olarak okula öğrenci otobüsüyle gitmeyi tercih etmiş, bu sayede öğrencilere daha yakın olacağına ve onları daha iyi anlayacağına inanmıştır. Hassas ve heyecanlı kişiliği nedeniyle kaçırılma olayından en çok etkilenenlerden biri olacaktır.
Korsan: Otobüs korsanı yıllarını eğitim öğretim sisteminin çarkları arasında öğütmüş kısmen başarılı ama oldukça şanssız bir öğrencidir. Okul hayatı boyunca başarılı olmak için elinden geleni yapmış olsa da hocalar tarafından bir türlü anlaşılamamış ve haksızlığa uğramıştır. Bu eyleme sebep olan şey de haksız yere bir dersten kalması ve okulunun uzamasıdır. Hem oldukça duyarlı hem de son derece katı bir kişiliği vardır. Değişken kişiliğini kontrol etmekte zorlanması zaman zaman mantıksız davranmasına ve başını derde sokmasına sebep olmaktadır. Sebepsiz yere kimseye zarar vermeyecek bir karakteri olan bu genç haksızlığa uğradığını hissettiği anda ise karşısındakinin canını yakmaktan hiç çekinmez. Kaçırma olayı tamamıyla kendi iradesi ve kontrolünde başlamış olsa da olayların gelişimi hiç de istediği gibi olmayacaktır.
Fotoğrafçı: Otobüste yolculuk eden öğrencilerden birisi gazetecilik okuyan bu gençtir. En büyük hobisi fotoğraf çekmek olduğundan makinesini hiçbir zaman yanından ayıramaz. Ona göre bir fotoğrafçı evden ayakkabısız çıkabilir, ama makinesiz asla. Bunun yanında okul gazetesinde gönüllü olarak çalışmakta ancak hocalarına göre gelecek vaat etmemektedir. İstemeyerek de olsa dahil olduğu bu kaçırılma olayı aslında yıllardır yakalamayı beklediği o bomba haberin ta kendisidir. Yıllardır “Çekme, çekme” nidalarına alışmış olduğundan korsanın “Çek ulan çek, bu otobüste olanları herkes görsün” sözleri kendisini oldukça mutlu etmiştir. Kaçırma olayının her anında fotoğraf çekmekte ve bu fotoğraflara kendince manşetler bulmaktadır. Kaçırma olayından en kârlı çıkacak kişilerden biridir.
Yönetmen: Sinema sevdası yüzünden yedi senedir mezun olamamış bir mühendislik öğrencisidir. Üye olduğu sinema kulübünde çeşitli film çekimlerinde yer almış ancak strafor (köpük) tutmaktan öteye gidememiştir. Buna rağmen kendini geleceği parlak bir yönetmen olarak görmekte ve kendince çalışmalarına devam etmektedir. Tek başına yazdığı senaryolar ve çektiği tek kişilik filmlerle katıldığı yarışmalarda ise“Tüm katılımcılara teşekkür ederiz” cümlesi içindeki “tüm katılımcılar” dan birisi olmaktan öteye gidememiştir. Her şeye rağmen yılmamış düşünmeye ve üretmeye devam etmiştir. Bir gün çok iyi bir fikir yakalayıp başarılı bir film çekeceğine inanarak kendini avutmuştur. Bu kaçırılma olayını sinema kariyerinin dönüm noktası olarak görmektedir. Bu olaydan esinlenerek çekeceği filmle tüm ödülleri toplayacağını düşünmektedir. Kaçırılma olayı boyunca sürekli otobüs içinde gezinip kendince uygun açı ve kadrajı yakalamaya çalışır.
