Türkiye’de “Çizgi” adı altında gerçekleştirilen ilk Resim dersinde canlı figüre yer verilmezdi. Birde ilk çağlara doğru yolculuğa çıkalım . Altamira , Lascaux mağaralarına uzanalım. İlk çizimlere bakalım. Boğa ve benzeri hayvan şekillerine. İnsanın yaşamı içinde yer alan canlıların duvarlara betimlenmesine çizgiyle, yaşamın çizgiyle başlayan serüvenine... Çağlar boyu anlatım tarzları değişirken yazı bulunurken her şeyin, yaşamın içindeki çizginin işlevine.. Okuduğum bir şiir kitabını yıllar sonra açtığımda gördüm ki bir sayfasına insan figürü çizmişim. Elinde süpürge.. Süpürgenin tellerini gösteren çizgilere de sevgi, tutku, dost, arkadaş yazmışım.. Söylemden çizgiye.. Yaşamdan çizgiye...Neden sınır koyalım ki...
1939 larda çıkmaya başlayan tebliğler dergisinin ilk sayılarında 976 nolu dergide Resim eğitimi üzerine ilk yazı yayımlandı. Amaç, genel kültür içinde sanat eğitimine de yer vermek, öğrencilerin yeteneklerini geliştirmek olarak saptanır. Konuların içine doğadan resim, perspektif alınır. Diğer derslerle ilişki kurulur. Ancak 1971 lere gelinince, İş ve Teknik Eğitimi dersleri müfredat programına yer verilir. Amaçları; öğrenciler yaratıcı bir birey olarak yaşadıkları topluma yararlı hale getirilir. Aleti, malzemeyi, zamanı amaca göre en uygun kullanmasını öğreterek, onları fonksiyon, madde ve biçim prensibinden hareket ederek yaratıcı iş anlayışına yöneltmek, estetik sezgi kazandırmak olarak belirlenir. Çalışma alanları; çizgi çalışmaları, renk çalışmaları, form çalışmaları ( çeşitli malzeme ile yapılan iş çalışmaları, çeşitli malzeme ile yapılan modelaj çalışmaları, örgü ve dokuma çalışmaları, kukla ve gölge oyunları ) İnşa Çalışmaları, Temel Sanat Bilgileri ve Sanat Eserleri İnceleme olarak belirlenir.
Uygulamaya bakınca kağıt üzerine dökülen bu ideallerin, önce mekan bulamadığını görürüz. Devlet okullarında da, özel okullarda da sorun aynıdır. Çünkü anlayış aynıdır... 1993 de İngiltere’ye gitmiştim. Konsolosluktan yardım alarak İngiliz Danışmanlarla (müfettiş) tanıştım. Güzel bir okul içinde sohbet ettik. Onlara hizmet içi eğitimle ve derslerle ilgili sorular yöneltmiştim. Çünkü ilkokul da öğretmenlik yapan arkadaşlarımdan biliyordum. Resim , müzik dersleri yerine Matematik, Fen Bilgisi yapıyorlardı çoğu kez. Benzer şeylerin İngiltere’de olup olmadığını, aslında yanıtı tahmin etsem de sormuştum. Tabii yanıt asla böyle şeylerin yapılmadığına dairdi. Meslek içi eğitimde zorunlu değildi. Ama her ders bitiminde akşam üzerleri öğretmenlere seminer veriliyordu. Yanlış anımsamıyorsam altı aylık sürelerle. İster istemez zorunlu değilse talebin miktarını sordum. Seminerlerin tıklım tıklım dolu olduğunu söylemişlerdi.
Ülkemizdeki okul amaçlı mekanların kültür derslerine hitap etmenin dışında ne kadar uygulamaya yönelik derslere hitap ettiği ciddi şekilde tartışılmalıdır. Bu mekanlar amaç dışılığının dışında kalabalık sınıflara yetecek kadar genişliğe de sahip değildir. Yaratıcılıktan bahseder dururuz yönetmeliklerde. Yüksek lisans yaparken öğretmenlerimiz atölyeye ucuz malzemeyle girmeyin derlerdi. Kalitenin, sonucu etkilediği kesin.
Okuma alışkanlığımızın az olduğu gerçeği de sanat eğitimini etkileyen etmenlerdendir. Sanat Bölümünün her lisede yer almaması göstergelerden biridir. Bu bölüm açılsa da talebin içerik olarak çok ta doğru olduğu söylenemez. Her şey çok boyutlu ve birbiriyle ilintili... Bu nedenle eğitime tabii ki sanat eğitimcisi olduğum için sanat eğitimine bakış, bütüne bakışla gerçekleşmeli. Sorun saptama ve önerilerde bu çerçevede yapılmalı. İşe idarecilerden başlayarak , eğitimcilerden devam ederek , ana babaları da kapsayarak hepsini bu sorun ya da olgu içine almakta yarar var . Yıllar önce radyoda bir piyes dinlemiştim. Bir çocuk teneffüste bulduğu eski bir merdivenle okulun duvarından tavanına çıkmaya çalışır. Merdiven kırılır çocuk düşer ve ölür. Suçlu aranır. Sonuçta, arkadaşları, hizmetli, öğretmenler, müdür ve anne , baba katil çıkar. Yani ölümde herkesin payı vardır. Aynı şeyler Üniversite ve Lise-İlköğretim okulları içinde geçerlidir. İki kurum yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar örneği birbiriyle çok yakından ilintilidir. Birinin iyiliği diğerinin de düzelmesini beraberinde getirir. Daha önce Milli Eğitimin çeşitli okullarında çalıştım. Lise, ortaokul, alan okulu ( İAGSL-Resim-Müzik) Şimdi Üniversite de çalışıyorum. Öğrencilere ilişkin karşılaştığım sorunlar aynı...Araştırma yapmak sorunsalı... Yinelemek devirler boyu... Ancak buluğ çağının gelgitleri yaşanıyor tabii. Gen ve gelenek karşısında kendini ispat etme savaşı. Ama çoğu kez doğru yerde değil. Ama başlangıç yaratıcılığa yönelik adımla olsaydı devam da aynı çizgiyi takip edecekti mutlaka...
Değerlendirmeye çok boyutlu bakıp, içeriği yeniden yapılandırmak; zararın neresinden dönersek kardır örneği yazılanların, söylenenlerin eylemsel birlikteliğine doğru yol almak gerekir artık...
Her şey çizgiyle başladı. Önce resimlendi sonra öykülendi, şiirlendi yaşam çizgiyle. Hayatı korkuyla, sevgiyle, saygıyla sarmaladı çizgi... Ellerde yaşam buldu, düşünce oldu, duygu oldu aktı çizgisel bir nehir gibi ve deniz oldu lekesel bir şekilde yaşamımıza su oldu...
*Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi
Tel : 0212 259 70 70 – 40 hat / 2895
Fax: 0212 236 41 80
E-posta : tcellek@yildiz.edu.tr
E-Posta : tulaycellek@hotmail.com
|