Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 6.1.2010  

VE TASARIMI HAYATIMIZA KATMAK…


VE TASARIMI HAYATIMIZA KATMAK…


VE TASARIMI HAYATIMIZA KATMAK…


Dönüşümler, dönüştürmeler…

Yıllar önce yine yoğun bir şekilde yaratıcılık konusuyla ilgilenirken İFSAK’tan – fotoğraftan dolayı tanıdığım psikiyatrist Sayın M. Tahir CEYLAN’dan yardım istemiştim, “bu konuyla ilgili olarak önerileri olabilir mi, daha bilimsel yaklaşımları paylaşabilir mi” diye. Beni Rollo MAY’ın “Yaratma Cesareti” isimli kitabı çeviren Sayın Alper OYSAL’ a yönlendirmişti.

Sayın OYSAL’la tanışmak için gittiğim evinde arkadaşlarıyla bir konuda tartıştıklarına şahit olmuştum. Sayın Oysal değiştirmek, dönüştürmekten bahsediyordu. Eskiyen giysi vs.nin kesilip kilim yapılmasını, kilim dokunmasını anlatıyordu. Evimizde vardı bu kilimler, halıların dışında ara yerlerde kullanıyordu annem eskiden. Evet, giysi kilime dönüşmüştü. Bu da bir nevi yaratmaktı ya da değerlendirmekti, atmak değil.

Bir de çocukluğumdan kalan “yamalı bohça” lafı vardır. Eskiyen giysiler küçük küçük kesilir bazıları kare, bazıları üçgen. Yan yana dikilerek ya yorgan olur ya bohça… Eskiyen atılmaz, dönüştürülüp başka amaçlı kullanılır. Annem yapıyordu bunu. Şimdi sergilerde yerini aldı bu yamalı bohçalar, geleneğin bir parçasını duvarlara vs. taşımak en azından unutturmamak ve yeni fikirler vermek adına iyi oluyor. Demek ki gereksinme için yapılanlara yüklenen farklı anlamlarla sanatsal tavırlar sergilenebilirmiş, düşünülseymiş. Bir ressamın tuval üzerine dümdüz boyadığı mavi için bir izleyici “bunu ben de yaparım,” demiş. Ressam “ama önce ben düşündüm,” diye karşılık vermiş. O zaman hazır fikirler üzerine yatarak gelişmekte olan ülke konumundan sıyrılmak için kendimize bakıp değerlerimizi değerlendirmek, tasarlamak, fikir üretmek ve pazarlamak gerekir ki gelişmiş ülke olalım artık.

2 yıldır gittiğim tasarım günlerinde de buna şahit oluyorum. Pisuvar, gece lambası olabiliyor. Mutfak eşyaları bildiğimiz kullanım alanlarından soyutlanıp başka anlamları yüklenebiliyor. İçecek kutuları şekil değiştirip yine başka alanlara taşınıyor. Güzel bir şey yok etmek, çöp görmek – kabul etmek yerine yeniden anlam yükleyip kullanmaya devam etmek. Başka amaçlı yapılan tasarımlardan gece lambası yaratmak… Eğitimi, yaşamla ilişkilendirmek bu anlamda çok önemli…

Amsterdam’da da aynı şeylere şahit oldum.

Eski plak kırıkları ısı ile biçimlendirilip çiçek eklemeleriyle toka olarak yeni bir yaşama, yeni bir anlama, yeni bir görsele imzasını atmış. Müzik amaçlı plak görsel alana geçerek farklılıkta yerini almış. Mor bir çiçeğe siyah bir kırık plak yaprak olarak zemin görevini yapmış.

Çoraplardan çiçek yapılamaz mı, yapılır… Biri giyindiğimiz, biri takındığımız… Düğmeler çiçeğin orta göbeği olur mu, olur… Bir tasarımcı kemiklerimizden esinlendiğini söylemişti. “Kemiğin büyümesi yaptığım bir birimin yan yana çoğalmasına esin olmuştur,” demişti. Bunu bir bilezik olan takı içinde düşünebiliriz, bir kolye için de…

El oyası; incecik sabırla örülen… Siret Hanımın evinde vazoda yerini alan çiçek olmuş. Tülbentlerin kenarlarındaki oyalar kolye olarak da kullanılır… Bir çanta tasarımında süs olarak ya da açılıp kapanmasını sağlayan toka, klips olarak yerini alır. Yani bir amaçla başlayan önceleri sadece tülbent, eşarpların etrafında yerini alan el oyaları çok farklı yerlerde kullanılabilir. Toka olabilir. Ve bu şekilde pazarlanılır.

