Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 26.10.2009  

ÜNİVERSİTE SOSYAL SEÇİMLİK DERSLER<br> VE GRAFİK TASARIM DERSİNİN YARATIMI…


ÜNİVERSİTE SOSYAL SEÇİMLİK DERSLER
VE GRAFİK TASARIM DERSİNİN YARATIMI…



ÜNİVERSİTE SOSYAL SEÇİMLİK DERSLER
VE GRAFİK TASARIM DERSİNİN YARATIMI…



Dersimle başlayan yazım yine duvarların, sınırların içinde kalmayı başaramadı…

Bu dersi oldukça zenginleştirecek “fark”lılıkla başlayalım paylaşıma…

Grafik Tasarım duygu, duyarlılık, duysallık, sezgi kadar mantığı da içinde barındıran bir derstir. En önemlisi bilgi girer işin içine. Tasarlayacağınız konunun bilgisine çok iyi sahip olmanız gerekiyor.

Örneğin bir kentin afişini mi tasarlayacaksınız, o kente dair tüm bilgilere sahip olmalısınız. Kentin kültürünü, kentin özelliklerini, kentin farklılığını bilmelisiniz. Bunun üzerine, bu bilgiler ışığında yaratıcılığınıza olanak tanımanız gerekecektir.

Özümsenen bilgide nelere yer vereceksiniz ve bunu nasıl tasarlayacaksınız, nasıl söyleyeceksiniz? Hedef kitleniz kimlerdir? Söylem dilinizin rengi, biçimi, farklılığı, kalıcılığı dersin kendisi olacaktır.

Toplanan bilgi, deneyimlerinizle sentezlenerek mesaj, başlık, slogan oluşturulur. Ve metinin doğru, ilginç olmasını gerektir ki yerine - hedef kitlesine ulaşsın.

Tüm bunlar için öğrenme yoldaşı olmak durumundayız. Ben öğretici, siz öğrenici pozisyonunda olamıyorsunuz bu derste. Çünkü öğretme yerini öğrenmeye bıraktı, bırakmalı.

Etrafımıza bakalım atölyemize, oturma odamıza, yatak odamıza, mutfağımıza… Öncelikle ilgili odada, mekanda olması gereken eşyalar vardır. Çünkü o eşyalar gereksinmelere yanıt verirler. O halde eşyaların işlevselliği var. Ama o odada rahat edebilmeniz, gezinebilmeniz, girip çıkabilmeniz için boşluklar olması gereklidir. O boşluklar olmazsa rahatlık olmaz, soluk alamazsınız. Nasıl ki yaşadığımız mekanı tıklım tıklım doldurup yaşanmaz hale getirmemek gerekirse kompozisyonlarınız, tasarımlarınız da tıklım tıklım dolu olmamalı. Bunu kentle de karşılaştırabiliriz. Karmakarışık bir kent, kalabalık üstelik tabelası, göstericileri, bilgilendiricileri yok. Yaşam karmaşıklaşır. Orayı anlamak, tanımak zordur. Gideceğiniz yeri bulmakta güçlük çekersiniz. O halde tasarımınızda doğru bilgi ve ilgili mesaj yeteri kadar verilmelidir. Beyni, gözü yormadan, ama fark ettirerek… Bir iletişimi, bir satışı sağlayacaksınız bunu sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinin yüzlerce, binlerce yolu vardır. Ve bunlar dersimizin konusudur.

Tüm itirazlarıma ve önerilerime karşın Grafik Tasarım dersi 15 kişiyle değil, 65 öğrenciyle yapmam konusunda zorunluluk getirildi…

İlk defa bu kadar kalabalık sınıfta Grafik Tasarım dersi yapıp her öğrenciyi konuşturma telaşına düşünce kan ter içinde kalan beni, bir öğrenci haklı olarak ilk saydamın konusu olan içecek fuarıyla ilişkilendirdi. Pratik zekasından dolayı onu kutladım.

Aynı öğrenci diş macunu ile ilgili bir tasarımda diş macununu insan gibi tanımladı. Bu da yaratıcı olduğunu bir kez daha gösterdi…

Herkes memleketinin afiş tasarımını yapacaktı. Rize’liymiş. Hem karlı dağlarını hem yemyeşil ovasını değerlendirdi. Her tür yapıda insana hitap edebilmek için… Hedef kitlesini geniş tuttu. Böylece Rize’ye daha çok turistin gelmesini hedefledi.

Haftanızı nasıl geçirdiniz? Neler gördünüz? Siz olsaydınız ne yapardınız?

