Yüreğimdeki yangın
Gerze yangınından mı kaldı acaba?
Kaçmak, hep kaçmak hissi
Kötülük olduğu zaman
Gerze yangınından kaçmaktan mı kaldı acaba?
Annem anlatırdı. Kucağında ben, üzerinde çamaşır yıkama kıyafetleri ve bir ara kaybolan ağabeyim. Kurtulan; babamın cebine konan bir saat ve su dolu kazan, bir de canları…
Anıları; göğe çıkan yangının kızıl görüntüsünün göğe kadar tırmanması. Ve Samsun’dan, Sinop’tan görünmesi… Denizin üstündeki eşyaların bile yanması… Taş olduğu için yanmayacaklarını sanıp hamama giren birkaç kişinin dumandan boğulması yüzünden yaşamlarını kaybetmesi… Yangın battaniyeleri, toplu yaşam, başkalarının evinde yaşam…
Planı Almanya’dan getirilen evler, onu bir arada… Arkalı önlü bahçesi olan… İki katlı ve gömme dolaplı… Eflatunun içine doğduğum oda büyüklüğündeki mutfak…
Araştırmalarımdan; İlçemiz Antik çağlardan bu yana birçok toplum tarafından yerleşme yeri olarak tercih edilmiş. MÖ 1400 yılında Gaşgalılar – Gasgaslar tarafından küçük bir köy olarak kurulan Gerze, daha sonra Patlagonya devletinin eline geçmiş, sırasıyla Hitit; Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender ve Roma, Bizans İmparatorluğunun egemenliğine girmiş.
Gerze 1214 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu Devletinin hakimiyetine girmiş, daha sonra Trabzon Rum İmparatorluğuna ve 1461 yılında da Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır.
1896 yılında Sinop’un nahiyesi, 1920 yılında da ilçesi olmuştur.
Kayıtlara göre, Gerze’nin eski adının ZAGORAGÜZÜHANTUN olduğu Patlagonyalıların bu yöreye “Mızraklılar Ülkesi” anlamına gelen GENZONOLİT dediklerini varsayarsak Gerze sözcüğüne buradan dönüştüğü anlaşılır…
MANİLER
Hamamın üç türlü kurnası
Üçünde mumlar yanası
Üç kızın biri benim olası
A benim esmer güzelim
Yarimle kol kola gezelim
Dağ başında kalmışım
Kan uykuya dalmışım
Yazık olsun canıma
Eloğluna varmışım
Karanfil eğmeleri
Ben beğenmem deymeleri
Yarim yelek dikinmiş
Ben olsam düğmeleri
Oduna gitsem odun yolunda kalırım
Suya gitsem suyolunda kalırım
Beni sokakta bıraktın yavrum
Suya gittin gelecek diye mi bakayım
Tarlaya gittin dönecek diye mi bakayım
Yemedim yedirdim giymedim giydirdim
Sizi ben eller için mi büyüttüm yavrum
Buğdayları ektin yavrum
Kabakları diktin yavrum
Mısırları kazdın yavrum
İçinden birini yemedin yavrum…
*
Çocukluğumun yangını şimdi yazın-yaz mevsiminin yangınlarına dönüştü… O zamanki söylentiye göre, meşhur Gerze lodosunun yangını kısa sürede büyüttüğü ve Gerze’yi küle dönüştürdüğü… Yangının bir memur eşinin içinde yağ bulunan tavayı ateşte unutup lafa dalması sonucu çıkması…
Kaybolan yeşil dünya… Kaybolan temiz hava… Sadece Türkiye’de değil komşumuz Yunanistan’da da sıklıkla yaşanan yangın…
Neden ormanlar yanar? Neden yaşamımızı yakarız, dikkat etmeyiz… Yeni evler dikelim, yeşili grileştirelim diye mi? Bir şeylere kızıp kendimize de zarar vereceğini düşünmeden ateşe vermek mi? Pikniklerimizi yapıp, “bizden sonrası tufan,” deyip pisliği arkada bırakmak mı? Yoksa eğitimimizde bir şeyler mi eksik?
Geriye yüreği yakan maniler kalıyor…
İlk tarih: ?
26 – 08 – 2009 / İSTANBUL
|