Şoför: İki yıldır okul servisinde çalışan şoför oldukça renkli bir kişiliğe sahiptir. Hayattan beklentileri ve hayat içinde kendine biçtiği rol çok farklı olsa da yaşantısını bir türlü tekdüzelikten kurtaramaz. Paraşütçülük, tırmanış gibi heyecan verici sporlara ilgilidir. Askerliğini paraşütçü birliğinde yapmıştır ve hayatının en heyecan verici anlarını bu dönemde geçirmiştir. Askerden döndükten sonra yaşantısı normal bir insanınkinden farksız olmuş ancak o hayatı sorgulamaya hep devam etmiştir. Ona göre insanın cevap bulması gereken en önemli soru bu dünyadaki varlık sebebinin ne olduğudur. Tüm bu sebeplerden dolayı Robert De Niro’nun Taxi Driver filmini çok sevmekte ve kendini o filmdeki taksi şoförü karakterine oldukça yakın görmektedir. Başından sonuna kadar kaçırılma olayından memnun kalan tek kişi de odur.
Entel: Kaçırılma olayı esnasında korsan tarafından bayan gıcık olarak da adlandırılan İngiliz dili ve edebiyatı son sınıf öğrencisidir. Eğitim sisteminin kusursuz bir ürünüdür. Entelektüel bir şahsiyettir. Her konuda bilgi sahibi olan; okumayı, ezberlemeyi ve hayatının her dakikasında bu bilgileri sergilemeyi seven bir yapısı vardır. Her şeyin doğrusunu bildiğinden, insanların ağzından çıkan her yanlış cümleyi düzeltmeyi de kendine görev edinmiştir. Kaçırılma olayının başından sonuna kadar memnuniyetsiz bir tavır içinde oluşu ve korsanın ağzından çıkan her yanlış cümleyi düzeltme çabası başına dert açacaktır.
Dizüstü: Bilgisayar mühendisliği bölümünde öğrenci olan bu karakter kendini dış dünyadan büyük ölçüde soyutlamış ancak yine de gerçek hayatla bağlarını tamamen koparmamıştır. Çocukluğundan beri bilgisayarlara meraklı olduğundan bu mesleği seçmiştir. Günlük hayatının önemli bölümünü bilgisayarlarla geçirmektedir. Ona göre bilgisayarlar insanlara kıyasla daha güvenilir ve dürüsttür. En azından hata vermeyi, yani bir yanlış yaptığında ya da bir görevi tamamlayamadığında hatasını kabul etmeyi bilmektedir. Bu fikirleri sebebiyle insanlarla ilişkisi biraz azalmıştır. Her gün yolculuk ettiği otobüste bile doğru dürüst tanıdığı biri yoktur. Kaçırılma olayı boyunca korsanın isteğiyle tüm konuşmaları bilgisayarına dökmektedir.
***
Merhaba,
Sen bir harikasın Eser… Karanlık güne ışıksın gerçekten...
Arkadaşlar Eser gibi kendimizi ciddiye alalım lütfen ve toplanalım...
Sevgiler
Tülay ÇELLEK
***
Eser Koryurek
gtiafilm@yahoogroups.com
Perşembe, Mart 20, 2008 11:35
Konu} [gtiafilm] Karakterler
Merhaba arkadaşlar. Bir süredir e-postalarıma bakamıyordum. Öncelikle Burak’a geçmiş olsun diyorum. Kısa sürede daha iyi olursun umarım.
Tülay Hoca’m, son görüşmemizde senaryodan önce filmdeki karakterlerle ilgili onları kısaca tanıtan yazılar istemiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Şu ana kadar çıkardığımız karakterlerin özellikleri ve kısa hikayeleri ekteki dosyada.
Şöyle bir göz atalım arkadaşlar, uygun olduğumuz bir günde de bir araya gelip biraz daha üzerlerinde konuşuruz diyorum. Hoşça kalın…
***
Merhaba,
Burada sessiz film mi oynuyoruz arkadaşlar... Haydi, ben uyuyacağım siz hareketli olacaktınız hani...
Sevgili Eser askerlik durumun ne oldu?
Üniversiteye geldiğinde bana uğrarsan sevinirim. Çünkü görme engelliler için kitap - yazı okuyacağım bilgisayara bir şey yüklenmesi gerekiyormuş buradan da okumayabilirmişim. Yardımcı olursan çok sevinirim. Teşekkürler...
