İŞ VE TEKNİK EĞİTİMİ DERSİ
“Sizi Müdür Bey çağırıyor” dedi memur. Ne zaman bu cümleyi duysam heyecanlanırım. Yılların öğretmeni olduğum halde... Başta yüreğimize sokulan korkuyu yıllar bile alt edemiyor bazen.
Odasına gittiğimde öncelikle baktığım vücut dilinden keyifsiz olduğu sonucunu çıkardım. Bu, daha da boğulma hissine kapılmama neden oldu. Ama neyse dış görünüşüm pekte bu yaşadıklarımı, iç savaşımı ele vermiyor.
Müdür - Öğretmen Hanım erkek dersine kız öğrencileri sokmuşsunuz, seçtirmişsiniz. Öyle şey olur mu yahu.
Öğretmen - Anlayamadım hangi erkek dersi, ne dersi?
Müdür - Sizin girdiğiniz İş ve Teknik Eğitimi dersini kastediyorum.
Öğretmen – Ben bayanım ( Benim erkeğe benzer bir tarafım mı var dercesine )
Müdür – Ben sizden değil, dersinizden bahsediyorum.
Öğretmen– Dersimde erkek dersi değil. Herkese hitap edecek konular var. Önemli olan araştırma yapmaları, farklı ilişkilendirmelerle yaratıcılığa dayalı çalışmalar çıkartmaları. Ayrıca Ev Ekonomisi dersine de erkek öğrenciler girebilir. Bütçe vb. konular erkek öğrencilere hitap edebilir. Yeter ki bireysel farklılıklar çerçevesinde hareket etsin öğretmen.
Müdür – Evet, Ev Ekonomisi dersine de erkek öğrencileri yollamışsınız. Ama onlar geri gönderildi size.
Öğretmen – Kız öğrenciler dersimi isteyerek seçtiler, zorlama yok. Zaten sınıfın en çalışkanları. Onlar dersimde kalmalı.
Müdür – Ama .....
Öğretmen – Kız öğrenciler dersimde kalıyor, ayrıca dersim erkek dersi değil. Tıpkı benim gibi... ( Ses baskın, otoriter, aksi olursa uğraşırım dercesine )
Müdür – Ya sabır...
Öğretmen – Hepimize, iyi günler.
Ders ; İş ve Teknik Eğitimi
Öğretmen – Günaydın arkadaşlar
Öğrenciler - Sağolun
Öğretmen – Neden ev ekonomisine giden öğrenciler geri geldi?
Öğrenci – Bize kazak ördürmeye kalktı öğretmen.
Öğretmen – Ama o derste size hitap eden konular da var. ( Gerisini dersin öğretmenine söylesen daha iyi olur diye düşünerek susuş. )
Öğretmen – Kızlar kalıyor mu?
Öğrenci – Evet, kesinlikle kalıyoruz.
O okulda benim zamanımda ilk kez sanırım benle birlikte son defa kız öğrencilerle İş ve Teknik Eğitimi dersi yapıldı. Üstelik çokta ileri bir çevrede olmayan bir okulda. Ayrıca öğretmenlerin şaşkın bakışları altında ve müdürün isyanlarıyla. Ama bir devrim yaşandı. Ne olursa olsun başarıldı. Üst konuları veriyordum. Alt konularda kişiliklerine göre tercih yapıyorlardı. Herkes memnundu. Ama en çokta mutlu olan bendim. Çünkü eskiden salt erkek öğrencilerimle yaptığım derslerde çok efor sarfetmekten yorgun düşüyordum. Dersime kızlar geldi geleli, erkek öğrenciler hem davranışlarında hem de konuşmalarında ölçülü davranıyorlardı. Üstelik çalışkan kızlar geçtiği için dersin başarısı da yükselmişti.
Aynı mücadelelerle aynı okulda Fotoğraf odası da kurdurmuştum. Çay ocağının yerine. Fotoğraf, bizim çay içmemizden daha önemli diyerek ve velileri organize ederek.
Birde, “Çalışanlar” konusunda resim yaptırdığım için epey mücadele vermiştim. “Siz bu kelimeyle ne demek istiyorsunuz” diyerek konuyu değiştirmem istenmişti. “Tembeller” başlığında bir konuyu resimletecek halim yok ya karşılığı vererek kesinlikle değiştirmemiştim.
*******
GÜVEN
Yanımızdaki okul müdüründen şikayet: biz size yepyeni binaları teslim ettik. Dün bir bu gün iki, tuvaletin kapısı kırılmış. Belli ki tekme atmışlar.
Bizimle ilişkileri çok iyi olan ikizleri ve yakın arkadaşlarını çağırdım odama. “Bakın arkadaşlar ben size çok güveniyorum. Yepyeni kapı kırılmış. Kim kırdıysa bir araştırma yapacaksınız. Üç gün sonra odama gelip söyleyeceksiniz. Sizin yardımınıza gereksinmem var” dedim.
Üç gün sonra: Üçü de karşımda. Ama zorlandıkları kesin. “Eee söyleyin bakayım arkadaşlar bu yaramazlar kim?” dediğimde daha da zorlanarak şu yanıtı verdiler: “Biz”. Kendince izahları da vardı. Tuvaletin kapısını zorlamışlar açamamışlar ve ayaklarıyla da kuvvet alarak açmayı denemişler tahta içeri çökmüş. Bunu ahşap işlerinden anlayan bir hocaya anlatmıştım. “Haklılar” dedi. “Türkiye’de ya çok çok pahalı malzeme alacaksın ya da orta fiyatta aldığın bu malzemelerin ertesi günü bozulmasına tahammül edeceksin.” Çocuklara ( Lise Hazırlık öğrencileri) “neden size sorduğumda demediniz” diye sordum. Önce çok şaşırdıklarını, sonra beni hayal kırıklığına uğratmaktan korktuklarını daha sonra da eğer doğruyu söylemezlerse güvenimi sarsacaklarını düşündüklerinden böyle hareket ettiklerini izah ettiler.
Aynı yaramazlarla bir olayım daha olmuştu. İki kız arkadaşları farklı yaklaşmak istemişler. Biz daha küçüğüz, böyle şeyler üniversitede olur dediler. Tamam haklısınız ama kırmadan, dökmeden yapın bu işi diye yolladım. İki gün sonra boynu bükük odama geldiler. Başka kızlar söz konusuydu. Hani üniversitedeydi anımsatmama karşılık “gönül ferman dilemezdi” karşılığını verdiler. Şimdi üniversiteyi bitirdiler ve biri evlendi.
O okulun yatakhanesinde ilk akşam gördüğüm kapıdaki kalın zincir beni çok etkilemiş ve isyan ettirmişti. Çocuklar zincirle eğitiliyordu, daha doğrusu hapsediliyordu. Öyle ağırıma gitmişti ki. Ama bir zaman sonra onda da ağırıma giden bir olayı gözlemledim. O zincire muhtaçtı öğrenciler. Bence bu çok daha ağırdı.
|