Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 24.12.2009  

ÇİÇEĞE DAİR BİR AYRINTI…


ÇİÇEĞE DAİR BİR AYRINTI…


ÇİÇEĞE DAİR BİR AYRINTI…



Çiçekleri çok severim. Hele hediye edildiyse çok özel de anlamı vardır. Özen gösteririm.

Yorgun bir günün gecesi sanırım yolculuk heyecanı ile uyuyamamıştım. Sabah çok erken saatlerde havaalanına gidip gerçeği öğrenince çok canım sıkılmıştı. Çünkü bir an önce evime gidip dinleneyim, düşüncesiyle yanıp tutuşuyordum. Neyse Antalya’ya gittik. Havaalanında bir ara lavaboya gitmek için görevli bir hanıma çiçeğimi bıraktım. Alırken çiçeklerimin harika olduğunu söyledi. Dönüşte teslim alırken de hem görevli beyler hem de hanımlar aynı şeyi söylediler. “Çiçeğiniz çok güzel.” Doğrusu hiç alçakgönüllülük göstermeden “seminer verdiğim üniversiteden hediye ettiler,” dedim.

Uçağa bindim. Çiçek büyük, hosteslerden çözüm üretmelerini rica ettim. Önce ilgilenmediler. Nasıl çiçeği incitmeden çözüm bulurum diye düşünürken rica ettiğim hostes gelip, “arkada boş koltuk var isterseniz koyayım,” dedi. Memnuniyetle verdim. İnerken de daha arkaya gelmeden hostes çiçeği uzattı. Elden ele verilerek çiçek bana kadar geldi. Tabii herkese teşekkür ettim.

Havaalanında ve bizi Taksim’e taşıyan otobüste hep elimde, önümde tuttum. Arabadan indim. Kocaman valizimi aldım. Evden tekrar çıkmamayım diye gazete almaya kalktım. Parayı uzatırken “arkanızdan gazetenizi alabilirsiniz,” dediler. O an gazeteyi almak ve ödemeyi yapmak için çiçeği yere sıralanmış dergilerin üzerine koydum.

Metroda epey ilerledikten sonra aklıma geldi. Çünkü bir boşluk, bir eksiklik vardı. Renk yoktu… Ve bir bayılmadığım kaldı. Isparta’da solmasın diye kaldığım misafirhanede vazo istemiş, çiçek için daha erken kalkarak vazodan çıkartmış, sapları kurulamış, geldiği gibi sarmalamıştım. Yol boyu da moral için bakıp bakıp durmuştum. Eğer elimde koca valiz olmasa hemen döneceğim. Tüm rahatsızlığıma karşın eve gidip valizi bırakıp, Taksim’e geri dönmeye karar verdim. Eğer özel bir anlamı olmasa geri de dönmeyeceğim. Çünkü gribin verdiği halsizlik vardı ve öksürük başlamıştı.

4. Levent’te ne dileseymişim gerçekten çok değer verdiğim öğretmen ve değerli karikatüristlerimizden Raşit Beye rastladım. Onun önerisiyle iki kez Karikatüristler derneğinde seminer vermiş ve sayesinde çok değerli insanlarla karşılaşmış, dünyama zenginlik katmıştım. Bende minnet duygusu bitmez. Sanki bu çiçek ona bir teşekkürdü… Ama yine de itiraf edeyim, başka biri olsa tüm keyifsizliğime karşın o çiçeği alırdım… Kendisine unuttuğum yeri söyledim ve oradan almasını rica ettim. Sağolsun o da kırmadı.

Eve geldim. Evimi gördüm ve tüm yorgunluğum aşırı bir öksürükle ortaya çıkıverdi. Nasılsa seminer iyi geçmişti.

Raşit Beyin telefonuna karşın dışarı çıkacak mecalim yoktu ve çiçek nasılsa emin ellerdeydi. Eşine hediye etmesini söyledim… Ama içimden de Dekan Beyden durmadan özür diledim, çiçeğin başına bunlar geldi diye…

Raşit Bey unuttuğum yerde, Taksim sanat galesinin önünde bir de çiçekle fotoğraf çektirmiş. Bense yol boyu en büyük vazomu düşünüp evin neresine koysam ve hep görsem, diye düşünmüştüm. Ama doğrusu fotoğrafını çekmeyi düşünmemiştim. Şimdi onun fotoğrafına bakıp çiçeğimle özlem gideriyorum… Teşekkürler Dekan Bey, teşekkürler Raşit Bey…

22 - 12 - 2009

****

Merhaba değerli Raşit Bey, eğer o gün siz karşıma çıkmasaydınız. O yorgunluk ve soğuk algınlığının verdiği rahatsızlıkla ne yapıp edip o çiçeği almanın bir yolunu bulacaktım. Hatta başka birisi çıksa ondan alma yollarını araştıracaktım. Ama siz ve güzel eşiniz benim için özelsiniz. Sizi görünce çiçeğim emin ellerde ve değerinde diye düşündüm. Şimdi yazıyı okudum asla yapmayacağım bir şeyi sizin ve güzel eşiniz için yaptığımdan dolayı mutluyum. Hoşça kalın, çiçekle kalın. Şimdi benim sitede de yayınlayacağım

22- 12 - 2009

***

KARANFİL DESTE GİDER, 19 Aralık 2009 Cumartesi

KARANFİL DESTE GİDER, KOKUSU DOSTA GİDEEER… HAH HAH, HAAAH, HAAA...

