“Sarıyer Belediyesi Deniz Temizleme Teknesi” gördüm. İletişim telefonu da yazmışlar. Bir bey elindeki tor - kepçe ile denizi temizliyor. Sabah deniz temizdi bu nedenle. Belediyeyi kutluyorum. Ama halkımız da kirletmemeli. Devletin, belediyenin hizmetlileri hadememiz değil.
İlk defa durağın sabunlu sularla yıkandığına şahit oldum. Çok önce bir durak pisletilmiş söyleye söyleye zor temizletmiştim, o da yarım yamalak olmuştu. Pislik duruyordu. Şimdi baktım pislik tamamen temizlenmiş, artık oturabilirim.
Müdür değişir okulu pislik götürür. Müdür değişir okul tertemiz olur. Halbuki hizmetliler aynıdır, memurlar değişmemiştir. “Balık baştan kokar” denmemiş boşuna. Atasözlerinde, halk sözlerinde yaşanmışlık var. Onlardan sonuç çıkartılmış
Umarım semtler ilaçlanmaya devam eder. Ve halk toplanıp hijyen konusunda aydınlatılır, bilinçlendirilir…
Denize, üstelik hemen kıyıya lağım akıtılıyor. Bundan Büyükşehir belediyesi sorumluymuş… Sorumluluk insanlara ve doğaya karşı eşit olmalı… Birileri dolaşmalı bu tür şeyleri tespit edip gereği yapılmalı. Çocuklar yakınlarında denize giriyor. Hatta anneler küçük çocuklarının ayaklarını denize sokuyorlar. Ve balık tutuyorlar akşam çoluğuna, çocuğuna yedirmek için.
*
Dünya çevre günü nedeniyle Sarıyer’de resim, yontu sergisi açılmış. Açık havada yapılan sergi çocuklar tarafından gerçekleştirilmiş. Sevgili öğrencilerimizi ve öğretmenlerini kutluyorum…
Bu yıl çevreye dair duyarlılık, konferansların yanında sergilerle gösterilmiş, konserlerle süslenmiş. Tebrikler…
Çevre ile ilgili konferansa katıldım… Özet olarak paylaşıyorum.
Sarıyerliler Derneği Başkanı Hayati Kaplanoğlu İstanbul’un ormanlarından, sularından, denizinden bahsetti. 7 bendin yüzyıllarca su gereksinmesini giderdiğini anlattı.
Sarıyer’de sivil bilinçlilik var, Arnavutköy ve Kuzguncuk’tan sonra ayrıntısını öğrenmeye başladım… Semtlerin yaşam sorumluluğunu üstlenmesi çok güzel. Tabii belediyelerin yapısı da önemli, böyle bir sorumlulukta yer alması açısından…
“4 Temmuz Çırçır’da Atatürk’ün Sarıyer’e gelişi kutlanıyor.” Geçen sene katılmıştım…
Çevre konferansında tüketim çılgınlığından, yabancı marka tüketimi özentisinin çocuklarda çok fazla olmasından, borca dayalı tüketimden bahsedildi.
“İstanbul’un altı barajı olmasına karşın kuraklık tehlikesi var. 3. köprüye muhalifiz. Bu yol İstanbul trafiğine çözüm değil.
Sarıyer ormanları hayat ormanlarıdır.”
*
Doç. Dr. Doğanay Tolunay – İÜ Orman Fakültesi
Hava, toprak, su, ateş… 4 elementle başladı konuşmasına…
- Hızlı nüfus artışı, göç, düzensiz kentleşme, enerji, su, kömür, kağıt kullanımının artımı
- Ormanlar kirleniyor, yok oluyor, yangınlar, erozyonlar nedeniyle
- Tarım alanları fazla sulama, gübreleme
- Genetik değiştirme, hormonlu yiyecekler
- Katı atıklar, çöpler
- Yanlış sulama
- Kaçak avlanma
- TV, bilgisayar radyasyon altında bırakıyor
- Yol gürültü kaynağı
- Çevre – hava kirliliği nedeniyle solunum yolu hastalıkları çoğaldı. İnsan, hayvan, bitki eşit etkileniyor.
- Asit yağmurları – sera etkisi - Heykeller zarar görüyor
- Su kirleniyor. Dünyanın %70 i su…
ÖNERİLER:
* İnsanları uyarmak gerekiyor.