Gelelim filme... Sınavlar bitmedi mi, daha...
Bir tipi de sınav genci yaparız... Hayatı sadece abcde olan...
( Daha önce düşünmemiştim, yazarken birden aklıma geldi fena değil sanki )
Sevgiler
Tülay ÇELLEK
***
Merhaba,
"İlk filmimiz Japonya'ya gitti, uluslararası bir yarışma için..."
İFSAK'da film kurslarına gitmiştim. Kursun sonunda Gülhane parkında deneme filmi çekildi. Konu "kırmızı çantanın çalınması…" O gün sadece bende vardı, kırmızı çanta. Zorunlu olarak baş artist oldum. Ama beceriksizliğim yüzünden aynı sahne defalarca çekildi. Bu arada Gülhane parkındaki tüm ahali başımıza toplantı… Kafeslerinin kapıları açık olsaydı eminim hayvanlar bile gelirdi izlemeye, çünkü aynı sahne yüz kere çekildi neredeyse. Kurs yönetmeni küp olmuştu. Yüzüne bakamıyordum korkudan, dayak yiyeceğim diye...
Neyse sonunda deneme filmi bitti…
Yazın memleketim olan Gerze'ye gitmiştim. Bir de misafir bir arkadaş getirmiştim. Gerze deniz kenarında şirin bir kasabadır. Deniz kıyısındaki her toprak parçası çay bahçesi olmuştur. Ve tabii tur yollarını da unutmamak gerekir. Bir akşamüzeri o yolları arşınlarken arkadaşımla, bir grup çıktı karşımıza. Gençlerden biri öne çıkarak, "sizi İstanbul'da Gülhane parkında film çekerken izledik. Merakla bekliyoruz filminiz ne zaman piyasaya çıkıyor, arkadaşlarla izlemek için sabırsızlanıyoruz," diyerek... Dondum kaldım. "Dünya ne küçük ve ne demeliyim," diye düşünürken arkadaşım imdadıma yetişti. "Filmimiz yarışma için yapılmıştır. O nedenle Japonya'ya yollanmıştır..."
O yaz gençler her akşam önümüze çıktılar ve yerlere kadar eğilerek saygıyla, hayranlıkla geçtiler yanımızdan...
Hep gülümseyerek anımsarım o yazı...
Sevgiler
Tülay ÇELLEK
***
Eser Koryurek
gtiafilm@yahoogroups.com
Salı, Ocak 22, 2008 20.17
Konu: [gtiafilm] İlk film
İlk filmimizi henüz biz de izleyemedik : ) Ham kayıtlar yönetmen arkadaşımızdaydı. Montaj yapmamıştık zaten.
İlk kısa film web üzerinde bir yerlerde var ise izleme sansımız var mı?
md
***
Merhaba,
Bu yapılan ve çok tutulan bir espri. Kıvamını yakalayabilirsek olur. Onur'u o halde hayal ettim. İyi yapar gerçekten.
Aynı şey rüya için de yapılır... Ama sonunda bir şaşırtmaca var, iyidir...
Acaba tüm bunlar yani kaçırılan otobüsün içinde olanlar esnasında uyusam mı, en arkada... (Kaytarıyor olabilir miyim? İnanın bilemiyorum. Diğer senaryo da canıma okuduğunuz, yükü bana attığınız için şimdi kıvıralım mı acaba, az -kısa rol için)
Bu arada Nabi Süheyla'dan niye ses yok? Emektar arkadaşlar sesinizi duyalım...
Sevgiler
Tülay ÇELLEK
http://www.tulaycellek.com
***
Eser Koryurek
gtiafilm@yahoogroups.com
Salı, Ocak 22, 2008 04:47
Konu: [gtiafilm] Film2'den Bazı Bölümler
Onur'un "SON" ile ilgili bu fikri benim hoşuma gitti. Üzerinde konuşabiliriz...
