Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 6.6.2009  

3 YAŞANTIDAN ÇIKARIMLAR…


3 YAŞANTIDAN ÇIKARIMLAR…


3 YAŞANTIDAN ÇIKARIMLAR…



Yıllar önce Milli Eğitim Okullarında her konuda, her fikirde, yaşama dair her şeyde çok farklı düşündüğüm bir müdürle çalıştım. Ama aramızda çok önemli üç ortak nokta vardı.

• Çalışkanlık, sorumluluk sahibi olmak.
• Dürüstlük, güvenirlilik.
• Nezaket, düzeylilik.

Türkiye’nin sorunu farklılıkları değildir. Gelinen nezaketsizlik, sonradan görmelik, düzeysizlik ve görülen, yaşanan, duyulan taciz örneklerinde olduğu gibi terbiye, ahlak sınırlarının aşılmasıdır.

Neyse ki dürüstler, nitelikli olanlar da var ülkemizde…

***

Yıllar önce radyoda bir piyes dinlemiştim. Bir ilkokul öğrencisi teneffüste bulduğu bir merdiveni duvara dayar. Amacı çatıya çıkmaktır. Merdivenlerden tırmanmaya başlar. Ama merdiven çürüktür. Bastığı bir basamak kırılır ve beyninin üzerine düşer, ölür. Suçlu aranır… Anne, baba, kardeşler, müdür, öğretmenler, arkadaşları ve hademeler katil çıkar. Yani bu ölümde herkesin payı vardır. Tıpkı tacizde, insanı sürekli, defalarca rahatsız etmede bir çok kişinin payı olduğu gibi…

Zola, “herkes kendi kapısının önünü temizlerse tüm kasaba temiz olur,” demiş… Herkes kendisine düşeni yapmalı… Temizliğini başkalarını kullanarak halletmeye kalkmadan…

Tüm dünya sorgulanıyor. Bir kişi unutuluyor; kendini sorgulamak… Yaşanan taciz olaylarında, bilerek, isteyerek defalarca rahatsız etmelerde seyredenler, susanlar başta olmak üzere herkes kendini sorgulamalı. Düşen pay ortaya çıkacaktır o zaman…

***

Yine yıllar önce televizyonda bir parodi izlemiştim. Ayşegül ATİK Hanımla eşi Ali ATİK Bey oynuyorlardı.

Ali Bey kapıyı çalar. Ayşegül Hanım kapıyı açar açmaz çığlığı basar. Çünkü Ali Beyin kafası gözü yarılmış, kolu kırılmış, yüzü, gözü mosmor olmuş bir şekilde her tarafı sargılı vaziyette… Ali Bey der ki, “ama sonunda yanlış insanı dövdüklerini anlayıp benden özür dilediler ya.”

Yalan konuşulup devam edilen tacizlerin de gerçeği çıkacak ortaya bir gün. Ama taciz edilen, sürekli rahatsız edilen paramparça edildikten, maddi ve manevi zarara uğratıldıktan sonra… Şimdi aradaki fark özür bile dilenmeyişidir…

Tabii en azından söylenecek bir çift söz olmalı; çok ayıp ediliyor. Yazıklar olsun, hem yapanlara, hem susanlara, hem seyredenlere… Ve kesinlikle affetmemek gerekiyor ahlaksızlığı… Öğrenciliğimden kalan bir söz var aklımda; “affedersem, yine yaparsın.”

Sıra herkese gelir, zaman içinde…

31 – 05 – 2009 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2436 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.