* Ağaç dikmek lazım.
* Güneş enerjisi kullanılabilir.
* Rüzgar enerjisi kullanılabilir.
(Sinopbizim grubundayım. Bu konuda çok ciddi çalışıyorlar. Üyelerini kutluyorum.)
* Geri dönüşüm kumbaraları kullanılabilir.
*
“Dünyanın bize ihtiyacı var.” Bu seneki dünya çevre sloganı…
*
Besim Selçuk Sertok – Orman Müh. İst. Şube Bşk.
Öğrencileri sahneye davet etti. Elele tutuşmalarını, şarkı söyleyerek hızla dönmelerini rica etti. Ve “koşarken birinizi tutsaydım hepiniz düşerdiniz değil mi,” dedi.
“Doğal dengeden birini çıkartırsak biraz önceki gibi, bir arkadaşımızın düşmesiyle tüm denge bozulur.
Ormanlar bir yaşama birliğidir.”
*
Göktan Gürcü – Yüksek Elektronik Mühendisi
“Kullanılmış yağları kavanozlarda biriktiriniz. Onları alıp, bitkisel atık yağları enerjiye çeviriyoruz.” Dedi.
“Yağları dökmek boruların daralmasına neden oluyor. Bu da insan, çevre, altyapının sağlığını bozuyor. Bunun için Belediyelerin Çevre Koruma Müdürlükleri aranabiliyor. Lisanslı toplayıcılar telefonla gelip biriktirdiğiniz kullanılmış yağı alıyor. Geri kazanım firmaları bu iş için… “
*
Prof.Dr. Cumali Kınacı İTÜ Çevre Mühendisi
“Sosyal çevre, fiziksel çevre, insanın kendi iç çevresi, yaşadığımız ortam, evren…
Sosyal altyapı, kültürel altyapı, ekonomik altyapı, fiziksel altyapı-şehir altyapısı- çevresel altyapı, enerji altyapısı, haberleşme altyapısı…
Bir insanın günlük su tüketimi 200 litre…”
Her bilgi yeni bir ayrıntının ayırımına varmamıza neden oluyor. Bu da bilinçli yaşamaya etki ediyor.
***
12 Haziran Cuma akşamüzeri dinlediğimiz panelde Yüksek Mühendis Cemal BEŞKARDEŞ toplumun nabzını iyi tuttu. İzleyicileri anlatımına kattı. Önerdiği çok önemli bir şey var; deniz yolculuğu. Sarıyer’den vapur kalkması… Bu tıpkı metro gibi kara trafiğini rahatlatacaktır. Böylece bazı şeylerde atıl denizimizi-boğazımı değerlendirmiş olacağız. Üç tarafı deniz olan ülkemizin bu tarafı yeteri kadar değerlendirilemiyor. Salt karalarımız kullanılarak trafik, taşımacılık, ulaşım çözülemez. Denizimiz bu konuda çok iyi çözüm. Üstelik ferah ferah, güzelim deniz kokusuyla martıların eşliğinde yolculuk harika olur.
*
“Çitliyo” çekirdek reklamı; Reklamda çekirdekler yeniyor ve yere atılıyor. İlk defa RTÜK’e mektup yazdım; “halka kötü örnek oluyor, çevre kirliliğine sebep veriyor ve özendiriyor,” diye… Sarıyer sahillerinde gezenler de aynı şeyi yapıyor yolları, denizi kirletiyorlar. Reklamın bir etiği olmalı ve kötü örnek oluşturmamalı. Reklamda çekirdeklerin kabukları yere atılmamalı. Elde tutulan bir torbaya atılabilir.
Bir de “çitliyor” olmalı değil mi? Reklamlar dilimizi bozmamalı… Türkçe’ye saygılı olunmalı… TV tüm yaşlar için en etkili iletişim alanı. Kulağa, göze aynı anda hitap ediliyor, bu nedenle doğru kullanılmalı…
Ve tabii kirlilik salt böyle bir durumla sınırlı değil. Keşke insani kirlilik de yaratılmasa… ‘Kirlilik var,’ diye şikayete gittiğimiz kurumlarda her şey, herkes tertemiz olsa…
***
11 Haziran 2009 / 13.30 Çevre Konferansı
Yer: Sarıyer Halk Eğitim Merkezi (Belediye)
27 – 06 – 2009 / İSTANBUL
|