Onur Küçükyıldırım
Öyle değil de biraz sıyırık 1 tip olduğundan dolayı garip gözlerle
bakılan bir tip olabilir. Zevkleri arasında da film projeleri
hazırlamak olabilir. Kimse bunun senaryolarını filan ciddiye almaz. Ama
filmin sonunda aslında bu filmin onun senaryosu olduğu ve filmde de
hem oyuncu hem de yönetmen olduğu anlaşılır. Onun için de mesela
filmin son dakikasında kalkar ayağa, “keeess. Baştan alıyoruz, şurası
şöyle olsun,” falan gibi bir şey yapar. Tabii seyirci de dumur olur: p
Nasıl?
Onur (Rahat)
***
Ocak 20, 2008 12:14, Eser Koryurek
Ekte filmimizden bazı sahneler var arkadaşlar. Fikir paylaşımına da yavaş yavaş başlayabiliriz. İlk filmimizde olduğu gibi herkes kendi karakterinin hikayesini oluşturup guruba gönderirse senaryonun genel çerçevesini de oluşturmuş oluruz. Kolay gelsin...
Eser KORYÜREK
***
Otobüs korsanının derdini anlattığı sahne (Korsanımız bir hocaya gıcık olduğu için otobüsü kaçırmıştı. Yolculara hocayla arasındaki meseleyi anlatıyor.)
Korsan: Bu şimdi dönem başında bize, ortalaması 50 olan benim dersimi geçer demişti. Biz de ona göre çalıştık. Sonra bir baktım sınıf ortalaması 70 olmuş. Finalden önce diyor ki beyefendi çan eğrisi yapacağım. Sen değil miydin 50’yi geçin yeter diyen. Takmış şimdi çana; eğri midir nedir? Zangoç…
Uzun: Zangoç? (meraklı bir sesle)
Korsan: Zangoooç. Ne o hiç duymadın mı?
Uzun: Yok
Korsan: Ya filmi vardı ya hani. (Bir süre düşünür) Notre Dame’ın zangoçu.
Entel: Kamburu (Araya girer, düzeltir)
Korsan: Ne?
Entel: Notır damın kamburu (sesini yükselterek)
Korsan: (Entele) Bölme, bişey anlatıyoruz (kızarak)
Korsan: (Uzuna) Ya vardı ya hani Notır damın zangoçu. Çan çalardı kilisede. Adamın işi o yani, anladın?
Uzun: (Kafasını sallar)
Korsan: Anladım desene (sinirlenir)
Uzun: Anladım, anladım (korsanı sakinleştirmeye çalışarak)
Korsan: Aferin
Korsan: Dizüstü, yazıyor musun bunları?
Dizüstü: Yazıyorum
Korsan: Zangocu da yazdın mı?
Dizüstü: Yazdım
Korsan: Bir daha yaz.
Korsan öğrencilerle dolu otobüste bir de hoca olduğunu yeni fark eder.
Korsan: (Şoföre sorar) Şşş, bu kim? (Hocaya döner) Veli misin teyze?
Hoca: Hocayım ben. (biraz sinirli)
Korsan: Haa, pardon hocam, sizi de kaçırmış bulunduk kusura bakmayın. E siz hiç konuşmuyorsunuz ama (alaylı bir sesle)
Hoca: Ne diyeyim kardeşim manyak mısın (oldukça öfkeli bir sesle)
Korsan: Ooo, olmuyor ki böyle. Silahı bulan ben, otobüsü kaçıran ben, muhabbeti başlatan ben, e siz de bir zahmet iki çift laf edin be. İnsan kaç kere kaçırılır hayatında
Şoför: Öyle valla (sırıtarak)
Korsan: (Şoföre) O değil de birader; ben şu uçak kaçırma olayına hastayım haa.
Şoför: Büyük iş (hayranlık dolu bir ifadeyle)
Korsan: Düşünsene pilotlar kokpitte, çekmişler takımları afili afili, hosteslerin biri geliyor biri gidiyor kaptan bir şey içer misiniz filan. Pat, bir giriyorsun içeri, kaçırıyorum bu uçağı diyorsun. Düşünsene o sahneyi.
