Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 28.3.2003  

SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ ve ÖĞRETMENİN ROLÜ ÜZERİNE


SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ ve ÖĞRETMENİN ROLÜ ÜZERİNE


SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ ve ÖĞRETMENİN ROLÜ ÜZERİNE

Sanat eğitimi, tıpkı bilim eğitimi gibi gerekli, ama yöntemleri farklı bir eğitimdir. Yani bilimin eğitimi olduğu gibi sanatın da, yaratıcılığın da eğitimi olur. Yeter ki erken başlansın. Anne karnından, yaşamın sonuna kadar da sürer. Burada algılama, eleştirel bakma ve sezgi çok önemlidir. Teknolojik yoğunlaşmanın yaşandığı günümüzde çağı yakalamanın, çağdaş olmanın ve ilerlemenin tek yolu, yaratıcı ve eleştirici düşünme yeteneğine sahip nesiller yetiştirmektir. Görsel bombardıman altında yaşarken seçmek, almak, ayıklamak ta bir kültür ve eğitimini ister. Bu nedenle yaratıcı bireylere gereksinme vardır. Sonuçta alınan eğitim, doğru değerlendirme yapmayı da beraberinde getirecektir. Sanat eğitiminin temelinde de öğrenciyi düşünmeye alıştırmak, görsel not almasını sağlamak, çevreye bakma tarzı oluşturmak, farklı ilişkilendirmeleri gerçekleştirmesini sağlamak ve bunu bir yaşam biçimi yapmak yatar.

Eğitim sistemi eskiyi tekrar etmek olamaz, ondan yararlanır ama orada kalamaz. Salt bilginin ve zanaata yönelik becerilerin kazandırılması da sağlıklı bir sanat eğitiminin tek yöntemi değildir. Burada asıl olan yaratıcı süreçte zihne dayalı yeteneklerin, algının geliştirilmesi, değişik ilişkilendirmeler yapabilen, farklı yollardan geçebilen, standart olmayan bir öğrenci biçimidir. Yoksa bakış açısı dar, görmeyen, algılayamayan, düşünmeyen, çevreye, olaylara eleştirel bakamayan, başka modelleri benimseyip kişilik gösteremeyen ve de tabii ki yönetilmeye hazır insan tipiyle bir yere varılamaz. Bunun aksi sanat eğitiminden geçer. Sanat eğitiminde yöntemler, durmadan tartışılmak ve değiştirilmek, yenilenmek en önemlisi de bireye göre yapılanmak zorundadır. Önemli olan kişilikli olmaktır. En başta eğitim sistemimizin ve uygulamanın buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. Alan okulları dışında sanat eğitimi iki amaçlı yürütülebilir. Sanat eğitimini alanlar, devam edecekler, sanatı yaşam biçimi olarak kabul edecek yetide ve yapıda olanlar, bir de sanatı bilinçli olarak tüketecekler, takip edeceklerdir. Bir örnek; tiyatroda oynayanlar ve tiyatro izleyicileri. İzleyicinin de doğru, gerekli tadı, hazzı ve bilgiyi alması önemlidir. Bunlar yönetmeliklerde en ideal şekilde yerini alır. Ama yaşama doğru ve yeterli geçmesi önemlidir. Maddi koşullar kadar, içerik de önemlidir uygulamaya geçerken. Atölye yok, sınıflar kalabalık ve iyi bir eğitim düşlemi. Ama bu koşullar da yetmez. Verilen eğitimin niteliği ondan da önemlidir. Tabii ki sanat eğitimi salt uygulama, çizim vb. değildir. Bir de bu eğitimin kültür boyutu vardır. Çok önemli, gerekli olan. Alt yapının bilgi yükleminde olması demek, yaratıcılığa o kadar katkısı olması demektir. Önemli olan sanat eğitiminin sistemin içinde özerk olarak yerini almasıdır. Başka derslerin destekleyiciliğinde ya da başka derslere yerini vermekten çok, kendi alanın diliyle gerçekleşmelidir. Bu anlamda diğer alanlara daha sağlıklı bir şekilde yararı olacaktır.

