Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 20.6.2009  

ÖĞRENCİ YANITI 03


ÖĞRENCİ YANITI 03


ÖĞRENCİ YANITI 03



Sevgili öğrencimiz yabancı uyruklu. Oldukça zengin bir dünyaya sahip. Her ders diz üstü bilgisayarını getirerek katkı verdiği gibi derinlikli, farklı fikirleriyle de büyük katkısı oldu derse. Umarım bir gün kalıcı bir yapıtı olur, roman gibi…

Bu süre içerisinde konuya ( afiş-kitap kapağı vs… ) ders içinde ne kadar zaman ayırıyorsunuz. Araştırma-çizim-fikir üretme açısından. Aynı şekilde aynı konuya yine aynı süre içinde ders dışı ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

CEVAP:
Hocam aslında derste sorduğunuz sorular gerçek hayatta de beni ilgilendiriyordu! O yüzden gece de olsa aksam sabah veya başka bir zaman araştırma yapıyorum! Ama bu araştırma benim içimde yani onun kendim üstünde yamaya çalışıyorum, çünkü insanı hala okunmamış bir kitap olarak algılıyorum! O yüzden üstümde deney ve başka şeyler deniyorum! O iste benim için bir hayat araştırması oluyor! 1 vize için ne kadar araştırdım sorarsanız, hocam dediğim gibi ben kitapların bir insan araştırmada sübjektif yer aldığını düşünüyorum! Aa tabii ki ikinci planda değil sadece onların bir yardım aracı olarak algılıyorum ve onların yardımıyla kendim içinde soruların cevabını bulmaya çalışıyorum!

2- Neden bu dersi seçtiniz?

CEVAP:
Bu ders hakkında gerçekten hiç bir şey bilmiyordum! Ve açıkçası Davutpaşa’da kalmak istemediğimden dolayı yani haftada bir gün Besiktaş’a da geleceğim diye bu dersi seçtim! (Gezmeyi seven bir insanım yürüyerek de olsa bile)! Değişiklik istedim hocam!

3- Alanınız dışında seçilen bu derste yapılanları neden "ödev" olarak alıyorsunuz-algılıyorsunuz?

CEVAP:
Her halde çünkü bu dersin alt amaçlarından biri de insanda bir şeyler yaratmak yani onu hissetmeyi öğretmektir! O yüzden her ne kadar dersle sınırlanırsa o kadar kötü! Konuyu derste alıp sevdiğiniz bir mekanda oturup da düşünürseniz daha etkili olacağını inanıyorum!

4- Kendinizi ne kadar ciddiye alıyorsunuz?

Hocam kendimi gerektiği zaman ciddiye alıyorum, gerektiği zaman da değil, aynı olmayı hiç sevmiyorum, ama sebebini bilmiyorum…

5- Mazeretleri kendi dışınızda aradığınız kadar, kendi içinizde de arıyor musunuz?

Zaten hocam bütün sorunların yaratıcısı insandır! Bende de söyle bir özellik var! Bazen insanın hatalı olduğunu biliyorum, ama hatayı kendime alıyorum! Çünkü insan insandır her zaman ve hata yapmak onun için doğal bir şeydir! Bütün mazeretleri kendimde bulmaya çalışıyorum! Kesinlikle ortamdan değil her şey insandandır! Aynı zamanda kendimi hatalı olduğumu düşündüğüm zaman kendimi ne kadar ideal olmadığımı anlıyorum yani o zaman hangi parçaları geliştirmem gerekiyor farkına varıyorum! Ve onların üstünde çalışıyorum!

6- Katılımcı olmak, var olmak adına ne denli gerekli? Siz ne kadar içindesiniz?

Hocam bu sorunun cevabını vermek için ilk önce her halde var olmak ne olduğunu bilmemiz ve aynı fikirde anlaşmamız gerekiyor! Descartes’ le “düşünüyorsam varım” sözünden yararlanırsak o zaman her ne kadar katılırsınız ya da katılmazsanız fark etmez! Önemli olan düşünmektir! Ki ben öyle düşünmüyorum! Statik ve dinamik diye şeyler var! İkisi var yalnız biri hareket ederken var oluyor, diğeri sabit ve değişmez ama yine de var! Buddha Magadhadan ayrıldığı zaman 7 sene asketlerle takılmış! Ve söyleyeyim size düşünmek en büyük, olması gereken bir şey değildi! Onlar daha neler yapıyordu! Hep düşünmek düşünmek ama düşünmemeyi çalıştınız mi acaba? Yani aklınızda bir tane fikir olmasın. Yani aklımda su anda hiç bir şey yok derken içinizde bir fikir üretiyorsunuz! Bazen bence katılımcı olmak değil, katılmamak gerekiyor! Hep hayat boyunca koşuyoruz katılıyoruz bir yere ve sonuç? Acaba katılmamayı çalıştınız mi hiç? Ben çalıştım ve inanın bana, o zamanları özlüyorum! O yüzden var olmak için katılımcı olmak gerekmiyor bence yeter ki yaşayın!