Günlerdir yağan yağmur dinmiş, hava açmıştı. Bugün cumartesi 4. Levent metrosuna kadar yürüyüp bir Taksim yapıp, Beyoğlu galerilerinde biraz sergi gezip, bir havuç suyu içmek amacıyla evden çıktım. Metro turnikesinden girerken çıkış yapan bir tanıdıkla karşılaştım. Elinde büyük bir bavul ve paketler vardı. Birden adını hatırlayamadım, gülerek başımla selam verdim. O da benim adımı hatırlamadı. Ayaküstü biraz sohbet ettik ve ayrıldık. Merdivenlerden inerken bir ses duydum.." Bakar mısınız, bakar mısınız.? Bu çağrı banaydı. Geri döndüm. O sıra ismini de hatırlamıştım Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tülay Çellek. "Sizden bir şey rica edeceğim. Ben Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde bir sunum yaptım, oradan geliyorum. Taksim Sanat Galerisi önünde Havaalanı arabasından inince gazete bayiinde bir büyük çiçek unuttum, artık geri dönemem. Onu alıp evinize götürüp hanımınıza hediye eder misiniz? Ne olur alın, alınca da size kartımı vereyim, aldım diye bana telefon edin. Orada kamasın çok güzel bir çiçek" Dedi Ben de " Peki olur." Dedim. Taksim'e gidip o bayiye durumu anlattım. O da içeriden çıkarıp çiçek paketini bana verince içim cııız etti. O çiçeği Tülay hanıma söyleşisi sonunda öğrenciler vermişti. O onun mutluluk zincirinin bir halkası idi.

Yeniden 4. Levent'e döndüm. Metroda sohbet ettiğim bir genç kız." Herkes size bakıyor ama ben sizi görünce ne güzel bir manzara.." diye düşündüm." dedi. 4. Levent'ten bir minibüs bindim ve Sarıyer'e hareket ettim. Minibüs çok kalabalık idi. Metroda ve minibüste insanlar, özellikle hanımlar hep bana bakıyorlardı ve ben de elimde çiçek taşımaktan çok utanan biriydim. Eşime bile çiçek aldığımda onu torbalara saklardım. Minibüste telefonum çaldı. Arayan Denizli'den Mehmet Selçuk idi." Raşit abi biz şimdi karikatür dersindeyiz, ben senden bahsetmiştim, öğrencilerim seninle tanışmak istiyorlar, müsait misin? "dedi. Yoldayım, müsaitim, tanışalım." dedim tanıştık ikisiyle ve ben bu yaşadıklarımı o Kalabalıkta o öğrencilere anlattım. Minibüs karanfil kokularıyla doldu. O Isparta’dan gelen kokular, İstanbul üzerinden Denizli' ye gitti. Sarıyer'de indim ve otobüs durağı karşısındaki Hünkar Sarıyer Börekçisine girip olayı kasadaki beye anlattım baştan ve hanıma bir telefon edebilir miyim, gelip çiçeğini buradan alsın?" dedim. Olur, cevabını alınca Tülay hanıma verdiği karttan telefon ettim." Bu sizin için önemlidir, bir ara gelip bu adresten çiçeğinizi alın." dedim Çok duygulandı." Raşit Bey, ben metroda sizi görünce, işte unuttuğum çiçeğe layık birini buldum, çiçeği siz alın diye düşündüm. Ben sizi çok severim, ısrar ediyorum, n'olur onu eşinize götürün, bu şekilde ben çok mutlu olacağım." dedi. " Ama o sizin için bir hatıra..." dedim. "Onlar bana daha başka hatıralar da verdiler, bu hatıra da sizde kalsın." dedi. Ben yine minibüsle kimselerden utanmadan, sıkılmadan geri dönüp eve gidip çiçekleri eşime verip durumu anlattım. Çok güldü, teşekkür etti. "Böyle şeyler hep senin başına geliyor, aferin, iyi yapmışsın, böylece güzel ve çiçek kokulu bir gün yaşamışsın, böyle durumlar için ben de büyük bir vazo alayım." deyip çiçekleri bir kaba yerleştirdi. Ben de bu karikatürlü günümü sizlerle paylaştım. Teşekkürler Tülay Çellek hocam.

Raşit Yakalı
Gönderen Raşit YAKALI zaman: 07:31 0 yorum

http://rasityakalikarikaturokulu.blogspot.com/2009/12/karanfil-deste-gider-kokusu-dosta.html

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 3516 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.