Yaşamdaki çirkinlik, kirlilik yeterince sanat eğitimine değer verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Genlerden gelenler önemlidir ama ondan önemlisi eğitimle gelişilebilmenin bilinciyle hareket edilmesidir. Öğrenci, öğretmenin kişiliği dışında farklı bir kişiliktir. Eğitim, bununla başlar. Yoksa önce anne baba, sonra öğretmen modeliyle yaşamak ve yaşatmak hiçbir şeye çözüm değildir. Bireysel ayrıcalıklara göre yapılmayan eğitim, yerini bulmaz. Çağın verileri ve yapısı nedeniyle bunu kaldırabilecek ve değiştirebilecek yaratıcı insanlar gereklidir. Bunun içinde sanat eğitiminde farklı, çağdaş, yaratıcı, yeni yaklaşımlara gerek vardır. Yaşama eleştirel bakmak, bilinçli tavır alabilmek sanat eğitiminin nüvelerinden olmalıdır. Bu, salt gördüğünü tekrarlayan, belirli beceriler kazanan eğitim sisteminin çok ötesindedir. Sentezleyen, analiz yapabilen, farklı ilişkilendirme ve ürün gerçekleştirebilen öğrenci tipi farklı yöntemlerden geçer. Okullar kitap ezberi değil, tahtaya çizilenin yinelemesi değil, kişilikli öğrenci potansiyeli taşıyan yerler olmalıdır. Salt sanatçı olmak amacıyla eğitim gerçekleştirilemez. Sanatı duyumsayan, sanat yapıtını gören, bakan, alımlayan, beğenen, ya da beğenmeyen, eleştiren insanlarda gereklidir. Sanatın yaşama katkısında bireyin yeri ne olmalıdır, sorusuna yanıt aramak gerekir. Beğeniden yoksun bireyler değil, kendine güvenen ve değişime katkısı olan bireyler, yeniliğe açık kişilikler... Önemli olan budur. Sanat eğitimi ve yaratıcılık öğretilebilir etkinliklerdir. Ancak burada öğretmenin rolü önemlidir. Bu gün artık bilim eğitimi kadar sanat eğitimi de ciddiye alınmalıdır. Ama çok daha ciddiye alınması gereken yaratıcı sürece dayalı eğitimdir. Bilim eğitimi kadar sanat eğitiminin de gerekliliği yaratıcılığın eğitilebilir, geliştirilebilir olmasındandır. Ve bireysel ayrıcalıklar nedeniyledir. Önemli olan öğretmenin doğru yöntemlerle öğrenciye yaklaşmasıdır. Bu bağlamda eğitimciye düşen görev niteliği çok önemlidir. Artık saksıyı koy çizsinler, tahtaya örnek çiz tekrarlasın öğrenciler, bunlar geçti ya da geçmeli, değişmeli. Bu da mesleğin sorunlarını gençlere, çocuklara yüklemekle olmaz, olamaz. Gelişen, değişen yapıya, çevreye koşut herkesin değişmesi gerekiyor, eğitim yöntemlerinin de, öğretmenin de. Öğretmen örnek olandır, bir şekilde modeldir. Bu modelin doğru olması lazımdır. Fakat bunun, öğrencide yinelenmesi söz konusu edilmemelidir. Tüm bunların çok geniş kapsamlı bir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Öğrencinin duyusal gelişimini de göz önüne alarak salt fizik gelişiminde kalmayarak. Ama her şeyden önce onu, bizim dışımızda bir birey, bir değer kabul ederek. Bu, bireyden başlar toplumun kimliğine dönüşür. Çünkü çağı yakalamak, değişime ulaşabilmek, geçmişte ve gelecekte kalabilmek eğitimle, eğitimin oluşturduğu doğrularla, kültürle, bilimle, sanatla kalabilir ancak. Aksi halde başka ulusların altında yaşamakla karşı karşıya kalırız. O zaman yaşadıklarımızı, yaptıklarımızı tekrar tekrar gözden geçirmemiz gerekir. Öncelikle bireylerin yeri doğru saptanmalıdır. Zeka önemlidir ama ondan daha önemli olan doğru yerde olmaktır. Başarı buradan başlar. Sevilen, istenilen yerde ve konuda araştırma yapma sevinciyle...

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2115 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.