Bir eğitimci – akademisyen çok iyi vücut dili okumalı, sorduğu sorunun yanıtını alabilmek, öğrencinin fikir üretip üretemeyeceğini, konuyu içleyip içlemediğini, heyecanını olumluya çevirip çeviremeyeceğini gözlemlemesi lazım ki öğrenciye ikinci adımını ona göre atsın.

Her öğrenci her görseli içlemek durumunda değildir. Ama 50 saydamdan ona hitap edecek birkaç görsel mutlaka çıkacaktır.

Doğruyu yakalama cabası önemlidir. Öğrenci sorunuza yanıt vermediğinde yetersizliğinden değil, farklı olduğundan olabilir. Bunu iyi ayırt etmek gerekir. Öğrenciyi tanıma ve kendisini ifade etmeye olanak tanıma yollarından biri de dersin idaresini, organizesini belirli bir süre sonra işleyişi öğrenip içlediğinde öğrencinin kendisine bırakmaktır. Orada öğrenci gibi katılımcı olma tarafına geçmek de önemlidir…

Dikkat mi dağıldı, hemen öğrenciyi konu içine alacaksınız. Kitap kapağı tasarımında böyle bir şeyi yaşarken dikkati toplamak için hemen bir öykü kurguladım ve öğrencilere rol dağılımı yapıp kendilerinin senaryoya devam etmelerini istedim. Hemen bir kitap konusu kurgulanıverdi ve kapak tasarımına geçildi. Öğrenci doğrudan işin içinde olursa dersi götürüyor. Bu nedenle eğitimci akademisyenin öğrenciyi takip etmek kadar yaratıcılığını da sergilemesi gerekiyor anında.

Öğrenci odaklı eğitim yapmak sorunu çözmüyor. Siz öğrencinin özelliklerini öğrenirsiniz. Biri görsel, biri işitsel biri karışık vs başka tür zekaya sahiptir. Çoklu zekaya göre öğrenme biçimleri geliştirirsiniz ve bilgiyi daha kolay ve kısa sürede kafasına sokarsınız yine değişen bir şey olmaz. Çünkü o bilgi eskiyi yineler olduğu, projeye dönüşmediği, farklı ilişkilendirmelere, yaratmaya olanak sunmadığı sürece ve yaşamla buluşmadığı müddetçe değişen hiçbir şey olmaz.

“Sadece kültür dersi olsun üniversite seçimlik dersler,” diyen ilgili kurumun başındakilere bireysel farklılıkları, yaratıcılığı ne kadar anlatırsanız anlatınız ulaşamazsınız bazen. Kafasında örgülediğini çözmek istemez çünkü. Sonuçta olan öğrenciye olur…

Koltuklar kalıcı değildir. Değişir. Ama değişim olumlu, ileri, yararlı, çağdaş bağlamda olması gerekirken bir de bakarsınız çok daha olumsuzluğa gidilmiştir. AB değince iyimser tarafla yaklaştığınızda akla ilk gelenler kültür, sanat, bilim olur. Ancak yapılan değişiklikle üniversite seçimlik derslere bakarsanız çağa, yüzün dönüldüğü AB ye uymayan atamalar yapılmıştır. Bu büyük çelişkidir. Öğrenci bu tür atamalarla bilimi nasıl yakalayacak? Ve yaratıcılığı? Üstelik bu dersleri öğrenci seçmezse mezun olamıyor. O kadar büyük yaptırımı var, üniversite sosyal seçimlik derslerin...

Reklamla ilgili okuduğum kitaplarda farklı yazarlar ajanslarda akraba alınmaması konusundaki titizlikten, kurallardan bahsederler. Bizler eş dostla kadro kurarak ülkeyi ne kadar ileri götürebileceğiz?

Sanat eğitimi pahalı bir olgudur. Müzik dersi için duvarlar yalıtılır. Görsel dersler için ışık çok önemlidir. Atölyeler ona göre yapılır ve mutlaka su, lavabo bulunmalıdır. Dans için çalışma alanı ayna vs. ister. Bunlar olmazsa o sanat eğitimi sağlıklı olmaz, verimli olmaz, kısacası doğru olmaz. Bunlara bir hayli para harcayıp gitmek, yollamak ne kadar doğrudur? Üstelik amaca uygun olmayan alanlara, mekanlara…

Ve ayrıca eğitim mekanları saray düşleminde yaşayan padişah zihniyetinden kurtulamamışlara ve rantlara bırakılmayacak kadar değerlidir, önemlidir. Çünkü eğitim yaşamın en önemli olgusudur.

Eski-meyen tarih?
Yeni tarih: 26 – 10 - 2009 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 1702 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.