Eski logolar artık toka olmuş…

Çöp torbaları çeşitli işlemlerden sonra değişerek çanta olmuş. Çöp torbaları kat kat sertleştirilmiş. İkisinde de içine bir şeyler konuyor. Biri çöp diye atılıyor, diğeri farklı bir tasarımla çanta olup gereksinmelerimizi yanımızda taşıyor. Çantanın bağlama yeri bildiğimiz klips olmaktan çıkmış yerine insan figürü konmuş. Dokulu bir yüzeyi olan çanta sırta asılır şekilde düşünülmüş… Bir başka çanta üzerine mezürden kurdele yapılmış. Beyaza turuncu eklentilerle sıcaklık kazandırılmış. Paketler için kullanılan kurdeleler çantalarda yerini alabilir. Ölçü için kullanılan mezüre görsel anlamda kullanılabilir. Burada ezberleri kırmaktır esas olan. Bize öğretilenlerde kalmamak onlara farklı anlamlar yükleyerek ve değişik ilişkilendirmeler yaparak yaratmak, tasarlamak…

Türkiye’de pijama olarak kullanılan kumaşlar kapüşonlu montun içi olmuş. Pijama gece giyilen, gündüz giysisinde ise içte olan… Montun dış kumaşı ise yine Türkiye’de perde olarak üretilen kumaşlardan yapılmış. Perde kumaşı kalın ve montun dışı. Perde evi örten, ısıtan, koruyan… Montta vücudu örten, koruyan, ısıtan… Tasarımcı Betül Tözüm montun sloganını “Pijamalarla perdelerin arkasında” olarak belirlediklerini söylüyor. Montun ceplerinde farklılık yaratan şeritler kumaşın kenarından yapılmış. Biz kumaşın kenarını görünmesin diye içe alırız. Ama burada tasarımda yerini almış ve fena da olmamış

Yine ülkemizdeki koltuk kumaşlarından mantolar yapılmış. Koltuk kumaşı kalın ve mantoya iyi gitmiş.

Kapüşonlu kalın tişörtlerin kapüşonu içine cep telefonu ya da başka şeyler konacak cepler yapılmış…

İlle bir yerlere gidip iş yapmak gerekmiyor. İnsan evinde de birçok tasarım gerçekleştirebilir. İnternet yoluyla pazarlanabilir.

Yine arkadaşım Amsterdam’ı gezdirirken görmüştüm. Bankın ayakları kuğu şeklinde yapılmış.

Tahtadan yapılan ayakkabılar anahtarlıktan tutunda saksıya kadar o kadar değişik alanlarda kullanılıp kazanç kapısı yapılmış ki, … Bizde takunyalar var. Tire el işlemeli olan bir çift var bende. Ama anahtarlık olarak küçülmemiş yine büyük ayağa giyilecek şekilde kalmış. Kırmızı kadife ile kaplanıp süs eklenmiş sadece… Oradan hareketle dünya kadar değişim içinde yer alabilir takunyalar… Boylarında değişim yapılır, en başta…

Bahçelerde saksılar bildiğimiz kova şeklinin çok dışına taşmış. Bir yontu haline getirilip çiçekle zenginleştirilmiş.

Kabaklar salt içine ışık, mum konan tasarımların dışında saksı ve farklı süsleme alanlarında kullanılmış. Sonuçta hep ezber kırmaya bir konuda bir fikir değil, onlarca fikir üretmeye geliyor. Dersimde bu konu beni kan ter içinde bırakıyor. Bir konuda tek fikir değil, birden fazla fikir üretmek gerekirliliği söz konusu. Ders süreci bunun üzerine kurulu üstelik.

Tablolar küçülmüş arkalarına mıknatıslı şeyler yapıştırılmış. İstediğiniz yere yapıştırıyorsunuz. Herkes alabiliyor, üstelik böylece hedef kitle büyütülmüş. Bizde henüz yeni yeni kitap ayraçlarında yerini almaya başladı sanatçı tabloları… Hep yerleşik yerlerden kopartıp ya değişime uğratmak ye boyutlarında oynayıp sergilenen ve alınan alanı genişletmek önem kazanıyor.

Ve mum… Ne çok yaşamda yerini almış. Bizzat mum biçim biçim olurken bir de farklı tasarımların içinde yer edinmiş… Bizde kandil vardı. Günümüze taşınıp biçiminde oynamalarla ekleme ve çıkartmalarla birçok farklı tasarım elde edilerek pazarlanabilir. Ve çiçekle ışık buluşturulmuş. O kardar hoş ki. Hem çok büyük çiçek pazarlanan alanda hem de hemen hemen her gittiğim evde gördüm.

Ezberleri kırarak yapılan farklılaştırmalar, tasarımlar tanıtılmalı, pazarlanmalı. Sadece yapmak yetmiyor onu bir o kadarda tanıtmak, reklamını yapmak, pazarlamak gerekiyor. Sanırım bizde eksik olan bu taraf. Var ama yetersiz… Bunları bilim alanında da uygulayabiliriz. Yeter ki görsel düşünelim, eleştirel bakalım… Yaşamın anlamını merak edelim. Hayallerimize yaşam vermek için kolları sıvayalım…

Eski tarih?
Yeni tarih: 06–01–2010 / İSTANBUL
Dosya adı: tasarımhayatı


Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2063 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.