7- Farkındalığın ne kadar farkındasınız?

Hocam size ilk başta hayatımın bir parçasını anlatayım! Çocuklar doğduğu zaman annesinden ilk önce kafa ile çıkıyorlar! Ben tam tersle çıkıyordum! Ayaklarla memleketimizde insan olduğu zaman tabutun içinde evinden çıkarıldığı zaman önde onun ayakları çıkartıyorlar ilk önce yani önde kafa değil ayaklar oluyor! Ve olu doğdum, yalnız sonradan beni biri hayata getirmiş! Doğduğum zaman boğazımda iki kaşımdan biri küçüktü o yüzden kafamı sağa çekiyordu! Aynı zamanda da köprücük kemiğim kırıktı! Şu anda bunları bildikten sonra tabii ne deyim artık madem doğduysam bir şeyler yapalım! Onları hep anlattığım zaman aklıma Ken Keesynin “Guguk Kuşu” aklıma geliyor! Çok güzel bir kitap tavsiye ederim!

8- Sizce yaratıcılıkla ilgili soruyu Uranusca mı sordum? Bu sorunun yanıtını ısrarla "yaratıcılık" tanımlaması ve yorumlaması yapanlardan rica ediyorum.

Sorunun yarısını anlamadım yani Uranusca ne? Ama yaratıcılığın ne olduğunu sorarsanız! Bir gün Salvador Dali söyle sözler söyledi! “Sürrealizm - benim!” Ben de buna benzeyen bir cevap vermek istiyorum! Yaratıcılık - biziz ve ürettiğimiz her şeydir bence!

9- Kendinizi yönetiyor musunuz ve nasıl?

Su anda değil hocam yönetemiyorum veya tam yönetemiyorum ve her ne kadar biri “evet yönetiyorum derse” o kadar yanılmış olur! O kadar bencil demek ki! Kendini yöneten insanlar bence insanlar olmuyor! Kendini yönetmek Budizm’in ana felsefelerden biridir! Onu yapabilenler zaten tanrısal bir özelliğe sahipler ve Budizm tarihinde Buddha yani aydınlanmış olarak adlandırılıyor! Kendim anlattığım gibi üstümde bir sürü farklı deney kuruyorum! Onları neye hazır olup olmadığımı anlamak için yapıyorum! Doğal olarak özelliklerimi öğrendikten sonra onları ya değiştirebilirsiniz ya yönetip faydalanabilirsiniz!

10- Orijinal çalışmaya ön ayak olan, yol gösteren araştırmalar - eskizleriniz neden önemsizler ve neredeler?

Hocam onlar yok! Yani yok sadece yok. Bizim gibi yok! Yani en iyi ve güzel fikirler insanın aklından dışına çıkmıyor! Yazdığım şeyleri hissettiğim ve anlatmak istediğim şeylere benzemediği için onları yakıyorum! Evet ateş, her halde onun bir iyileştirme özelliği var! Çünkü ateşle yakılan, silinen ve atılan değil ama sadece yakılan eşyalar her halde getirilmezliğinden dolayı rahatlık ve özgürlükle dolu bir gelecek sunuyor! Çok iyi çünkü ateşten sonra hiç bir şey kalmaz her şey yeniden başlar! Aynı zamanda bu özgürlük ateşe her şey gider. Kızdığımda parçaladığım eşyalarım oldu. Evet ama çok güzel kendini o zaman özgür hissediyorsunuz! Eşya bağımlılığı yok! O yüzden o ilk eskizler hiç de önemli değil! Öyle olduğundan hiç biri yok bazı yazdığım öyküler de aynı şekilde kayboldu ve onları bazen tekrar hayata getiriyorum! Onlar tekrar güneşi görüyor, ama fazla bu iş sürmüyor! Belli bir zaman sonra onların da sonu geliyor! Her şeyin gibi!

Sanırım bütün sorularınıza cevap verdim!




A. S.

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2373 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.