Şoför: Evet ya, harbiden süper ha
Korsan: Bana süper, sen pilotsun (alay ederek)
***
Onur, Mustafa ve Tülay Hoca'ya...
Onur;
Şöyle bir fikrim var, bilmem beğenir misin? Sen üniversitede sinema kulübüne girmeye çalışan ama pek ciddiye alınmayan bir öğrencisin. Kendini sinema kulübü yöneticilerine kanıtlamak için dikkat çekici bir kısa film projesi hazırlamak istiyorsun ama biraz beceriksizsin bu konuda. Güzel bir fikir de bulamıyorsun. Otobüs kaçırılınca da bu olayı filmleştirmek aklına geliyor. Otobüste sürekli abuk sabuk hareketler yapıyorsun, gördüklerini elinle kadraja almaya çalışıyorsun filan. Bu tarz şeyler...
Aslında tüm arkadaşlara soruyorum, ne dersiniz? Yoksa bu film içinde böyle bir rol gereksiz mi olur?
Mustafa;
Senin fotoğrafçı fikri bence hoş. Otobüsün kaçırılış anını ve ondan sonra her kareyi fotoğraflamaya çalışıyorsun ama arada film kopuyor sende de. Fotoğraf makineni silah, kendini de polis sanıyorsun bazen. Makineyi korsana doğrultup eller yukarı filan diyorsun mesela...
Nasıl olur?
Tülay Hoca;
Bu hafta içinde tezle ilgili bir görüşme yapacağım. Cuma günü kesin durumu size bildiririm.
Sevgiler...
Eser KORYÜREK
***
Pipo ve yönetmen şapkası lazım…
md
Hacım şimdi ben bu filmde ne oluyorum?
Ona göre 1 kişilik oturtalım, artık senaryo sana kalmış.
Saygılar,
***
Merhaba,
Sevgili arkadaşlar, gerçekten günüme gülümseme oluyorsunuz, iyi ki bu film projemiz var. Hemen hayatım renklendi.
Sevgili Onur'un kendine dair müzikle ilgili senaryosu olabilir. O müzik yapmak ister, ailesi tutturmuştur oğlumuz mühendis olsun, diye... Mutsuz bir mühendis adayı... Ya da tersten bakalım kendi mühendis olmak ister müzisyen bir aile için yüz karasıdır müziği seçmediği için... Sonuçta bir dışlanmışlık nedeni... Otobüste Müzik grubu kurmaya kalkar, korsandan zılgıtı yer... Ama arada gitarının tellerine dokunur korsan çaktırmadan mest olmaya başlar çünkü o da böyle bir şeyin varyasyonunu yaşamaktadır. Fakat kazak erkek olduğu için müziğe yüz vermemeye çalışır...
Mustafa’nın senaryosu harika bence... Hakikaten fotoğrafçılar, fotoğraf makinelerini silahları kabul ederler ya da zannederler...
Bana gelince, düşünmem lazım arkadaşlar... Ezber eğitimden ciddi şekilde muzdarip biri... Bu bağlamda yalnız... Acaba arabaya yanlışlıkla - dalgınlıkla mı bindi yoksa öğrencinin yanını bilerek mi, tercih etti...
Öğrenci iken çok içe kapanıktım. Bu otobüs kaçırılma olayı bunun geç kalmış bir hesaplaşması olabilir... O zaman kızdıklarıma bir şey söyleyemezdim... Şimdi her şeye karşı çıkan yalnız bir tip, söylem ile eylemlerin bir-aynı olmadığı ortamda... Ama komik bir şeyler de bulmalıyım...
Korsan özellikle üzerimde tam otorite kurar. Yıllardır hocalar ona otoriter davranmış, şimdi eline geçen hocanın vay haline... Yani benim... Bir de çok uykucuydum, hala öyle...
Süheyla sen hangi roldesin?
Sevgiler...
Tülay ÇELLEK
***
Türk gibi başla…
İlk tarihlerden bazıları?
Son tarih: 23 – 01 – 2010 / İSTANBUL
|